TR EN

Dil Seçin

Ara

Daha Verimli Bir Eğitim / Röportaj

Daha Verimli Bir Eğitim / Röportaj

Prof. Dr. Osman Çakmak, şu anki eğitim sisteminin eksiklerini ve problemlerini en iyi bilen ve yıllardır bu sahada çalışmalar yapan tecrübeli isimlerden birisi. Osman Çakmak Hocamızla eğitim sistemimizi konuştuk. Eğitimdeki verimi düşüren problemleri ve kalitenin artırılması için neler yapılması gerektiğini dinledik. Evet, fen dersleri nasıl daha anlamlı ve verimli hale gelir; bunu öğrenmek için hocamıza kulak verelim.

***

Değerli hocam, eğitim konusunda yıllardır çalışıyorsunuz. Şu anki eğitim sistemini tanıyan ve çözüm konusunda da projeleri olan bir akademisyen olarak fen bilimleri ile ilgili hangi temel problemi görüyorsunuz?

İçinde yaşadığımız zaman dilimine, haklı olarak bilgi çağı deniliyor. Ülkeler bilgi-tabanlı ekonomiye geçmek için yarış halindeler… Bilgi-tabanlı ekonominin özelliği, hammaddeye bilgi ve katma değer ilavesi ve beceriye dayanması şeklinde anlayabiliriz. 

Mesela bir tonluk bir uydunun değeri 100 milyon dolar civarında. Bir uydunun bünyesinde kullanılan malzemelerin kilosunun sadece üç beş liraya tekabül ettiği dikkate alınırsa, bilgi ve becerinin değeri kolayca görülebilir.

Zengin ülkeler, en çok doğal kaynağa sahip olanlar değil, eğitimli beyin gücüne sahip olanlardır. İnsanlara yüksek katma değerli bu bilgi ve beceriyi kazandıran mekanizma ise başta fen ve teknoloji eğitimidir.

Fen öğretiminde, öğrencilerin temel fen kavramlarını doğru bir şekilde öğrenmeleri için değişik yöntem ve stratejiler sürekli geliştirilmektedir. Fen bilimleri sürekli gelişim içindedir. Birkaç sene içinde üretilen bilgiler ikiye katlanmaktadır. On sene geçmeden mevcut bilginin yarısı geçerliliğini yitirmektedir. Bu vesile ile fen bilimleri kadar, fen bilimleri ile ilgili öğrenme metot ve stratejileri sürekli değişim içindedir.1

Fen bilimleri ile ilgili temel problemleri şu şekilde görüyorum. Bir kere fizikî, biyolojik ve kimyasal olaylar anlatılırken, konular günlük hayatla birleştirilmemektedir. Gezi, gözlem, inceleme, deneme-gösterme gibi anlamayı kolaylaştıran ders ve eğitim teknolojileri kullanılamıyor. Eğitimin içinin boş olmasını, ders kitaplarının boş ve muhtevadan yoksun halde olması ile ilgili görüyorum. Ders kitapları demode ve çağdışı bilgilerle, kavram kargaşaları ile dolu…

 

Konuyu daha anlaşılır kılmak için, kendi bilim alanınız olan kimya konularından örnek vermeniz mümkün mü?

Fen bilimleri alanındaki kavramların yanlış öğretildiği üzerine çok sayıda akademik çalışma var. Ne var ki, üniversiteler ile, ilk ve ortaöğretim kurumları arasında dinamik bağlantı ve mekanizmalar bulunmadığından (ya da zayıf kaldığından), araştırma sonuçları etkisiz ve yankısız kalmaktadır. 

Evet basit modele indirgeyerek—bilimin dışına çıkarak—anlatımların yüzlercesini göstermemiz mümkündür.2

Örneğin maddenin tanecikli yapısı, atomun yapısı, molekül yapısı, bağ oluşumu (iyonik, kovalent, metal), hibritleşme, moleküller arası etkileşmeler, nötralleşme, asit-baz kavramları, gazlar, maddenin sıvı hali, çözeltiler, radyoaktivite, mol ve organik ve biyokimya konularında bilimsel olmayan yaklaşım ve tanımlar kolayca gösterilebilmektedir.

Konu uzmanları, gerek ders kitaplarında olsun ve gerekse ÖSYM’nin hazırladığı sınav sorularında ve çözümlerinde olsun, bilim dışı şeylere çoklukla rastlanıldığını sürekli dile getirmektedir. Bilimsel ve eğitsel karakterli soru hazırlamak, ancak gerçek uzmanlarınca yapılabilecek bir iştir. İlgili bilim dalında derinliğine uzman olmayanlar—bilimsel düşünceyi bilmeyen—fen gerçeklerini basit ve anlamsız modellere indirgmekte, bilimsel olmayan tarzda çözüm üretmektedir. Özetle, ders kitapları yazımının ayağa düştüğünü ve uzmanlarınca yazılmadığını söyleyebilirim.

Ünlü Fizik Profesörü Hüseyin Oktay, fizik kitaplarındaki yanlışlıkları ortaya koyan değerli çalışmalar yapmış ve çözüme yönelik ilginç değerlendirmeler sunmuş birisi.3

Hüseyin Oktay’a göre, hem üniversite giriş fizik sınav soruları (1994-2003 yıllar) ve hem de lise (1-3) öğrencileri için yazılan ders kitaplarında yer alan soruların yaklaşık %50’si doğa bilimleri ve bilimsel düşünce bakış açısı dışındadır. Hazırlanan soruların da yaklaşık %20’si doğru olarak çözülmemekte veya fiziksel anlam taşımamaktadır.

Son yıllarda üniversite sınavlarının adı YGS ve LYS olarak değişti. Fakat sınavlardaki soru mantığının değiştiğini söyleyemiyoruz.

Hüseyin Oktay, makalesinde üniversite fizik eğitiminin lise seviyesini çok aşamadığını ve ezberci eğitimden fazlaca payını aldığını şu sözleri ile belirtmektedir:

“Üniversitelerimizdeki fizik eğitimi de ezberci sistemden payını almıştır ve ortaöğretimde edinilen fizik düşünce seviyesini fazla aşamamaktadır. Yine de ortaöğretim ve üniversite öğrencileri arasında çok zeki ve bilimsel düşünceye hevesli olanlarıyla karşılaşılmaktadır. Ama yaklaşık 15-17 yaşından uzaklaştıkça bilimsel fizik düşüncesine olan istek sürekli olarak azalmaktadır. Son 15 yılda lise ve üniversite fizik eğitimi hep gerilemektedir. Ne yazık ki eğitim, bilim ve yeni teknolojiler üretimi ile uzmancasına ilgilenen ne bir kurumun olduğunu duyduk, ne medyanın bu işlere ciddi bakışını gördük, ne de toplumda bu işlere saygı. (....) Bizler temel bilimleri, eğitimi ve bilimin kavramlarını bile pek iyi bilmiyoruz. Bundan 100-200 yıl önce fizikte bilinen kavramlar bile kitaplarda yanlış anlatılır.”4

 

Öğrencilerin kâinata bütünsel olarak bakmaları sağlanması için nasıl bir yol izlenmelidir?

Derslerde verilen ödevler, hayatla-uygulama ile ilişkilendirilerek verilmeli ve sorular mutlaka anlamlı ve gerçek olaylardan seçilmelidir. Derslerin, dersliklerin duvarları arasından çıkarılarak uygulama alanları ile birleştirilmesi sağlanmalıdır. Fen dersleri derslikte değil, mutlaka laboratuvar gibi gösterme-uygulama-deneme imkânlarının olduğu yerlerde işlenmeli ve elektronik gösteri-animasyon imkânlarından yararlanılmalıdır. Öğretmenlerimiz bu süreçte bilgi sağlayan olmaktan çok, öğrenmeyi yöneten konumunu üstlenebilmelidir.

Siz gerçekleri anlatmazsanız, o şeye karşı hem ilgi uyandıramazsınız, hem de bilim adamı ve eğitimci dürüstlüğü göstermemiş olursunuz. Örneğin çevremizde sürekli varlıklar üzerinde gördüğümüz yardımlaşma-paylaşma, hayat ve beslenme, mükemmele gidiş, güzelleşme-süsleme, faaliyet, düzenlilik, denge ve tasarım, temizlik, iktisat-israfsızlık.. vd. gerçekler derslerde ele alınmamaktadır. Böyle olunca, olayın kendisi, yani hikmet ve gaye yönü; hayata bakan ciheti anlatılmayınca, öğrenciler de derslere ilgi duymuyor ve ders anlamını kaybediyor.

 

Öğrenci, bilim ile kendisinin gündelik hayatı ve düşünce dünyası arasında bir bağ kuramadığı için mi derslerden soğuyor?

Evet, eğitim böyle devam edince; fen eğitimi öğrenciye, elde ettiği bilgiyi nerede ve nasıl kullanacağını öğretememektedir. Varlığın hikmet ve gaye boyutunun; sanat yönünün nazara verilmemesi ise öğrencide öğrenmeye karşı merak ve ilginin donmasına neden olmaktadır. Bu tarz eğitimde öğrenci “kainat kitabını okuma” ve “bir sanat okuru” olma özellikleri kazanamamaktadır. Derslerin bu işleniş şeklinde insan yaratılışında var olan tabiat-çevre ilişkisi kurulamamakta; öğrencide kendisine ve çevreye saygı duygusu gelişmemektedir.

 

Fen derslerinin faydalı ve verimli hale gelmesi; öğrencide tabiat olaylarına karşı merak ve hayret duygularının gelişmesi ve böylece araştırmacı bir nesil yetiştirebilmek için yapılması gerekenler nelerdir?

İlim adamları, kainat kitabını açıklamaya çalışmaktadır. Bu bakış açısına göre bilimde faili meçhul bir cümle kurulmamalıdır. Derslerde, fizikî, kimyevî ve biyolojik her türlü tabiat ve evren olayı anlatılırken; varlıklar ve olaylarda gözlenen tasarım, sanat ve uyum nazara verilmelidir.

Fen dersleri aynı zamanda bir Türkçe dersi gibi ve sanat-tasarım dersi gibi ele alınabilir. Fen derslerinde öğrencinin evreni inceleme-okuma yeteneği geliştirilebilir ve bir “sanat okuru” haline getirilebilir.

Varlıkların ve olayların kendilerinin ne olduğundan ziyade, fayda ve hikmet yönleri öne çıkarılırsa ve hayatla ilişkilerine dikkat çekilirse, bu konulara merak uyanır ve dikkat çekici hale gelir. Sonra parçalar arasındaki ilgi ve bağlantıların gösterilmesi, olayın, resmin bütünü içindeki yerinin ve işlevinin anlatılması bütüncül bakışın kazanılmasını sağlayacaktır.

 

Dip notlar:

1. [3. Wright, E. L., Perna, J. A. (1992). Reaching for Excellence: A Template for Biology Instruction. Science & Children. 30 (2), 35]

2. [Kimya konularında kimi kavram yanılgılarının ele alındığı örneklere şu web adreslerine bakılabilir:

(a) http://infobank.fedu.metu.edu.tr/ufbmek-5/netscape/b_kitabi/PDF/Kimya/Bildiri/t159d.pdf. (b) http://w3.balikesir.edu.tr/~ruhan/html/yazilar/konya_3.pdf]

3. [Bir ödül töreninde Prof. Dr. Hüseyin Oktay’ın kendi ağzından özgeçmişi: web: http://www.egitisim.gen.tr/Guseinovkimdir.html].

Hüseyin Oktay, özellikle ÖSYM nin tertiplediği sınav sorularındaki yanlışlıkları örnekleri ile ortaya koymaktadır. [(a) Hüseyin (Guseinov), O., Kor, V. (Ocak 2009). Yanlış Öğretilen Fizik: Bir Örnek; Eğitişim Dergisi. 21. (b) Bir çok yanlış fizik soruları şu web adresinde irdelenmektedir: http://www.fizikportali.com/2008/08/bazi-elektrostatik-sorulari-hakkinda-dusunceler/]

4. [Hüseyin (Guseinov), O., Ertürk, M., (Mayıs 2007). Temel Bilimlere Bakış Açısı, Eğitişim Dergisi, 15. (web: http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/49/241-temel-bilimlere-bakis-acisi.html)]