Mâdem ki Deccalın fitnesi yeryüzünün en büyük fitnesidir. Elbette ümmetini her an ve herkesten çok düşünen, onların sevincini sevinç, ıstırabını ıstırap edinen Allah Resûlü’nün (sav), ona karşı ümmetini uyarmaması; onun mahiyet, özellik, fonksiyon ve icraatını bildirmemesi düşünülemez. Hadis-i şeriflerinde onun göze çarpan, en dikkat çekici özelliklerini bildirerek ümmetini teyakkuza davet ettiğini görmemek mümkün değildir.
Birçoğu müteşabih ve mecaz yolla anlatılmış olan bu hadislerden Bediüzzaman Hazretlerinin Beşinci Şua eserinde yorumladığı bir kısmını burada ele alacağız:
a. Yahudîliği
Deccal Yahudîdir. “Deccal, Yahudilerin arasından çıkacaktır ve ona en çok Yahudiler tabi olacaktır.”1 Yahudiler aynı zamanda onun en büyük gücü ve destekçisi olacaktır.
b. Vücut yapısı
Deccal cüsseli2 kızıl renkli3, kıvırcık saçlı4, ensesi kalın ve alnı geniş5 bir kimsedir. Alnında “kâfir” yazısı vardır.6 Okuma yazması olsun olmasın onu her Müslüman okur.
Heybetli tasvir edilmiş olması, “Allah-u A’lem” yaptığı manevi tahribatın büyüklüğüne işaret olabilir. Ayrıca bir insanın alnında açık açık “kâfir” yazısının bulunması, imtihan sırrına ters düşeceği için, bu hadisi de “ilk bakışta kafirlere ait alametleri/sıfatları taşıması” olarak yorumlayabileceğimizi Bediüzzaman Hazretlerinin Şualar isimli eserinden öğreniyoruz.7
c. Tek gözlülüğü
Resûllûllah (sav) birgün Deccal’dan söz açarak, “Şüphesiz, ben sizi, ona karşı uyarıyorum. Hiçbir peygamber yoktur ki, gönderildiği toplumu ona karşı uyarmamış olsun. Nitekim Hz. Nuh da (as) kavmini ona karşı uyarmıştı. Ama ben size Deccal hakkında hiçbir peygamberin kavmine söylemediği bir söz söyleyeceğim. Haberiniz olsun ki, o kördür (bir başka rivayette tek gözü vardır)8, Halbuki Allah asla kör değildir.”9 buyurmuşlardı.
Bediüzzaman Hazretleri tek gözünün kör olmasını “Yalnız münhasıran bu dünyayı görecek bir tek gözü var ve âkibeti ve âhireti görebilecek gözü olmamasına işaret eder.” şeklinde yorumlayarak, aslında hadiste geçen körlüğün ahirete inanmadığı için, sadece dünya hayatına çalışacak “manevi bir körlük” olduğu şeklinde yorumlamıştır.10
Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi’nde ise bu konuda şu ifadelere yer verildiğini görüyoruz:
“Deccalın yol açtığı âhirzaman fitnesinin, en bariz ve en mühim vasfı dine karşı olmasıdır. Âhirzamanda ortaya çıkacak bir kısım beşerî (hümanist) görüşler ve değerler, dinin yerini almaya çalışacaktır. Kendisine resmen din denmese bile ortaya attığı sistemi, kurmaya çalışacağı nizamıyla akide nokta-i nazarından aynen bir din hüviyetini alacaktır... Bu yeni din, beşer üstünde mevcut her çeşit İlâhî hâkimiyeti kaldırmak için inkâr-ı ulûhiyeti akidesine temel yapar. Her çeşit dinî değerlerin yerine beşerî bir put (hevâ) dikmeye çalışır. Temel mâbûdu madde ve insan olan lâdinî bir dindir. Hadis-i şeriflerden lâdinî olanların İslâmiyeti ortadan kaldırmaya çalışacakları ve müminlerin çeşitli hakaretlere maruz kalacakları anlaşılmaktadır. Bunların hem geçmişte, hem günümüzde aynen çıktığı şüphesizdir.”11
d. Çocuğunun olmaması
Nebi (sav) bir hadisinde “Onun çocuğu olmaz!”12 buyurarak neslinin devam etmeyeceğini bildirmiştir. Deccal’in kendisinden sonra bıraktığı rejim de soyu gibi kesik olacak ve ölmesinden kısa bir süre sonra yok olup gidecektir.
e. Minareden yüksek oluşu
Rivayetlerden Deccalın fevkalâde büyük, hatta minareden daha yüksek, Hz. İsa’nın da ona nisbeten çok küçük olduğunu öğreniyoruz. Hatta Hz. İsa onu öldüreceği vakit, on arşın yukarıya sıçradığında ancak kılıcıyla dizine vurabilmektedir. Demek ki Deccal Hz. İsa’dan on-yirmi misli daha büyüktür.13
Bediüzzaman’a göre bu hadis tamamen maddeci, tabiatçı, Allah’ı inkâr eden, kendinde bir nevî sahte tanrılık tahayyül eden, heykellerine rükûa vardırır gibi boyun büktüren Deccalın boyunun minareden daha yüksek gösterilmesi, Hz. İsa’ya göre çok büyük olması, “iktidar ve icraatının kuvvetine ve etkisine, maddî, siyasî ve askeri gücünün fazlalığına işaret eder.14
f. Kırk günde dünyayı gezmesi
Rivayetlerden, Deccal çıktığında bütün dünyanın işiteceğini, kırk günde dünyayı gezeceğini, harikulâde bir eşeğe (bineğe) sahip olduğunu öğreniyoruz.15 Deccalın eşeğinin iki kulağı arasındaki mesafe ise kırk arşını [yaklaşık 27 m] bulmaktadır.16 Bugün artık bu bineğin uçak olabileceği aşikardır. Zaten hadiste iki kulak arası mesafe olarak verilen kırk arşın da aslında kanat aralığına işaret ediyor diye düşünülebilir.
g. Harikulâdelikler
Deccalın bir kısım harikulâdelikleri vardır. Sihir, manyetizma, ispritizma gibi istidracî harikalarla kendini muhafaza eder, birçoklarını emri altına alır.17
Kâfirlerin gösterdikleri olağanüstülüklere istidraç denilir. Bunlar onlara manevi bir üstünlük sağlamaz, sadece inançsızlıklarını ve ahiret azabını artırır. Elbette bu özelliklerini şerre âlet ettikleri için baskı kurar, etkili olur, etraflarında o ölçüde de insan toplarlar. Deccal da böyle insanlar üzerinde etkilidir.
h. Cennet ve cehenneminin bulunuşu
Bir gün Allah Resûlü (asm), Sahabîlerine Deccalı anlatırken, “Ben Deccalın yanında neler bulunduğunu, kendisinden daha iyi bilirim.” diye söze başlıyor ve şunları anlatıyor:
“Onun yanında akan iki nehir vardır. Biri dış görünüşüyle beyaz bir sudur. Diğeri de parlak bir ateş olarak görülür. Kim ona yetişirse, ateş olarak görünen nehrin yanına varsın ve başını eğip ondan içsin. Zira bu parlak ateş gibi görünen nehir, soğuk bir sudan ibarettir.”18
Başka bir rivayette, Deccalla birlikte su ve ekmek dağlarının bulunduğu da belirtilir.19
Müslim’de yer alan başka bir hadiste ise onun cennet ve cehennemi bulunduğu, ama aslında cehenneminin cennet, cennetinin de cehennem olduğu bildirilir.20 Kendine tâbi olanları cennetine, tâbi olmayanları da cehennemine atar.21
Âlimler, bu hadisleri yorumlarken, Deccalın kendisine itaat etmeyen müminleri eziyet ve işkencelere atacağını belirtirler. Aliyyü’l-Karî, “Onun suyu nimet ve lezzet, ateşi de meşakkat, azap ve elemdir.”22 der. Deccalı tanımayan/ona tâbi olmayan, fikirlerini kabul etmeyen müminlerin sıkıntı, belâ, çile ve meşakkat içerisinde kalacaklarını, buna rağmen Allah’ın lütuf ve ihsanıyla rıza, şükür ve sabır gösterecekleri anlatır.23
Evet, fitneyi en büyük koz olarak kullanan Deccal, medeniyetin zevk ve eğlencelerini, nefsin hoşuna gidecek her şeyi taraftarlarının, dostlarının önüne serer, onları makam, mevkî ve maddî imkânlarla yaşatır, refah ve saadet sunar, yani onlara bir nevi cennet hayatı yaşatır; ya da dünya hayatını sadece zevk ü sefa ile yaşanacak bir hayat olarak telkin eder ve kendisine inananlara eğlence ve sefahat odaklı bir hayat tarzı sunar… Kendini tanımayan, fikirlerini benimsemeyen kimseleri ise yokluk, azap, işkence ve sıkıntılara atar, hayatlarını zindana çevirir.
ı. Bilginleri kendine bende etmesi
Rivayette var ki: “Süfyan büyük bir âlim olacak; ilim ile dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.”24
Bediüzzaman’ın belirttiğine göre ise Deccal bir kısım padişahlar gibi kuvvet, kudret, kabile, aşiret, cesaret ve servet gibi bir saltanat vasıtası olmadığı halde, çok zeki, dessas ve kurnaz oluşuyla, fenni ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır. Ve aklıyla birçok âlimin aklını emri altına alır, etrafında fetvâcı yapar.25
i. Bağırınca bütün dünyanın duyması
Deccal çıktığında müthiş bir şekilde bağırır, nâra atar ki, Doğu ve Batının bütün halkı onu duyar.26 Bugün artık herkes biliyor ki, radyo, televizyon, internet gibi iletişim araçları ile herhangi bir mesaj, hem de ânında dünyanın dört bir yanına gitmekte ve işitilebilmektedir. Demek ki, Deccal, teknolojinin böylesine geliştiği bir devirde çıkacak, bunlardan da faydalanarak fikirlerini yayacak, icraatını sürdürecektir.
k. Fitnesinin câzip olması
Bir rivayette bildirildiğine göre, “Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olamaz.”27 Bu sebepledir ki, müminler kabir azabından sonra, “Bizi Deccalın ve âhirzamanın fitnesinden koru.”28 duâsını vird-i zebân etmişlerdir.
Çünkü o fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftûn eder; insanlar kendi istekleriyle, belki zevkle içine atılırlar. Deccal, sefahetin her türlüsünü kullanır, kendisi sefahete düşkün olduğu gibi, nefislerine düşkün insanları da câzip fitnesine çeker. Bu hayat tarzına kolayca taraftar bulduğu için taraftarları çok olur.
Aslında Deccal ile ilgili daha birçok rivayet mevcuttur. Ancak bu kadarı ile iktifa ederek yazımızı şu duayla tamamlayalım:
Rabbimiz! Bizi ve neslimizi Deccal ve Süfyan’ın şerrinden ve fitnesinden muhafaza eyle. Onlara karşı Hz. İsa’ya (as) ve Mehdi’ye talebe olarak, mücadele etmeyi bizlere nasip et. Amin.
Sonraki yazımızda görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.
Kaynaklar:
1. Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Fiten.
2. Buharî, Fiten: 26; Müslim, İman: 277; Müsned, 2:122, 144.
3. Buharî, Fiten: 26.
4. Buharî, Libas: 68; Müslim, Kitabü’l-Fiten: 20. Ebû Davud, Kitabü’l-Melahim: 14.
5. Müsned, 2:191.
6. Buharî, Fiten: 26; Müslim, Fiten: 101-102; Tirmizî, Fiten: 62; Müsned, III:115, 211.
7. Nursi, Şualar, Beşinci Şua.
8. Buharî, Fiten: 26; Müslim, Kitabü’l-Fiten: 20; Müsned, II:33.
9. Buharî, Fiten: 26, Enbiya: 77; Müslim, Fiten: 95, 100, 109; Ebû Davud, Melahim: 14; Tirmizî, Fiten: 56, 62; Müsned, 1:176, 182; II:27, 149.
10. Nursî, Şuâlar, Beşinci Şua.
11. Canan, Kütub-u Sitte Şerhi (İstanbul: Akçağ Yayınları, 1992), 13:458.
12. Müslim 2927/90.
13. el-Münavî, Feyzü’l-Kadir Şurhu Câmii’s-Sağîr, I-IV. Beyrut: 1392 (1972), Hadis no: 4249; el-Heytemî, Mecmaü’z-Zevâid ve Menbâü’l-Fevâid, I-VIII (Beyrut: 1403/1982), 8:344.
14. Nursî, Şuâlar, Beşinci Şua.
15. Kenzü’l-Ummal, 14:330.
16. Müsned, 3:367-368; Hâkim, Müstedrek: 4:530.
17. Nursî, Şuâlar, Beşinci Şua, s. 506.
18. Buharî, Fiten: 25, Enbiya: 50; Müslim, Fiten: 105 (H. 2935); Ebû Davud, Melahim: 14 (H. 4315).
19. Buharî, Fiten: 26; Müslim, Fiten: 114; İbni Mâce, Fiten: 33; Müsned, 4:248, 252.
20. Müslim, Fiten: 20.
21. Müslim, Fiten: 104; İbni Mâce, Fiten: 33.
22. Ez-Zebidî, Zeynüddin Ahmed bin Ahmed bin Abdi’l-Latif, çev. Kâmil Miras, Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi (Ankara: DİB Yayınları, 1973), 9:184.
23. Aliyyü’l-Karî, Mirkat, 5:196.
24. İhyâ-yı Ulûmi’d-din, 1:59
25. Nursî, Şuâlar, Beşinci Şua, s. 504.
26. İbni Kesir, en-Nihaye, 1:96.
27. Fethu’l-Kebîr, 1:315, 2:185, 3:9; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, 1:266.
28. Buharî, Daavat: 39; Müslim, 2:2200; Müsned, 2:185-186, 288.