TR EN

Dil Seçin

Ara

Bal Arısı İle Adaçayı Arasındaki Muhteşem İlişki

Bal Arısı İle Adaçayı Arasındaki Muhteşem İlişki

Bilim adamlarına göre; çiçekli bitkilerin ve böceklerin yeryüzünde bol miktarda bulunması, bu iki canlı grubunun birbirleriyle simbiyotik (ortakyaşar) bir ilişki içinde olmalarıyla açıklanabilir.

Bilim adamlarına göre; çiçekli bitkilerin ve böceklerin yeryüzünde bol miktarda bulunması, bu iki canlı grubunun birbirleriyle simbiyotik (ortakyaşar) bir ilişki içinde olmalarıyla açıklanabilir. Çiçekli bitkilerin birçoğunda döllenme böcekler aracılığı ile gerçekleşir. Buna karşılık, böcekler de çiçekli bitkilerin çiçek tozları veya bal özü ile beslenirler. Tozlayıcı böcekler arasında en önemli grup arılardır. Dünyada yayılış gösteren 250 binden fazla çiçekli bitki türü arasında yaklaşık 20 bininin arılar tarafından ziyaret edildiği bilinmektedir.

Çiçeğin rengi, kokusu ve şekli böcekleri cezp etmek için yeterlidir. Deneysel olarak böcekleri belirli kokulara, renklere alıştırmak mümkündür. Örneğin, böcekler belirli renkleri birbirinden ayırt edebilirler; şayet bir arı çiçekte fazla bal özü olduğunun farkına varırsa, o çiçeğin rengini, kokusunu ve şeklini belleğinde tutarak o tipteki çiçeklere konmayı tercih eder.

Böcekler çoğunlukla çeşitli bitki türlerinin döllenmesine yardım ederler. Bununla birlikte bazı durumlarda, bir böcek türünün yalnızca bir bitki türünün döllenmesine yardım ettiği de görülebilir. Bunun en güzel örneklerinden birini bal arıları ile salvia (adaçayı) çiçekleri arasında görmek mümkündür.

 

Sanki Birbirleri İçin Yaratılmışlar

Bal arısı ile adaçayı arasında muhteşem bir ilişki vardır. Sanki bu iki canlı birbirleri için yaratılmışlardır. Bal arısı, adaçayı çiçeğinin derinliklerinde bulunan bal özünü almak için özel bir çaba gösterir. Bal arısı, çiçekteki bal özünü almak için çiçeğin iç kısmına doğru girmeye çalışırken başı ile de bilmeden polen kesesinin bağlı olduğu organa baskı yapar. Bu baskı sonucu stamenlerin (erkek organ) bağlı olduğu mekanizma da çalışır ve polen yüklü stamenlerin arının karın bölgesine doğru eğilmesine neden olur. Stamenlerdeki polen kesesi hayvanın karın bölgesine değmesi ile birlikte çiçektozları buraya dökülür. Sonuçta çiçek tozuna bulaşmış olan bal arısı, başka bir dişi çiçeğe gittiğinde karın bölgesindeki çiçek tozlarını çiçeğin dişi organının tepesine bulaştırarak adaçayının döllenmesini (tozlaşmasını) sağlamış olur.

 

Canlıları programlayan, onlara neler yapacaklarını öğreten bir ilim ve irade vardır

Elbette ki ne bal arıları ne de adaçayı bu işi bilerek ve tasarlayarak yapmış değillerdir. Arı, örümcek ve yuvasını çorap şeklinde yapan bülbül gibi hayvanların bu gizemli hareketleri ancak Yaratıcının onları uygun donanımlarla yaratması ve onlara yapacakları şeyi ilham etmesi ile açıklanabilir.

Evet, Cenab-ı Hak her canlıyı, ona verdiği ihtiyaç ve lezzet alma duygusuyla çeşitli işlere sevk etmektedir. Risale-i Nur, bu hakikatle ilgili şu manada bir ifade vardır: Bak o Yaratıcıya ki; nasıl kâinattaki kanunlarından arının vazifesine ait kısmını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur. O sandukçanın anahtarı da, vazife aşığı arıya has bir lezzettir. Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder.

Hayvanlar şuursuz oldukları için, bu dünyada ne ile görevli ise ilahi bir ilhamla onu yapmak zorundadırlar. Arı bal yapar, inek, keçi, deve ve koyun süt verir, ipek böceği ise ipek yapar… Ama insan; önce düşünme, sonra yorum yapma, olup bitenleri analiz ve sentezleme ile bir sonuca varma yeteneğine sahiptir. Ancak bu şekilde insan olan insan, kâinat kitabındaki arıyı da adaçayını da okuyarak perde arkasında asıl iş gören Yaratıcıyı tanıyabilir.

 

Kaynak

1. Akbaba, G. Bombus Arıları, Bilim-Teknik Dergisi, 353, 1997.