TR EN

Dil Seçin

Ara

Sinek / Biyoloji

Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin:

Sizlerin Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamazlar.
Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri alamazlar; isteyen de aciz, kendinden istenen de aciz!”

Hac Suresi, 73


 

Ünlü ressam Salvador Dali, Paris’in en lüks otellerinden biri olan “Maurice”de kalırken, otel personelinden, yakalayabildikleri bütün karasinekleri toplayıp odasına getirmelerini istemişti. Bu tuhaf istek, personelin çok garibine gitse de, bir o kadar da eğlenceliydi. Kısa bir süre sonra Dali’nin odası yüzlerce sineğin bir arada pike üstüne pike yaptıkları ve koro halinde vızıldadıkları bir yer haline geldi.

Dali’nin karasinek merakı o güne has mıydı yoksa karasineklere karşı özel bir ilgiyi her zaman duyar mıydı bilemiyoruz. Ancak şu kesin bir gerçek ki, karasinekler, insanların ilgisini fazlasıyla hak edecek kadar ilginç yaratıklardır. Eğer, özellikle şu yaz sıcaklarında sizleri canınızdan bezdirecek kadar rahatsız ediyor olmalarını bir kenara bırakıp, onlara küçük birer canavarmışlar gibi değil de, aynı yaşam ortamında hayat süren başka bir tür canlı varlık gözüyle bakabilirseniz; çok ilginç şeyler göreceğinizden emin olabilirsiniz. Fakat kendinizi iflah olmaz bir sinek düşmanı olarak tanımlıyorsanız, o zaman da, düşmanınızı daha yakından tanımak için, yine sizi, bu küçük canlılara dikkat etmeye çağırıyoruz. Kim bilir belki de bu yazının bir yerlerinde ‘sinek öldürmenin en kolay yolu’na dair bazı taktikler bulursunuz. Tabii öyle bir yol varsa!

Ne zaman hayvanlar hakkında yazılmış bir popüler bilim yazısı okusam yazının bir yerlerinde mutlaka “Onlar Eski Mısır’da...” diye başlayan bir bölüme rastlamışımdır. Mesela, “Eski Mısır’da kediler kutsaldı. Eski Mısırlılar öküzlere taparlardı, gübreböcekleri ise uğurlu sayılırdı vesaire...” Eski Mısırlılar tuhaf insanlar doğrusu. Evet bu gelenek sinekler için bozulacak değildi ya, sıkı durun:

Eski Mısır’da sinekler cesaretin ve korkusuzluğun sembolü idiler.”

Aslında Eski Mısırlılara sinekler konusunda hak vermeden edemeyeceğim, düşünsenize, bir çift sinek, kendisinin tanrı olduğunu zanneden firavunun burnunun üstünde ça! ça! ça! dans edip duruyorlar, onu uykusundan ediyorlar falan. Gerçekten de cesaret isteyen bir iş bu.

Medeniyetin olduğu yerde sinek vardır.” diyor, Almanya’daki Eberswalde Entomoloji Enstitüsü’nün çiftkanatlılar bölümü sorumlusu Joachim Ziegler. Dünyanın pek çok yerini gezmiş. En son bir grup Japon bilim adamıyla Kafkaslar’daki sinek türlerini incelemek için bir araştırma gezisine katılmış. “Dünyanın her yerindeki sinekler neredeyse aynı. Bir sinek nerede yaşıyorsa orasını evi olarak kabul eder ve hiç yabancılık çekmez.” diyor, Ziegler. Böylece kapıdan kovsak pencereden, bacadan ya da buldukları herhangi bir delikten geri gelmelerine de bir bakıma açıklık getirmiş oluyor. “Biz daha kalabalığız siz gidin.” diyemediklerine şükretmemiz gerekiyor belki de.


 

HIZLI AMA KISA BİR HAYAT

Soğuk hava tabakasının yeryüzünden uzaklaşmasıyla birlikte sinekler kozalarından çıkarlar. Maksimum dört haftalık bir ömürleri olan sinekler, bu zamanın çok büyük bir kısmını havada vızıldayıp uçarak geçirirler. Bu hızlı ama kısa maceralarına başlamadan önce bir metamorfoz geçirmeleri gerekir. Sıcak yaz günlerinde bu değişim evrelerini, yedi gün içinde tamamlarlar. Yumurtalar bir önceki nesil sinekler tarafından kokmuş bir et parçasına ya da çöplükte herhangi bir yere bırakılmışlardır. Yumurtadan çıkan larvalar bu besin değeri yüksek(!) ortamdan bol bol yerler. Larva bir süre sonra kabuklaşır ve içinde genç bir sinek oluşmaya başlar. Oluşum tamamlandığında kabuk yırtılır ve genç sinek dışarıya çıkar çıkmaz ilk olarak mide ve bağırsaklarında ne var ne yok hepsini kusar. Çünkü bunu yapmayacak olsa bir iki gün içinde kendisi çürümeğe başlar. Bu kusma işleminden sonra, şimdilik, küçük tıknaz ve fıçı gibi görünse de, o artık gerçek bir “musca domestica”dır. Siz ona kısaca karasinek de diyebilirsiniz.

Karasineğin acelesi vardır. Hiç vakit kaybetmeden kanatlarını kurutur. Altı ayağını birbirine sürter. Tad alma alıcılarını kontrol eder ve uçuşa geçer. Bundan sonra da yorulmadan usanmadan havalarda vızıldayıp uçar.

Hiçbir sinek doğduğu yerden beş yüz metreden fazla uzaklaşmaz. Bazıları yumurtadan çıktığı odadan ömür boyu ayrılmazlar. Onların yapması gereken tek iş, yemek yemek, kaçmak, yine yemek yemek ve türlerinin devamı için çiftleşmektir. Gece olunca kendisine korunacak bir yer bulur ve ertesi sabah hayatına yine kaldığı yerden devam eder. Her zaman tatlı birşeyler arar. Her zaman düşmanlarından kaçar. Joachim Ziegler, “Onlar her şeyden önce birer yemdirler.” der. Bu küçük canlılar hayat zinciri içinde bitkiler âlemindeki buğday taneleri gibi önemli bir halkayı tamamlarlar. Onların neden bu kadar çok yaratıldığının bir hikmeti de burada saklıdır. Milyarlarca sinek milyonlarca kuşun yiyeceğidir.


 

MÜKEMMEL BİR UÇUŞ TEKNİKLERİ VAR

Bir karasineğin uçuşu, son derece kompleks bir iştir. Sinek önce, yön belirlemeye yarayan organlarını büyük bir titizlikle gözden geçirir. Daha sonra, ön tarafındaki denge organlarını ayarlayarak uçuş pozisyonunu alır. Son olarak, duyargalarının ucundaki alıcılar sayesinde, rüzgarın şiddeti ve yönüne göre kalkış açısını saptar. Ve nihayet havalanır. Ama tüm bunlar saniyenin yüzde biri kadar bir zaman sürmüştür. Uçuşa geçer geçmez kısa bir sürede hızlanabilir ve giderek saniyede 2 metre gibi bir hıza ulaşır.

Sineklerin bilim adamlarını en çok şaşırtan özelliklerinden biri, tüm bu karmaşık hareketlere karşın son derece az sayıda nörondan meydana gelen bir sinir sistemine sahip olmalarıdır. Bu konuda çeşitli araştırmalar yapan biyolog Michael Dickinson şaşkınlığını şöyle ifade ediyor: “Her deney yaptığımızda, susam büyüklüğündeki sinir sisteminin, tüm bunları nasıl yapabildiklerini düşünüyoruz.”

Bir sinek, nöronlarının çoğunu duyusal bilgi toplamak için kullanır; örneğin gözleriyle ışığı, kokuya duyarlı kıllarıyla kokuları alır ve kanatlarının arkasındaki uzun sopa şeklindeki jiroskoplarıyla (uçaklarda kullanılan ve uçağın ufuk çizgisine göre konumunu gösteren cihaz) dengeyi sağlar. Bu sinyaller sinir sisteminden geçer ve buradan da kanatlara emir gönderilir. Emirler son derece basit ve net olmalıdır, çünkü iki kanat çırpışı arasındaki süre, saniyenin birkaç binde biri kadardır.

Bilim adamları sinek uçuşunu taklit eden robot sinekler geliştirebilmek için sinek uçuşunun detayları üzerinde hâlâ çalışmalar yürütmektedir. Bunun için kanatlardaki kuvvetlerin oluşumunun ve büyüklüğünün ölçülmesi şarttır. Ancak bu kompleks hareketlerin ölçümü, sineğin hızı nedeniyle neredeyse imkânsızdır. Bugüne kadar hiç kimse sineklerin uçuş mantığını matematiksel bir değer olarak ortaya koyamamıştır. Michael Dickinson’a göre, “Dünyadaki hiçbir bilgisayar, bize bu kuvvetlerin ne olduğunu söyleyemez.”

Bir pilot için, dik açıdaki kanatları eğmek çok tehlikelidir. Uçak havalandıkça, kanadın üzerinde hareket eden hava akımının, kanadın kenarına tutunması da zorlaşır. Akım tamamen gittiğindeyse, uçak yüksekliğini kaybeder ve sendeler. Öte yandan, sinek uçağa göre avantajlıdır, çünkü kanatlarını tek bir pozisyonda tutmak zorunda değildir. Sinek kanatlarını öyle çabuk çırpar ki, kanadın uçuşu yönlendiren ucunun hava akımıyla bağlantısı kesilene kadar bir hareket daha gerçekleşir. Her hareketin sonunda sinek, kanatlarını kendi etrafında döndürerek, kanatların ters yönde çırpılmasını sağlar. Bu yeni bir girdap oluşturur ve hiçbir sendeleme gerçekleşmez.

Michael Dickinson, sinekleri makineye benzetmekte ve şunları söylemektedir: “Sinekler harikulade canlılardır. Bir insan günde mutlaka bir sinek görüyordur, ancak onların farkına bile varmıyoruz. Burunlarımızın hemen ötesinde bu sıradışı, küçük makineler geziniyor.”

...

Sinek Papazı” lakabıyla tanınan araştırmacı Adrian Point ise—kendisi gerçek bir “musca domestica” hayranıdır—“Biz insanların bunlar gibi bir helikopter yapması önümüzdeki yüz yıl içinde imkansızdır.” diyor. “Onların harikulade hayvanlar olduklarını düşünüyorum. Bir defa kanatlarına güneş ışığı altında bakın. Gökkuşağının bütün renklerini orada görebilirsiniz. Hiçbir ressamın bu güzelliği resmedebileceğini sanmıyorum.” Sinek Papazı”nın bu ifadeleri belkide Salvador Dali’nin karasinek merakını da açıklıyordur.


 

BİR SİNEĞİN KANADI

Sinek kanatları yalnızca güneş ışığında parıldamakla kalmaz. Sinekler için son derece sağlam ve kararlı uçuş manevraları yapmalarını da sağlar.

Karasinek iki kanada sahiptir. Bir bölümü vücudun içine gömülü olan bu kanatlar, sinirlere bölünmüş çok ince bir zardan oluşur ve birbirinden bağımsız hareket edebilir.

Ancak uçuş halinde, tıpkı tek kanatlı uçaklarda olduğu gibi, tek bir eksen üzerinde gidip gelirler. Bu kanatların hareketini sağlayan kaslar, sinek uçmaya başladığında kasılır, inişe geçtiğinde gevşer. Uçuşa başlarken sinirlerin denetlediği bu kas ve kanat hareketleri, bir süre sonra otomatik hale gelir.

Kanatların yüzeyinde ve başın arka kısmında bulunan dokunma organları, uçuş ile ilgili bilgileri anında beyine ulaştırır.

Sinek, uçuş halindeyken yeni bir hava akımıyla karşılaşırsa, bu dokunma organları hemen beyne gerekli sinyalleri gönderir. Kaslar da beyinden gelen sinyallere göre kanatları bu yeni duruma uygun biçimde çalıştırmaya başlar. Sinek bu organları sayesinde, kendisine karşı kalkan bir sinekliğin havada oluşturduğu fazladan rüzgarı hemen algılar ve çoğu kez uçup kurtulur. Karasinek, kanatlarını bir saniyede 200 defa çırpabilir. Bu hareket için, dinlenme sırasında harcadığı enerjinin yaklaşık yüz katı bir enerji harcar. Bu açıdan oldukça güçlü bir yaratıktır. Çünkü insan metabolizması normal temposuna oranla en fazla 10 kat daha enerji harcayabilir. Üstelik insan böyle yoğun bir enerji tüketimini en fazla bir kaç dakika sürdürebilir. Oysa karasinek kanatlarını bu ritimle tam yarım saat boyunca çırpabilir ve bu tempoda bir kilometreden fazla mesafe katedebilir.

Sinekler kaçarken kanatlarını açmadan önce oldukları yerde zıplarlar. Bu sebeple yanlardan gelebilecek herhangi bir darbe ile onları avlamak çok zordur. Ancak üsten gelecek darbelere karşı kanatlarını açamadan yakalanmaları mümkündür.

Sineklerin vücudu, olabilecek en verimli şekilde donatılmıştır. Vücudunun arka kısmında bulunan cinsel organları ile dişi sinek çiftleştikten 7 gün sonra 2000’e yakın yumurta yumurtlar.

Sineklerin altı tane tüylü bacağı vardır. Bu bacaklar çok fonksiyonludurlar. Bunlar sayesinde hissedip tad alabilirler. Sineklerin yiyecekler üzerinde neden uzun uzun volta attıklarını buradan anlayabiliriz. Tadına bakıyorlar!

Karasineklerin biz insanları kıskandıran, çoğu zaman da çileden çıkartan bir özelliği de tavanda yürümeleridir. Yerçekimi gereği tavanda duramamaları ve yere düşmeleri gerekir. Ama bu imkansızı gerçekleştirebilmesi için özel sistemlerle yaratılmıştır. Bacaklarının uç kısımlarında çok küçük vantuzlar vardır. Dahası bu vantuzlar belli bir yüzeyle temas ettiklerinde yapışkan bir sıvı salgılar. İşte bu yapışkan sıvı sayesinde karasinek tavana asılı kalabilir. Tavana doğru yaklaştığında bacaklarını öne doğru uzatır ve tavana dokunduğunu hissettiği anda, geldiği yönün tam aksine doğru bir takla atarak tavan yüzeyine karınüstü tutunur...


 

360 DERECELİK GÖRÜŞ AÇISI

Karasineklerin göz sistemi ise başlı başına bir mercek harikasıdır. Kafatasının önünde her biri 3000 tek gözcükten (ommatid) oluşan iki çift parlak göz bulunur. Bu gözler optimum ışıkta çalışırlar. Karanlıkta ise, arta kalan ışığı güçlendiren bir sistem devreye girer ve bu gece görüş sistemi ile en azından düşmanlarını görebilirler. Ayrıca her ommatidin yüzü farklı bir yöne baktığından karasinek önünü, arkasını, her iki yanını, üstünü ve altını görebilir.

Biz insanlar sinemada film seyrederken, saniyede 20, gün ışığında 60 kare resim kayda geçirirken, bir karasinek aynı süre içinde 200 kare resmi kayda geçirebilir. Böylece etrafındaki hareket nasıl olursa olsun sinek onu hemen fark eder. Onunla baş edebilmek için çok hızlı ve çok kurnaz olmak gerekir.


 

KÜÇÜMSENEMEYECEK BİR YARAR

Karasineklerin kokmuş etten hoşlandıklarını söylemiştik. Evet, bu tiksindirici gibi gözükse de oldukça faydalı bir meraktır. Hayvanlara ya da insanlara ait olsun ölü bir bedenin böyle çabucak ortadan kalkmasını bir bakıma sineklere borçluyuz. Uygun hava şartlarında (20-30°C) bir cesede bırakılan yumurtalar kısa bir süre sonra 2 mm. boyuna erişirler. Bir hafta sonra da sineğe dönüşürler. Bu sinekler tekrar yumurtlarlar ve bu böyle devam edip gider. Yaz aylarında bir ölü, mesela bir köpek ölüsü bir hafta içinde iskelet halini alır. Bu ilk bakışta iğrenç gibi görünse de cesetlerin ortalarda aylarca kalması ile kıyaslandığında son derece harika bir olaydır.

Sineklerin bu özellikleri adli tıp uzmanlarının dikkatini çekmiş ve yapılan araştırmalar neticesinde cesetler üzerinde bulunan sinek yumurtaları ya da larvalardan yola çıkarak cinayetlerin ne zaman işlenmiş olabileceğine dair kesine yakın bilgiler edinmişler.


 

UZUN ÖMÜRLÜ MEYVELER İÇİN

Şu an için sineklerin uçuş tekniğine benzer tekniklerle uçan bir araç üretmemiz imkânsız gibi görünüyor. Ancak sineklerden ilham alınarak hiçbir şey yapılmıyor da değil.

Bilim adamlarının sineklerden alınan bir protein ile ürettikleri sprey, meyvelerin ömrünü uzatıyor. Gıda uzmanı Marty Marchall 1.000.000 kara sinekten topladığı proteinleri elmaların kararmasından sorumlu olan enzimlerle karıştırmış. Böylece enzimler nötr hale gelmiş. Elde edilen ürünle işlem gören elmalar hem daha sert görünümlü olmuşlar hem de daha uzun ömürlü. İşte size tam anlamıyla bir “sinekten yağ çıkarma” olayı!

Siz bu yazıyı okurken belki de birkaç sineğin tacizine uğradınız. Bilemiyorum. Ama eminim onlara bakışınız artık eskisi gibi değil. Bu küçük, cüretkar yaratıklar harikulade yaratılışlarıyla etrafınızda vızıldarken bir yastık ya da sineklik darbesiyle onları duvara yapıştırmadan önce, hiç değilse bir süre seyredin.

 

(P.M.’den tercümeler: F. Afife Gürsoy)


 

Kaynaklar:

1- P.M Magazin, Nisan 2003

2- www.hayvanlaralemi.net

3- Hürriyet Bilim Dergisi, Mart 2003