TR EN

Dil Seçin

Ara

Şimdi Erguvan Zamanı...

Şimdi Erguvan Zamanı...

Eflatun rengiyle görenleri etkileyen erguvanlar; İstanbul’u, özellikle de İstanbul Boğazı’nı bahar aylarında kendine has mor rengi ile süsleyerek baharın geldiğini bizlere müjdelerler. 

Rengi kendi adı ile anılan erguvan ağacının çiçekleri enteresan bir şekilde küçük salkımlar halinde yaratılırlar. Normal ağaçlardan farklı olarak çiçekler gövde ve dallar üzerinde aniden çıkıverir. Bu özelliği ile erguvan ağacı, yapraklarından önce çiçek açan nadir ağaçlardan birisidir. Tabanı kalp biçiminde olan yuvarlak yaprakları ise ilginç görünümleriyle dikkatleri üzerine çeker.

Erguvan, rengini tanımlayabilmek biraz zordur. Neredeyse pembe diyeceğiniz gelir ama değildir. Hafifçe ve biraz gizlice mavimtırak gibidir. Bu maviye çivit mavisi de derler. Ama tüm bunlar da yeterli olmaz erguvan rengini tanımlamaya. Yaratan, özel bir renkle yaratır bu güzel çiçekleri ve güzel bahar günlerinde rengarenk çiçekleriyle biz şuur sahiplerini tefekküre davet eder.

Necip Fazıl Kısakürek erguvanın Türk kültürü için önemini “Renkler” şiirinde dile getirmiştir:

Renkler, mavi, kırmızı, yeşil, erguvan ve mor;

Camlarda, kaybedilmiş vatanı heceliyor…

 

Bursa’da Erguvan Şenlikleri 

Çiçekler en güzel duyguların sembolü olarak hep kullanılmış ve mutluluğun paylaşıldığı festivallere konu olmuştur. 

Erguvan, Osmanlı kültüründe de mühim bir yere sahip olmuştur. Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezit’in damadı Anadolu erenlerinden Emir Sultan’ın her yıl erguvan açma mevsiminde Bursa’da müritleriyle buluşması nedeniyle 14. yüzyıldan itibaren düzenlemeye başlanan erguvan şenlikleri, şehrin ekonomisine olumlu etkilerinden dolayı 19. yüzyıla kadar gelenek olarak sürdürülmüştür. 

Bu konuda Ahmet Hamdi Tanpınar’a da kulak vermek gerekir: “Kültürümüzde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır.”

 

Erguvanî Bir Tefekkür

Mahlûkatın bir çeşit bayramı olan baharla birlikte çiçek açan erguvanlar, yeşillenmiş o incecik dallarına en güzel süslü elbiselerini giyerek, en güzel kokularını sürerek biz şuur sahiplerinin önünde bir nevi resmigeçit yaparlar. Üzerlerindeki sanatı ve sanatkârı göstermek için çaba gösterirler. Tüm bu harikalıklar karşısında biz insanoğluna düşen de bu sanatı görüp ve sanatkârın sanatına muhatap olup alkışlamak oluyor.

Yazımı rahmetli Selim Gündüzalp ağabeyimin şu güzel sözleriyle bitireyim: 

“Bu bahar, yeniden doğup yeniden yaşamak için çiçek açmış bir ağacın yollarını kollayın ve yollara koyulun. Haydi durmayın. Bahar mektupları okunmayı bekliyor. Haydi!..”