TR EN

Dil Seçin

Ara

Babasız Doğuş Mümkün Mü? Babasız Doğuştan Örnekler

Al-i İmrân sûresinin 59. âyeti, Hz. İsa’nın doğumunu Hz. Adem’in yaratılışına benzetir.

Her Müslüman yüce kitabımız Kur’ân’ın emirlerine uyarak Hz. İsa’nın babasız doğduğuna inanır. Al-i İmrân sûresinin 59. âyeti, Hz. İsa’nın doğumunu Hz. Adem’in yaratılışına benzetir. Hz. İsa (a.s.) Cebrail aracılığı ile Cenâb-ı Hakk’ın Meryem’e nefh ettiği bir ruhdan husûl bulmuştur. Yani Hz. İsa (a.s.) diğer insanlar gibi bir anne - baba vakası değil, Hz. Meryem’in baba tesiri olmadan yaptığı bir doğum mucizesinin temsilcisidir.

Hz. İsa’nın (a.s.) babasız doğuş mucizesini kavrayabilmek için, çağımız insan biyolojisini çok iyi anlamalıyız.

Bir insanın hücrelerinde onun genetik şifreleri gizlidir. Hiçbir hücre bu şifreyi açarak yeni bir insan meydana getirme imkânına sahip değildir.

Yalnız cinsiyet hücreleri bu şifreleri çözecek biçimde yaratılmıştır. Ancak bu hücrelerin üremeye hazırlık safhaları fevkalâde enteresandır. Bir kadın üreme hücresini ele alırsak (ovum dediğimiz çok büyük bir hücre) etrafında henüz iyice tanınamayan zengin kimyevî maddelerle çevrili bir bütün olarak vardır. Her kadın ortalama olarak dört yüz tane bu tarz hücre taşır. Erginliğe geldiğinden itibaren bu hücreler hazır duruma gelir. Bu hücrelerin her birisi itina ile yaratılmıştır. Çünkü sayılan hücre biyolojisi açısından dört yüz gibi fevkalâde az bir sayıyı temsil etmektedir.

Her ay bu hücrelerden bir tanesi karışık bir hormonal düzen içerisinde biraz daha rötuşlanarak karın boşluğuna, oradan üreme kanalları vasıtasıyla, üreme borularına alınır. Bu hücrelerin rötuş dediğimiz safhası âdeta ortasından ikiye kesilme olayıdır. Ovum denilen bu hücreler, yeni bir insanın meydana getirilmesi için harekete geçerken, genetik şifreler yansından kesilmektedir. Diğer yarının babadan alınması için döllenmeye hazır hale gelir. İnsanlık çağı boyu devam eden bu gelenek sürüp gitmektedir. Yeni bir canlının doğması, böylece insanın kendi biyolojik iradesinden alınarak tam mânâsıyla Allah’ın tasarrufuna verilmiş olmaktadır. Eğer böyle olmasaydı ve kadının yumurta hücresi, kendini tekrar etme kabiliyeti ile kendi başına bir bebek meydana gelseydi, anne kendisinin fizik ve biyolojik yapısını devamlı tekrar eder, yeni simalar, yeni güzellikler doğmazdı. İşte bu ince hikmet sebebi ile annenin yumurta hücresi bir çocuğu tamamıyla meydana getirme kabiliyetine sahip iken, özellikle bu gücü elinden alınmıştır. Şu halde; asıl mucize babasız çocuk doğurmak değil, babalı çocuk doğurmaya mecbur olma olayıdır.

 

Bu biyolojik gerçekler düşünülürse: bir ilim adamının Hz. İsa’nın babasız doğumuna “imkânsız” demesi “ben biyoloji bilmiyorum” demektir. Ancak bir yumurta hücresinin şifrelerini açarak kendi başına üremeye devam edip, insanı meydana getirmesi için mutlaka Cenâb-ı Hakk’ın özel bir müdahalesi gerekmektedir. Sûre-i Meryem’de bu incelik fevkalâde üstün bir İlmî mucize olarak dile getirilmektedir. Cebrail Aleyhisselâmın Meryem’i ışınlaması yahut ona bilmediğimiz manyetik bir tesir yapması, bu gerçeği dile getirmektedir. Yoksa Cenâb-ı Hak, “Ben istedim. Hz. İsa’yı Meryem’in rahminde halk ettim” diyebilirdi. Aksine, Cebrail aracılığı ile Cenâb-ı Hakk’ın özel bir müdahalesinin bildirilmesi, biyolojideki bu gerçeği ortaya koymak içindir.

Bugün laboratuvarlarda yapılan; inanmış inanmamış bütün ilim adamlarının araştırmaları da, ister farkında olsunlar, isterse olmasınlar bu âyet sırrından istifade etme istikametindedir. Gerek herhangi bir hücrenin, gerekse yumurta hücrelerinin şifrelerini çözerek, ondan bir canlı meydana getirmek isteyen laboratuvar çalışmalarında, hep ışınlar kullanılmaktadır. Elbette Hz. İsa’nın doğumunu örnek alarak insanoğlunun bu mucizeyi taklit etmesi, imkân sahasına girmeyecektir. Ancak bu çalışmaların tamamı dahi Kur’ân âyetlerindeki ilmî mucizenin dolayısıyla Hz. İsa’nın (a.s.) babasız doğuşundan esrarın bir ölçüde açıklanabilirliğini ortaya koyar.”

 

BABASIZ DOĞUŞTAN ÖRNEKLER

Canlılar âlemi, döllenme olmadan meydana gelen babasız mahlûkatın birçok örneğini sergiler. Bu örneklerden sadece birkaç tanesine göz atalım. Bunların başında arılar gelir. Hepimizin çok iyi bildiği, bal makinaları.

Her kovanda sadece bir tane bulunan ana arı, hayatında bir defa çiftleşme uçuşuna çıkar. Bu uçuş esnasında erkek arıdan aldığı spermalar, bir kesede depo edilir. Kovana dönüp yumurtlamaya başlar. Bu yumurtalar kesenin yanından geçer. Bu esnada bazı yumurtalar spermalar ile döllenir ve bu döllenen yumurtalardan dişi arılar hâsıl olur. Yumurtaların bir kısmı ise, bu kesenin yanından doğrudan geçer. Spermalar ile döllenme olmadan. Bu döllenmemiş yumurtalardan ne meydana gelir, biliyor musunuz? Erkek arılar. Yâni, babasız arılar. Hem de bir kovanda yüzlerce. Siz bu tip üremeye “Parteno- genetik üreme” de diyebilirsiniz.

Bir Hz. İsa (a.s.)’nın babasız oluşunu aklına sığıştıramayanlar, yeryüzünde her sene milyarlarca babasız arının meydana gelişini nasıl izah edecektir?

Bir başka örnek de gül veya yaprak bitleri (Afis’ler)’dir. İlkbaharda güllerin sürgün ve tomurcuklarından sıvı emerek hayatiyetlerini devam ettiren bu varlıklar, döllenme olmadan üreyebilmektedirler.

• ••

Su pireleri (Daphnia) da belirli bir mevsimde partenogenetik üreme gösterir. Yani, döllenmemiş yumurtalardan babasız fertler hâsıl olur.

Dikkat edilirse, gerek yaprak bitleri ve gerekse su pirelerinin babasız üremeleri devamlı değildir. Sadece belirli mevsimlerde. Yâni, Cenâb-ı Hak, mânen der: “Üreme kanunumu istersem değiştirebilirim. Canlıları, babalı yarattığım gibi, babasız da yaratabilirim. Sebepler sizi aldatmasın.”