TR EN

Dil Seçin

Ara

Çok Kadınla Evlenmeye İzin Var mı?

Müslümanlara en çok sorulan sorulardan biri de dinimizin birden fazla kadınla evlenmeye müsaade etmesi meselesidir. İslâmî literatürde “Taaddüd ü zevcat" olarak bilinen bu meseleyi sık sık gündeme getirenler, kadın haklarının çiğnendiğini ve onlara haksızlık edildiğini ileri sürerek akılları sıra İslâmiyet'e leke sürmeye çalışırlar.

Taaddüd-ü zevcat konusunda âyet var mıdır?

 Evleniniz, fakat boşanmayınız. Çünkü Allah, zevkine düşkün erkek ve kadınları sevmez.

Peygamberimiz (s.a.v.) 

 

Müslümanlara en çok sorulan sorulardan biri de dinimizin birden fazla kadınla evlenmeye müsaade etmesi meselesidir. İslâmî literatürde “Taaddüd ü zevcat" olarak bilinen bu meseleyi sık sık gündeme getirenler, kadın haklarının çiğnendiğini ve onlara haksızlık edildiğini ileri sürerek akılları sıra İslâmiyet'e leke sürmeye çalışırlar.

Şunu hemen belirtmek gerekir ki, taaddüd-ü zevcat konusunda: “Eski zamanlarda neyse ama, günümüzde çok evlilik olmaz” şeklinde yorumlarda bulunmamız, îmân zâfiyetimizi açıkça itiraf etmek mânâsını taşır. Çünkü böyle bir hüküm, bu konuda son derece net olan Kur’ân âyetlerini ve sayısız hadîsi inkâr etmeye eşdeğerdir ve bizleri, “göstereceğimiz âyetleri Kur’ân’dan çıkartırsanız, İslâmiyeti kabul ederiz” diyen mankafalı müşrikler seviyesine indirir O halde taaddüd-ü zevcât, miras ve boşanma gibi hassas meselelerin “akıl karıştırıcı” sorularıyla karşılaşan ve bu konuda da yeterli bilgiye sahip olamayan bir Müslümanın yapacağı ilk şey:

—“Bu hüküm Kur’ân ve Hadîslerde var mıdır?” karşı sorusunu sormak ve eğer varsa:

—“Madem ki vardır, o halde doğrudur” dedikten sonra, arzu ettiği takdirde o hükümlerin hikmetini araştırmaktır.

Bunlara ilâveten âyet ve hadîslerde zikredilmeyen hususların İslâm âlimleri ve ümmeti tarafından kabul görmüş olması da, o hükümleri geçerli kılar. Evet İslâmiyet, tam mânâsıyla bir akıl ve mantık dinidir. Bu yüzden Hıristiyan âleminin “Denileni yap, fakat hikmetini sorma" şeklindeki kabulü “Hiç düşünmez misiniz? Hiç akıl yormaz mısınız? Hiç görmez misiniz?” şeklindeki sayısız âyetle ortadan kaldırılmış ve Kur’ân’ın bu vasfı, bütün asırlara hitap eden bir meydan okuma şeklinde mütalâa edilmiştir.

Taaddüd-ü zevcat konusunda âyet var mıdır?

Evet İslâmiyet, Nisâ sûresinin. 3. âyetiyle “birden fazla kadınla evlenme”ye müsaade etmiştir.

“Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helâl olan diğer kadınlardan iki, üç ve dört olmak üzere nikâh edin. Şayet bu suretle de adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir eş veya câriye ile iktifa edin. Bu (tek zevce veya câriye) sizin haktan sapmamanız için daha uygundur.”

Yukarıdaki âyetin yetim kızlarla alâkalı olan bölümü. Hz. Aişe vâlidemiz tarafından izah edilmiştir. Câriyelerle alâkalı hükümler de tafsilâtlı olarak zikredilmiş olup, konumuzun dışındadır.

Âyette açıkça görülebileceği gibi birden fazla kadınla evlenme konusu mutlaka yapılması gerekli olan farz veya vâcip bir emir olmayıp haramlardan ve zinadan kaçınmak zaruretine bağlı bir müsaadedir. Üstelik eşler arasında yedirme, içirme, giydirme, barındırma ve ilgilenme konularındaki adaletin sağlanması şartına bağlı kılınmıştır. Efendimizin (S A V.) “İki eşi olup de birine tamamen meylederken diğerini ihmâl eden kimse, kıyamet gününde bir yanı felçli olarak gelir” şeklindeki mübarek sözleri, değil dört zevcenin, iki zevcenin dahi bir erkeğe ne kadar mesuliyet yüklediğini göstermektedir. Zaten taaddüd-ü zevcat ile alâkalı âyetin son kısmında da açıkça belirtildiği gibi tek bir eş, erkeklerin Allah yolundan sapmaması için daha uygundur. Ancak yazımızın akışı içinde görülecektir ki, bazı durumlarda birden fazla kadınla evlenmek zarurî olmakta ve bu durum, günümüzün sözde modern dünyasını kökünden sarsan birçok problemine çözüm teşkil etmektedir.

*

Avrupa’da tek zevce taraftarlığı, bir etiket, bir riyadan başka bir şey değildir. Hilkatin bu zarureti karşısında Avrupalılar metres hayatını ve fuhşu, yarım iffet diye telakki etmeye mecbur olmuştur ki, yükseltmek istediğimiz kadınlık için utanç verici bir vaziyet değil mİ?

 Sir Forel

...

Taaddüd ü zevcat. nüfusun sayı bakımından olduğu kadar kalite yönünden de kemâle ermesine hizmet eder, ilk zevcenin hasta veya kusurlu olması, ikinci zevcenin daha itina ile seçilmesine, neslin temizlenmesine yardımcı olur.

Dr. Charles Richet

*

TAADDÜD Ü ZEVCATI ZARURÎ KILAN SEBEPLER

1- Kadının yaratılıştan veya ârızî sebeplerle cinsî iktidarsızlığa ve soğukluğa maruz bulunup bunun bütün tedavilere rağmen giderilememesi,

2- Kadının, zevcelik vazifesi görmesine mâni olacak müzmin bir hastalığa yakalanması,

3- Kadının çocuk yapamaması.

Her vicdan sahibi, yukarıda belirttiğimiz durumlara düşen kadınların boşanmasının, onlar için “tam bir felâket" olacağını idrak edebilir “sağlam ve güzelken al, hastalandığında veya çirkinleştiğinde bırak” şeklinde özetlenebilecek böyle bir durumun kadınlar için ne kadar haysiyet kırıcı ve üzücü olduğunu belirtmeye gerek var mı?

Özellikle taaddüd-ü zevcat’a karşı olan hanımlar, kendilerinin de her an bu duruma düşebileceklerini hesaba katarak şu sorumuzu cevaplamalıdır:

“Kadınlığınızı fizikî olarak kaybettiğinizde eşinizin sizi boşamasını, çoluk çocuğunuzla ortada bırakmasını ve ‘hasta’ sayıldığınız için ömür boyu sizi yalnızlığa mahkûm etmesini mi istersiniz? Yoksa size karşı aynı sevgi ve şefkati sürdürürken bir eş daha almasını mı?”

Sakın “Hem boşamasın, hem de başka bir eş almasın” demeyiniz. Çünkü böyle bir cevap, eşinizin gayr-i meşru olarak metres veya fahişelere meyletmesine vereceğiniz gizli bir müsaadeden farksızdır.

4- Erkeğin cinsî iktidarının çok kuvvetli olması:

Bilindiği gibi kadınların her ay ortalama bir hafta hayız, her doğum sonrasında da ortalama 40 gün kadar nifas (lohusalık) hali vardır. Ve bu hallerdeki münasebetler haramdır. Ayrıca hamileliğin son ayları içinde kadınlık vazifesi ifâ edilemez. Bu sebeple cinsî iktidarı kuvvetli erkeklerin zinâya sapabilme tehlikesi başgösterir ki, taaddüd-ü zevcat buna karşı bir seddir.

5- Kadının cinsî kudretinin erkekten evvel sona ermesi:

Kadının cinsî kudreti, umumiyetle erkekten 10-15 yıl önce zayıflar. Bu durumda erkeğin, nefsini dizginlemek için başka bir kadına ihtiyacı olabilir. Bu da meşru olarak ancak taaddüd-ü zevcat’la gerçekleşebilir. Yoksa Bediüzzaman’ın dediği gibi “Medeniyet pek çok fahişehaneleri kabul etmeye mecbur” kalacaktır.

Buraya kadar belirttiğimiz 5 maddeyi tekrar mütalâa ederek çok evliliğe karşı olanlara (özellikle hanımlara) birkaç soru daha yöneltelim:

“Tek bir kadınla kanaat edemeyecek bünye ve mizaçta, kabiliyet ve terbiyede veya mecburiyette kalan bir erkeğin, kendi yuvası dışındaki ahlâk düşkünü fahişelerle ömür geçirerek çoluk çocuğunun ve sizin rızkınızdan kestiği parayı veya serveti onlara yedirmesine razı olur musunuz?

Her an aile ocağınıza taşınması muhtemel AIDS veya frengi gibi bir hastalığa ve kocanızın suçluluk duygusu içindeki ezikliğine göz yumar mısınız?

Cenâb-ı Hakkın helâl ettiği temiz ve namuslu bir başka kadını, aynı zamanda bir arkadaş veya yardımcı olarak kabul etmek yerine, boyalı ve hastalıklı fahişelerle aldatılmaya razı mısınız?

6- Erkek nüfusun azalması:

Başta harpler olmak üzere zuhur eden bazı büyük felâketlerde azalan erkek sayısı da, bir erkeğin çok kadınla evlenmesini zorunlu kılar. Nitekim yıllar boyu süren harplerle genç yavrularını kaybeden Anadolumuzda tarlalar, hanımlar tarafından ekilip biçilmiş, hatta erkek bulunamadığı için cenazeler dahi kadınlar tarafından kaldırılmıştır.

Evet taaddüd ü zevcat,bütün kâinatın Hâlıkı olan Rabbimizin, kulları olan bizlere bahşettiği mucizevî bir lütuftur. Ve kadın haklarının çiğnenmesine değil, yüceltilmesine yöneliktir. Bunun böyle olduğuna, halen özellikle batı ülkelerinde ardarda yıkılan yuvalar, anne ve babası belli olmayan yavrular, sokaklar dolusu fahişeler, hastaneler dolusu AlDS’li ya da frengililer ve gitgide azalan nüfuslar şahittir. Yazımızı, bir Avrupalı düşünür olan Annie Besant’ın sözleriyle noktalayalım:

“Bir tek kadınla evlilik, batıda sözde kalmıştır. Hakikatte mes’uliyetsiz bir taaddüd-ü zevcat usûlü alıp yürümüştür. Erkek, metresinden bıkınca başından savar ve o da tedricen kaldırım yosması haline gelir. Zira onun ilk âşıkının istikbâl için hiçbir mesuliyet duygusu yoktur ve zavallı metresin durumu, çok zevceli bir aile yuvasında mevki sahibi bir annenin durumu ile kıyaslanamayacak kadar kötüdür. Batının büyük şehirlerinde geceleri sokakları dolduran binlerce zavallı kadını gördüğümüz zaman muhakkak surette hissediyoruz ki, taaddüd-ü zevcat’a izin verdiği için İslâmiyeti küçük görmek Batılıların ağızlarına yakışmıyor. İğfal edilmiş, sığınacak bir yerden ve sevgiden mahrum, gayr-i meşrû çocuğu ile sokağa atılmış, yoldan geçenlerin zevkine kurban ve herkesin hakaret ve nefretine maruz kalmış bir halde yaşamaktansa, bir tek adamın meşrû zevcelerinden biri sıfatıyla, kucağında çocuğu ile ve hürmet görerek bir aile yuvasında yaşamak, bir kadın için çok daha iyi, çok daha mesut ve daha muhterem bir durum değil mi?