TR EN

Dil Seçin

Ara

Eğitim ve Ders Çalışma Hatıralarım II

Eğitim ve Ders Çalışma Hatıralarım II

“Yazarak öğrenme”nin daha ilkokul yıllarında öğrendiğim ve uygulamaya başladığım en önemli “öğrenmeyi öğrenme” metodu olduğunu söyleyebilirim.

“Yazarak öğrenme”nin daha ilkokul yıllarında öğrendiğim ve uygulamaya başladığım en önemli “öğrenmeyi öğrenme” metodu olduğunu söyleyebilirim.

Yazarak çalışıyor ve kendi düşüncelerinizi not alıyorsanız şu kazanımlar sizi bulacaktır:

1. Öncelikle düşünmeyi ve fikir üretmeyi öğreniyorsunuz.

2. Fikirleri düzene sokmayı öğreniyorsunuz. Fikirler arasında bağlantıları görüyor ve bağlantılar kurmaya başlıyorsunuz.

3. Önemli olan fikirleri daha sonra hatırlamak ve beyne mal etmektir. İşte yazma bu yolda en önemli aracıdır. Allah, yazmakla beyin arasına etkili bir bağlantı koymuş.

Dolayısıyla yazmayı öğrenmek ve yazmak, etkili öğrenmenin en önemli parçasını teşkil ediyor. 

Çoğu öğrencileri görüyorum ki, kendi düşünceleri ile yazmaktan aciz haldeler. Zihin ve düşünce dağınıklığı var. Soru sormayı bilmiyorlar. Deftersiz, kalemsiz öğrencilik yapmaya çalışıyorlar.

Hiçbir öğrencilik vasfı olmadığı halde ÖSYM’nin merkezi sınavını başararak(!) bir yalancı kriterle üniversiteye adım atabiliyor öğrenci. Böyle bir öğrencinin bilime muhatap olması ve öğrencilik yapması mümkün mü?

Şu noktanın da altını çizelim ki; birkaç ay içindeki “tedavi” ile, öğrenilmiş çaresizliğin girdabında kalmış kurtarabileceğimiz çok öğrenci var. Öğrencinin farkına varamadığı yeteneklerinin (aslında hazinenin) farkına vardırabiliyorsunuz. Bakış açısı değişen öğrenci hızlı bir şekilde boşluklarını telafi edebiliyor. Mesela yazma ve düşünme, konuşma ve iletişim yeteneklerini keşfediyor.

Bugünkü imkanları düşündüğümüzde özellikle internet vasıtasıyla bilgiye ulaşımın kolaylaştığı, bilgi kaynaklarının arttığı ortamda dünyanın en seçkin okullarının bile ders notlarına ve videolarına ulaşabiliyorsunuz. Hoca iyi anlatamadı, kitaplar yetersiz bahanesi kalmıyor…

 

Açık Defter Kitap Sınav

Bir eğitimci olarak özellikle açık defter sınav yapmayı öğretimin bir parçası haline getirebilirseniz, öğrencinin ders çalışmasına olağanüstü katkı sağladığını görebilirsiniz. Bu vesile ile açık defter sınavın öğrenmeye etkisi üzerinde durmak istiyorum.

Derslere göre değişmekle beraber, genel olarak şöyle bir uygulama yaptım: Çoğu kere haftalık (ya da iki haftalık) kısa sınavlar (quizler) açık kitap, defter sınav uygulaması yapıyoruz. Bunun yanında kazanımları, faaliyetleri, ödevleri değerlendirmeye çalışıyoruz. 

Sonunda bunları toparlayıp vize ve final notları haline getiriyoruz. Çünkü neredeyse her hafta sınav değerlendirmesi yapmış oluyorsunuz çünkü. Öğrencilerin sunum yapmalarını bir takım ödev hazırlamasına da imkan veriyorsunuz. Yazarak çalışmak ve defter tutmak/not almak ihmal edilmiyor. Bu metotla öğrenci etkili ders çalışmayı öğrenirken bir yandan da yeteneklerini keşfediyor.

Test türü değerlendirmeleri; yanlış doğru uygulamalarını, boşluk doldurma gibi etkinlikleri, sadece ders esnasında öğrenmeyi pekiştirme ve bilgiyi tekrar amaçlı, ders içi uygulama olarak kullanıyorsunuz. Sınavların değil, dersin bir parçası olarak kullanıyorsunuz.

Hulasa, sınavları bilginin kullanıldığı ve üretildiği, kazanımların değerlendirildiği tarzda yapabiliyorsanız; öğrenciyi bilimde derinleşeceği faydalı bir ders çalışma atmosferinin içine çekebiliyorsunuz.

 Sınavlarda öğrencilerin çalışma defterine bakmak, bende hep adet oldu. Ödevleri yapmışlar mı? Başka kaynakları ne kadar göz önüne almışlar? Özet çıkarmışlar mı? Ya da şerh—ek açıklama—eksik bilgiyi tamamlama tarzında notlar almışlar mı, diye ölçme değerlendirmenin bir parçası ve gereği olarak defterleri inceliyorum. Bir inceleme ile öğrenciyi yazarak çalışmaya yönlendirmiş oluyorsunuz. Yazarak çalışmada bir sihir var. Üç beş kat daha etkili hafızaya alabiliyorsunuz yazdığınız takdirde.

Öğrencilerin kendi cümleleri ile yazma konusunda becerileri gerçekten zayıf. Yazarak, not tutarak özet çıkarmak konuyu hem bütün olarak görmeyi sağlıyor hem de öğrenci yazma konusunaki eksikliklerini gidermiş oluyor.

Açık defter kitapta işin püf noktası soruları doğru tasarlamaktan geçiyor. Kitapta cevabını kolayca bulabildiğiniz sorular soruyorsanız, siz açık defter kitap sınav yapmanın mantığını ve felsefesini anlamamışsınız demektir. 

Eğitimin amacı şu aslında: Kişiyi soru soran hale getirmek. Biz ise cevap veren hale getiriyoruz. Mevcut sınavcı sistem cevapları öğretiyor, soruları değil. Soru sormayı bilmiyorsanız, sorunlar karşısında çaresiz kalıyorsunuz. Yetkililer olarak sorunlar karşısında acz içinde kalmamızın bir sebebi bu olsa gerek. Teste dayalı merkezi sınavlarla Türkiye baştan sona bir sınavlar ülkesi haline getiriliyor. Bu şekilde toptan “zihinsel soykırımdan” geçirildiğimizi, düşünce özürlü hale getirildiğimizi söyleyebilirim.

(*)Baskı aşamasında olan, Maarif Davamız kitabından alınmıştır, Akıl ve Fikir Yayınları.