TR EN

Dil Seçin

Ara

Metaverse / Akıntıyla Sürüklenmek mi Yön Vermek mi?

Metaverse / Akıntıyla Sürüklenmek mi Yön Vermek mi?

Hayatımıza yeni kelimeler bazen çekiciliği ile hemen giriverir. Anlamını tam bilmesek de zihnimizde bir şeylerin canlandığına şahit oluruz. Facebook’un ismini Meta olarak değiştirmesiyle gündemimize oturan metaverse kelimesi de bunlardan biri olsa gerek. Belki de 20 yıl sonra nasıl bir metaverse görmek istiyorsak onun tasarlandığı bir süreci yaşıyoruz.

Hayatımıza yeni kelimeler bazen çekiciliği ile hemen giriverir. Anlamını tam bilmesek de zihnimizde bir şeylerin canlandığına şahit oluruz. Facebook’un ismini Meta olarak değiştirmesiyle gündemimize oturan metaverse kelimesi de bunlardan biri olsa gerek. Belki de 20 yıl sonra nasıl bir metaverse görmek istiyorsak onun tasarlandığı bir süreci yaşıyoruz.

Dönüm noktalarını numaralandırarak tanımlama geleneği ile metaverse, web 3.0 olarak ifade ediliyor. 

İnternetteki web sayfalarına tarayıcılar üzerinden ulaşarak sadece tek yönlü bilgi alışverişi web 1.0; platformlar üzerinden iki yönlü bilgi alışverişi de web 2.0 olarak tanımlanıyor. Daha popüler adıyla sosyal medya olarak da isimlendirilen web 2.0’da kullanıcılar beğeni ile başlayıp ses ve görüntü üretimiyle içerik katkısı sağlıyor. İnternet erişimi olan her bilgisayar veya cep telefonu bir canlı yayın aracı görevini ifa edebiliyor. Yayın yapmak için lisans bedeli ödeyerek profesyonel stüdyo kurulması gerekmiyor. Platformlar genellikle ücretsiz(!) olarak sağlanan hizmetlerle oluşturulan kıymetli verilerin toplandığı bilgi havuzlarına dönüştü. Platformlarda seyahat ederek oluşturduğumuz profile göre önerilen içerikler bütün dünyanın bizimle aynı görüşte olduğunu bize göstererek adeta bir aynalama görevi görüyor. Düzenli içerik üreticileri de platformların elde ettiği gelirin bir kısmına ortak edilerek süreklilik sağlanıyor.

Sosyal medya platformlarının bizleri bazen bizden daha iyi tanıdığını gözlemlediğimiz olmuştur. Bu güç aslında elde ettikleri maddi gelirin çok ötesinde bir gücü ifade ediyor. Amerika Birleşik Devletlerinin son iki başkanlık seçimlerinde sosyal medyanın etkisi görüldü. Başkanın görevdeyken sosyal medya hesabının engellenmesi ise, nasıl bir güçle karşı karşıya olduğumuzu bize hiçbir zaman unutturmamalı.

 

Yeni Dönüm Noktasına Nasıl Geldik?

Web 3.0, yani metaverse’e geçmeden önce iki üç asırdır peşinden koştuğumuz Sanayi Devrimi sürecini hatırlamak belki bize bugün yeni endüstrilere yaklaşımımızı belirlemekte ışık tutabilir. Sömürgeleştirilen ülkelerden getirilen hammaddelerin fabrikalaşma ile nihai ürüne dönüştürülerek tüm dünyaya satılıyor olmasıyla sağlanan zenginlik, dünyanın kontrolünü de bu ülkelere vermişti. İngiltere’de başlayan sanayileşme yolculuğuna önce Hollanda, Fransa ve daha sonraları da Almanya katılacaktır. Burada dokuma sanayi itici güç olmuştur. Verimlilik çalışmalarıyla elde edilen fiyat avantajı hammaddeye sahip ülkelerin iptidai üretim çarklarını devre dışına itmiştir. İngiliz üreticiler, Hint pamuklularıyla anavatanlarında rekabete girişecekler ve onları sonunda tamamen yok edeceklerdir.

Bugüne gelecek olursak; tekstil vb. emek yoğun sektörleri kullanarak ihracatı artırma hedefi hammaddelerin ithalata dayalı hale geldiği günümüzde, otuz yıl öncesinin sonuçlarını vermeyecektir. Aksine ülkemizi kalifiye olmayan işgücü talebinin merkezine oturtarak göç alıcı bir ülke durumuna getirecektir.

 

Peki Metaverse’e nasıl bakmalıyız? 

Tasarımcısı mı olmalıyız, inşasında mı çalışmalıyız ya da veri kölesi mi olmalıyız? Tasarımcısı olabilir miyiz tartışılır, ancak inşasında rol alabilmemiz elimizde. Üçüncü şık ise bir şey yapmadığımız durumun cevabı.

Web 3.0 gerçek dünyada nesneleri duyularımızla nasıl algılıyorsak aynısını sanal dünya için vadediyor. En önemli hayal ise veri imparatorluğuna dönüşen merkezi platformlardan merkeziyetsiz dünyaya geçiş. Kripto para dünyasıyla özdeş olarak bilinen blok zincir teknolojisi aslında bu vaadin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. 

Metaverse’in sahibi kim olacak, bir devlet mi, bir şirket veya şirketler mi? Sahiplik sorusunun cevabı çok yakın bir zamanda verilecek gibi gözükmüyor. Ancak şunu söylemek kehanet olmasa gerek: Metaverse’in sahibi ister bir devlet ister bir şirket olsun, devlet aygıtı bu sitem üzerindeki kontrolü bir şekilde sağlamak isteyecektir. Bırakınız yapsınlar mantığının her zaman doğru olmadığı düşünülürse düzenleyici bir organa ihtiyaç olduğu da söylenebilir.

Henüz temellerinin atılma aşamasında olduğu bile ifade edilmeyen metaverse’in inşasının on ila on beş yıl sürmesi bekleniyor. On beş yıl sonra bugün hayal ettiğimizden farklı bir metaverse ile karşılaşacağımız kesin. Dünyamızın bu sürede metaverse şantiyesine döneceği söylenebilir. 

İşte tam bu aşama nitelikli insan sermayemizin kendini var edeceği aşama. Sanayi devriminde geç kalmamızın sebeplerini belki bulabiliriz. Ancak bugün artık mazeret üretme zamanı değil. Geleceği inşa edecek gençlerin ülkemizde kalmasını sağlamak en büyük beka meselesi olsa gerektir. Sadece bilgisayar profesyonellerinin bu şantiyelerde çalışacağını düşünmeyelim, mimarlar ve hepsinden önemlisi çok farklı alanlarda içerik hazırlayacak profesyonellere ihtiyaç olacaktır.

Dokunma hissini test edebileceğimiz üç boyutlu cisimlerin tasarlanması önemli bir kalem gibi görünüyor. Sanal dünyadaki nesnelerin gerçek nesneler gibi algılanması giyilebilir bilgisayar ve/veya algılayıcılarla gerçekleşecek. Üç boyutlu olarak görmemizi sağlayacak gözlük veya lensler, dokunma hissini algılayabileceğimiz eldivenler örnek olarak sayılabilir. Dev firmaların uzun zamandır bu alanlarda çalışma yaptığı ve yüksek bedeller ödeyerek başarılı ürün geliştiren küçük şirketleri satın aldığı biliniyor. Ülkemizde de bu konuda başarılı çalışmalar yapılıyor.

 

Web 3.0 Neler Vadediyor?

Web 3.0 üç temel bileşenle hayata geçecek denilebilir: genişletilmiş gerçeklik (extended reality), yüksek hızlı internet servislerinin verilebilir olması ve son olarak da merkeziyetsiz gelecek vadeden blok zincir teknolojisi.

Bireylerin kendine has avatarlarıyla var olduğu bu üç boyutlu âlemde yapılabilecekler aslında hayallerimizle sınırlı. Gerçek etkileşimli öğrenme, eğitimde çok farklı ufuklar açacaktır. Hem eğitimde ve hem de sanayide insana ve çevreye hiçbir zarar verme riski olmadan gerçek zamanlı deneyler yapılabilecektir. Süreci sadece metaverse’te arsa almaya indirgemek treni kaçırmak olur.

Yapageldiğimiz işlerin aynı modelle bu dünyaya taşınması kendimizi kandırmak olur. Seksenli yıllarda işletmelerin bilgisayar kullanımına geçerken bilgisayarın sadece fatura makinesi olarak kullanılması örneğini hatırlamalıyız. Eski alışkanlıklarla yeni dünyaları inşa edemeyiz.

Geliyor gelmekte olan. Akıntıyla sürüklenenlerden mi olacağız ya da yön verenler arasında mı olacağız?