TR EN

Dil Seçin

Ara

Derman Olan Derman Bulur

Derman Olan Derman Bulur

Başkasının dertlerine koşanlar, kendi dertlerini de unuturlar. Fakat sadece kendini düşünenler var. Asıl dert, günümüzde bu sanki. Bilinmez ki, kendi derdini öne çıkarmanın bedeli, kendi derdinin de üstesinden gelememektir.

Allah kuluna bir dert verir. O dert ile kendine yakın eder. Yakın olmaya çalışanlara kapılarını açar. Musibetlerde de böyle bir rahmet var işte.

Başkasının dertlerine koşanlar, kendi dertlerini de unuturlar. Fakat sadece kendini düşünenler var. Asıl dert, günümüzde bu sanki. Bilinmez ki, kendi derdini öne çıkarmanın bedeli, kendi derdinin de üstesinden gelememektir.

Aslında dertlerimiz büyük değil. Ama yap-boz gibi, bir yandan yapıyor, bir yandan dağıtıyoruz. Böyle devam ediyor hayat… Bir türlü olmuyor.

Arabayı ittirmekle götüremiyorsun, fakat bir litre yakıt koydun mu kilometrelerce yol aldırıyor arabaya. Hayatı ittire kaktıra götürmeye çalışıyoruz; bunun için bir türlü olmuyor, yürümüyor…

Bunun sırrı burada işte: Bizim de depomuz var; kalbimiz, ruhumuz. Bunlar da gıdalarını istiyorlar… Günlük okuduğumuz, dinlediğimiz ayetler, hadisler, virdler, zikirler, âlemimize aldığımız manalar depomuzu dolduruyor, bize moral, ümit, şevk, zevk oluyor...

Aksi olunca, doldurmayınca depoyu, ruhun istediği gıdayı vermeyince yürümüyor; ne dünya ne de ahiret işleri…

Dirilmek, henüz fırsat varken uyanmak ve yola koyulmak istiyoruz, diliyoruz Rabbimizden. Kıymet bilmeyen ellere düşmeden onarılıp, arızası giderilip, tekrar şevkle ve ümitle yollara koyulmak istiyoruz.

Yangın var ağaç yakar; yangın var hayat yakar, ebedi hayatı yakar…

İtfaiye erinin insanları yangından kurtarması var, bir de insanların ebedi hayatlarını kurtarmak var…

İmansızlık, inançsızlık, bâtıl fikirlerin alevleri içinde yanan, kıvranan çok insanlar… Asıl dert bu; bu yangınları söndürmeye koşmak lâzım.

Nasıl el atacağız?

Onların derdiyle nasıl dertleneceğiz?

Kendi dertlerimizi bir kenara atıp, kollarımızı makas gibi açarak, bu yolun yol değil, çıkmaz sokak olduğunu nasıl haykıracağız!?

Biz buradan, bu sayfalardan sesleniyoruz… Bu sayfalardan kalblere gıda olacak, hayata hayat katacak, depomuzu dolduracak yazılarla sesleniyoruz…

Ömür, başkalarını da düşünmekle güzelleşiyor.

Gönlü zengin olan fakiri görür… Mutlu ederek mutlu olmanın, muhtaçlara vererek zenginleşmenin sırrını ve bereketini Kur’an’dan ve Peygamberimizden (asm) öğreniyoruz.

Eski insanlar bu dersi aldıkları için mahallelerinde fakirleri gözetirlermiş.

İslamiyet, hayatın hayatıdır. Kalbine iman girenin hayatına ümitsizlik girmez, keder girmez; girse de topuğunu aşmaz… Mümin, Müslüman odur ki, hem kendine yeter, hem de başkalarına…

Maddi musibetler, dertler büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür. Büyük görmeyelim, büyütmeyelim ki altında ezilmeyelim.

Dertlerin de bir önem sırası var; ben en önemlisini söyleyim size: Ebedî bir hayatı kazanmak ya da kaybetmek gibi bir dert var önümüzde… Böyle risk taşıyan bir hayatı yaşıyorken, diğer dertleri de siz koyun yerlerine…

Bazı şeyler vardır, paranı verir alırsın. Bazısına merakını, bazısına vaktini verirsin. Değersiz şeylere, değerli ömrümüzü vermeyelim; tek sermayemizi kaybetmeyelim.

Allah rahmet eder; insanın kalbine merhamet koyarak rahmet eder… Rahmete ayna olalım, rahmete yol olalım ve birbirimizle hemhal olmaya yol bulalım. Allah (cc) yardıma koşana yardım eder; derman olana derman verir; kurtaranı kurtarır…

Bunun için her zorlukta, her dertte nice fırsatlar da vardır…

Evet uyanalım. Uyandığımız sabahın güzelliği, uyuduğumuz uykuların en güzeline bile değsin.

Uyanalım ki, yolcuyuz; yol bizi bekliyor…