Bu yeni köşemizde sizden gelen soruları cevaplıyoruz.
Soru: Harun Yahya’nın bazı yazılarında bu dünyada her şeyin algıdan ibaret olduğu, tek mutlak varlığın Allah olduğu söyleniyor. Siz bu konuda ne dersiniz? (A.O.)
Cevap: Harun Yahya’nın ifadeleri bir yönüyle yorum sayılmaz, bir gerçeğin ifadesidir. Şöyle ki, gördüğümüz âlemde var olan şeyler aslında atomik boyuta inildiğinde neredeyse yok denecek ölçüde zayıf bir düzeye inmektedir. Araştırmalar göstermiştir ki, koca bir stat büyüklüğünde yer kaplayan bir atomun gerçek maddî kütlesi bir top kadardır. Ama o top o denli hızla hareket eder ki, tüm stadı doldurmuş gibi hissedilir. Hızla dönen bir pervanenin geniş bir daireyi doldurması gibi. O sebeple, varlığın gerçekte zayıf bir gölge gibi olduğu ve ancak Allah’ın ayakta tutması ile var olduğu söylenmiştir. Ve buna benzer bir yorumla ‘Vahdet-i Vücud’ dediğimiz fikir gelişmiştir: “Lâ mevcude illa hu (Sadece O var.)”
Ancak, örneğe dönersek, maddenin bir aslı da vardır. Bunu tümden inkâr etmek abartılı olur. Top kadarcık olsa bile, o top vardır işte. O yüzden ehl-i hakikat “Her şey O’dur.” yerine, “Her şey O’nun isimlerinin tecellisidir; kendi adına kıymetsizdir.” demeyi tercih ederler. “Lâ ilâhe illâ hu” yeterlidir yani.
Bu konuda Risale-i Nur Külliyatında ayrıntılı açıklamalar vardır. sorularlarisale.com veya sorularlaislamiyet.com’a girip vahdet-i vucud konusunu aratın, geniş izahat bulursunuz.
***
Soru: Bazıları bankaya yatırılan az bir paranın faizinin ya da enflasyon oranındaki faizin haram olmayacağını söylüyorlar. Bediüzzaman’ın bu konudaki ikazlarını da biliyorum. Ancak insanlara bunu anlatmak zor oluyor. Siz ne dersiniz? (H.R.)
Cevap: Bediüzzaman’ın iktisadî tahlilleri bir yana; faizle ilgili konu temelde bir içtihad konusudur. O yüzden bu konuda İçtihad Risalesi’ni okumanızı tavsiye ederim. Ve orada da görürüz ki: Mü’mine düşen, canının istediği şeyi yapmak için bahane veya delil aramak değildir. Tersine, Allah’ın rızasını nasıl elde edebileceğini anlamaya çalışıp, davranışlarını da ona uydurmaya çalışmaktır.
Bu noktadan bakınca, “Faizin azı caizdir.” diyenlerin bakış açılarını değerlendirmeyi size bırakıyorum. Onların niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek bence. Şunu sorun öylelerine: Sen, faraza elindeki malın tamamının haram olduğu dinen isbat edilse, o malı bırakmaya razı değil misin? Değilsen, senin niyetin dine uymak değil, dini kendi hevesine uydurmaya çalışmaktır.
Yine, sorun onlara: Siz zehirli olma ihtimali olan (yani şüpheli) bir gıdayı yer misiniz? Yemezsiniz. Öyleyse, faizde nasıl böyle cesur ve cüretkârsınız? Cevap yine aynı: Niyet üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek de ondan.
Herkesin neyi ne niyetle yaptığını Allah biliyor. Ve herkes niyetinin sonucunu görür.
