TR EN

Dil Seçin

Ara

Batan Titanik mi, Ego mu?

Batan Titanik mi, Ego mu?

Olağanüstü iri, çok büyük, korkunç güçlü masal yaratığı anlamına gelen ‘titanik’, yapımı üç yıl süren, 269 m uzunluk, yaklaşık 60 bin ton ağırlığıyla, 1912’de denize indirilen, 3500’den fazla yolcusuyla ilk seferinde batan geminin ismi olarak bütün dünyada bilinir.

Geminin yapımından sorumlu mühendisin Titanik’in yapımı tamamlandıktan sonra sarfettiği sözler, gururlu, kibirli, büyüklenme ve övünme dolu cümlelerdi…

Kendini büyük gösterme, büyüklenme anlamına gelen ego… Bu kelime ben merkezli düşünmeyi ifade eder. Ego terimi bazı zamanlarda kişinin kendisine olan güvenini belirtmek için de kullanılır. Ego sahibi olan insanlar kendilerini diğer varlıklardan daha üstün görürler. Genelde bu tür insanlar, “Ben…” diyerek başlayan ve kendisini çok fazla överek devam eden cümleler kurarlar.

Titanik gemisinin, 12 Nisan 1912 gecesi daha ilk seferinde bir buz dağına çarpması ile yan tarafında derin bir yırtık oluşmuş, 3 saat içinde Atlantik okyanusunun soğuk sularına gömülmüştür. Kazanın meydana gelmesi ve sonrasında kurtarma ve kurtulma çalışmalarında ise skandal hatalar art arda gelmiş ve 3500 yolcunun ancak 2000’i kurtulabilmişti…

Geminin yapıldığı zamana göre diğer rakiplerine kıyasla, lüks, zenginlik ve ihtişam açısından tüm üstünlükler Titanik’te idi. Geminin ana güvertesinde yüzme havuzu, spor salonu, Türk hamamı, tenis kortları, hem birinci sınıf, hem de ikinci sınıfta kütüphaneler bulunmaktaydı. Birinci sınıf bölümdeki ortak odalar, pahalı mobilyalar ve özel dekorasyon malzemeleriyle süslenmişti.

Kazadan ancak 73 yıl sonra araştırmacılar tarafından geminin enkazına ulaşılmış ve kazanın sebebini öğrenmek için hasarlı metal parçaları gün yüzüne çıkarılmış ve incelenmiştir. O zamanın şartlarında kullanılan çelik ürünlerin esneme özelliğinin olmadığı, yani malzemenin darbe ve yüklemeler altında bünyesinde enerji toplama kabiliyeti olan tokluğunun olmadığı saptanmıştır. Yine kullanılan perçinlerin kırıldığı; bunun da perçin yapımında kullanılan metallerin basma, çekme ve kesme dayanımlarının yeterli olmamasından kaynaklandığı tespit edilmiştir.

İnsan, 73 yılda ancak bulunabilen o koca Titanik’in dünya üzerinde kapladığı yeri bir düşünse; bir de gezegenleri, yıldızları, galaksileri çekip çeviren Kudret karşısındaki küçüklüğünü hatırlasa… Sonsuz Kudret Sahibi’nin, kâinat denizi içinde batmadan ve çarpıştırmadan yüzdürdüğü sayısız yıldız, gezegen, göktaşı, galaksi vb. gibi gemilerini göremeyen insan egosu, belki böylece daha mütevazi ve alçakgönüllü olmayı öğrenecektir…

Benlik, enaniyet, ego ve kibir gibi zamanımızda şiddetini artıran kötü ahlak eserleri tüm zamanların da hastalığıdır aslında… Teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlemesi, bunlarda katkısı olanları ve bu imkânları elinde tutanları bahsettiğimiz hastalıklara düşürebilmektedir. Oysa insanlar, “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin” (İsra, 37) yüce ikazını unutmadan yaşasalar, belki de şahsi hayatlarındaki kazaları ve toplumsal çapta da Titanik kazasının benzerlerini yaşamayacaklar… Çünkü kibir, gurur ve büyüklenmek insanı manen kör ediyor…