Gözlerim önümü bile görmüyor artık
Kulaklarım ise taş duvarlardan sağır
Giydiğim elbiselerin birçoğu yırtık
Üstelik de hepsi kurşundan ağır
Belim ikiye katlanmış toprağa doğru
Sıtmalı hastalara özenmiş ellerim
Kanım yer yer pıhtılaşmış damarlarımda
Kırık bir lamba gibi sönmüş emellerim
Kış rüzgârlarıyla donup buruştu tenim
Bir un değirmeninde ağardı saçlarım
Aynaya baksam da artık, o ben değilim
Sevdiklerimle birlikte tükendi gözyaşlarım
Nasıl düştüm bu duruma bilemiyorum
Birden çöktü yorgun omuzlarıma yıllar
Bir yudum çorbayı bile zor içiyorum
Şimdi bütün tesellim hatıralar
Cüneyd Hoca! Günahlara girdin durup dururken
Acz ve fakrın sana birer ‘kanat’ değil mi?
Onları kullanıp cennete uçmak varken
Dert sanılan dermanlardan şikâyet edilir mi?