TR EN

Dil Seçin

Ara

Bizim İçin Çalışanlar

Bizi tanımayanlar bize hizmet ediyor.

Bizi tanımayanlar bize hizmet ediyor.

Bizi güneş tanımaz, ay tanımaz, deniz tanımaz, toprak ve bulut hiç tanımaz.

Hepsi de ne yaptığını bilmeden, nasıl iş gördüğünü anlamadan imdadımıza, yardımımıza koşar.

Oysa ne akılları var, ne duyguları; ne şuurları ve ne de bilgi birikimleri.

Verilen emri aksatmadan yaparlar, aldıkları görevi bıkıp usanmadan yerine getirirler.

Güneş milyonlarca senedir şaşmaz ve şaşırmaz bir düzen içinde, her gün doğar, her gün batar; hayat verir, hayat dağıtır ulaştığı her yere...

Semada yerini alışından bugüne kadar ışığını bol bol verir, canlıları, cansızları ısıtır, yedi rengiyle binlerce renge kaynaklık ederek...

Ay uzay boşluğuna yerleştirildiğinden bu yana her gece çıkar, karanlıkları delerek bir takvimcilik yapar, hesap uzmanlarına taş çıkartırcasına...

Deniz coşar, taşar, yaşar, bağrında beslediği binlerce tür canlıya beşiklik eder. Ne sınırı aşar, ne hududunu zorlar, ne de toprağı istila eder.

Koca koca gemileri, şilepleri, transatlantikleri, binlerce tonajlık tankerleri yüzdürür, hiç yüksünmeden cömertçe ve fedakârca...

Toprak mı dersiniz? O ne mükemmel bir fabrikadır, ne harika bir matbaadır, ne acayip bir tezgâhtır! Bir-iki ay içinde bağrından neler fışkırmaz neler? Binler çeşit çiçekler, sebzeler, meyveler...

Sessiz sedasız, gürültüsüz patırtısız, tozsuz dumansız, passız ve kirsiz, tertemiz, berrak ve içimizi okşayan bir işleyiş gerçekleşir. Her birinin yaprağı ayrı, dalı budağı ayrı, çiçeği gövdesi ayrı. Binlerce renk iç içe. Yeşilin yüzlerce tonu, sarının, kırmızının ve beyazın sayıya gelmez nüansları...

Bir rızık deposudur, bir yiyecek ambarıdır, bir içecek mahzenidir, madenlerin yatağı, suların kaynağı ve biz insanın ilk maddesi. Hani derler ya, “topraktan geldik, toprağa gideceğiz.”

Bulut ayrı bir âlem. Nerede bir kuraklık olsa, rüzgâra biner, imdada koşar, ihtiyaç kadar su bırakır. Görevini bitirdikten sonra da ortada görünmez olur. Bir tarafa çekilir, gizlenir, saklanır.

Bazen kar taşır, bazen de dolu ve yağmur. Ağaçları sallayan rüzgâra rağmen ne kar taneleri birleşir, ne de yağmur damlaları zararlı kütle halinde gelir.

Sadece bizi tanımadan hizmet eden varlıklar bunlar mı?

Daha niceleri vardır. Meselâ ağaç mı tanır bizi, inek, deve, koyun keçi mi bilir bizi?

Bu varlıklar canlıdır, bir çeşit ruhları vardır, ama ne yaptıklarını bilmezler, kimin için ürettiklerinin farkında bile değillerdir.

Verilen programı harfiyen yerine getirirler sadece. Zamanı gelince ağaç meyveye durur, günü gelince koyun, keçi birer süt çeşmesi olur.

Her an gördüğümüz bu olayları, bu oluşları ve bu işleri Kur’ân birer birer anlatır, yapanı ve yaptıranı öğretir. İşte sadece birkaç âyet:

“Güneşi bir ışık, ayı bir nur yapan, vaktinizi ve hesabınızı bilesiniz diye aya menziller takdir eden de Odur.” (Yunus Sûresi, 5)

“İnsan yediklerine bir baksın. Biz suyu bol bol indirdik. Toprağı yardıkça yardık. Ondan daneler, üzümler, sebzeler, zeytinlikler, hurmalıklar, bol ağaçlı bahçeler, çeşit çeşit meyveler ve otlar bitirdik. Size ve hayvanlarınıza rızık olsun diye.” (Abese Sûresi, 24-32)

“İçindeki taze balıklardan yiyesiniz ve süs eşyalarını çıkarıp takınasınız diye denizleri sizin hizmetinize veren de Odur. Gemilerin, denizde suyu yara yara akıp gittiklerini görürsün. Bu, Allah’ın size bağışladığı nimetleri sayıp bulmanız içindir. Umulur ki böylece şükredersiniz.” (Hicr Sûresi, 14)

“Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir sütle sizi besleriz.” (Nahl Sûresi, 66)

Evet, böylece Kur’ân devamlı kâinat kitabını okuyor, bize tercüme ediyor ki, âlemleri ve bizi yaratan ve idare eden Allah’ı eserleriyle tanıyıp Ona şükredelim…