Soru: Sümsük kuşları iki yumurta yapar. Yumurtanın birisi gelişir, diğerinden çıkan yavru, büyük olan yavru tarafından öldürülür. Bu acımasızlık değil midir? Yaratılışçılar bunu nasıl açıklayacaklar?
Cevap:
Cevaba geçmeden önce sümsük kuşlarını tanıyalım. Sümsük kuşları (sula bassana) yaklaşık 80 cm boyunda ve 1,5 kg ağırlıklarında, kanat açıklığı 2 metreye ulaşan büyük deniz kuşlarıdır.
Bu kuşlar, kalabalık koloniler halinde okyanusa bakan uçurumlardaki kayalık alanlarda yaşarlar. Hemen hemen bütün denizlerde rastlanırsa da en çok Kuzey Atlantik kıyılarında bulunurlar. Küçük okyanus adalarında binlercesi bir arada yaşarlar. Allah bu canlıları, zamanlarını büyük ölçüde denizlerde geçirecek, kıyılarda ya da adalarda koloniler halinde üreyecek özelliklerde yaratmıştır. Otuz metre yükseklikten, saniyede 100 metre hızla denize dalış yaparak balık yakalarlar. Adeta kurşun gibi suya çarpan bu hayvanların kanatlarının kenarında yaratılmış olan hava yastıkları, vücutlarının bu çarpma esnasında zarar görmesini önler.
Sümsük kuşlarının üreme alanları Kuzey ve Güney Atlantik’tir. İskoçya’daki Bass kayalıklarında 20 bin civarında, St. Kilda adasında da 100 bin sümsük kuşunun varlığı bildirilmektedir. 200 bin çiftten oluşan bir kolonideki bir sümsük kuşu, ömür boyu bağlandığı eşini sesi sayesinde tanıyabilir.
Güney yarım kürede yaşayanlar iki tane yumurta bırakırlarken, kuzey yarım kürede yaşayan sümsük kuşları bir yumurta bırakırlar. Bu tek yumurtanın bir şekilde ziyan olması durumunda hemen tekrar bir yumurta yumurtlarlar. Ortalama 44 gün sonra çıkan yavru ebeveynlerin gırtlağına kadar soktuğu gagasıyla beslenir. Her 500 yumurtanın %80’inden yavru çıkar.
İki yumurta bırakanlarda büyük yavru küçük olandan yaklaşık beş gün önce hayata gözlerini açar. Küçük olan yumurtadan çıkınca, büyük yavru hayattaysa küçüğü öldürür. Fakat büyük yavru küçük olandan evvel ölecek olursa, küçük yavru onun yerini alır.
Mavi ayaklı sümsük kuşlarında ise, büyük kardeş küçük kardeşi öldürmez, fakat ebeveynlerin getirdiği yiyeceği ilk o kapar. Büyük olan ölmedikçe, ya da bir yıl kadar her ikisi için yetecek miktarda yiyecek olmazsa, küçük yavru yetersiz beslenmeden ölebilir.
Sümsük kuşları ile ilgili hadisenin aslı budur.
Şimdi ateist bir evrimci olan biyolog Richard Dawkins, bu ikinci yavrunun ölmesini, güya merhametine sığdıramıyor ve “Yaratıcı varsa niçin bu acımasızlık oluyor? Bunu yaratılışçılar açıklasın.” diye ideolojik demagoji/cerbeze yapıyor.
Dünyada ekolojik dengenin gerekliliğini sorsanız, böyle bir denge ve düzenin lüzumunu anlatmakta mangalda kül bırakmazlar.
Konuya bir de şu açıdan bakıp soralım ve onlar cevaplasın:
Sümsük kuşunun bıraktığı her yumurtanın ya da yumurtadan çıkan her yavrunun yetişkin sümsük kuşu olması durumunda, o zaman geometrik olarak üreyen bu hayvanlar tabiatın dengesini bozmazlar mı?
Şu an nereden baksanız yer yüzünde birkaç milyon sümsük kuşu bulunduğu anlaşılıyor. Bunlar küçük balıklarla beslenen kuşlardır ve günde en azından 20 balık yerler. Bu bir milyon kuşun günde 20 milyon balık yemesi demektir… Şimdi yavrulardan ikincisinin de hayatta kalması durumunda bu sayının geometrik olarak artacağı açıktır. O zaman yeryüzündeki denge ne hale gelecek? Emin olun ki, şimdi bir yavrunun ölümünü sorgulayan Dawkins gibiler, yiyecek balık bulamayınca bu sümsük kuşlarının kökünü kurutacaklardır…
Ayrıca bir yavrunun ölümünü aklına sığıştıramayan onlar, denizlerde ve karalarda dengenin bozulmasıyla bütün canlıların hayatını tehdit edebilecek bu tip ihtimaller için ne diyecekler?
Şu bir gerçek ki; bazen büyük bir fayda için, küçük zarara razı olunur. Yeryüzündeki büyük dengenin bozulmaması için de bazı zarar gibi görünen hadiseler olabilir.
Ayrıca işin imtihan yönü de var ki; inanmamaya bahane arayanlarla, iman edenler birbirinden böyle ayrılmaktadır. İşte bu tür hadiselerin insanların imtihanına bakan yönü de vardır.
Oysa mutlak adalet sahibi Allah (cc.) mahşerde “boynuzsuz koçun boynuzlu olandan hakkını alacağını” yani, her haksızlığa uğrayanın hakkını alacağı, zulmedenin de cezasını göreceği bilgisini müjdelemiştir.
Canlıların bir an yaşaması, onları ebedî hayata mazhar eder
Ateistlerin anlayamadığı ve kavrayamadığı hususlardan birisi de, ahiret hayatıdır. Onlar için hayat sadece bu dünya hayatından ibarettir. Bu hayat bitince her şey bitmekte, yok olup gitmektedir.
Yaratılışçılara göre ise, dünya hayatı çok kısa ve geçicidir. Esas olan ebedî ahiret hayatıdır. Bu dünyada bir saniye dahi olsa, hayata mazhar olan, bu dünya hayatıyla tanışan bütün varlıklar ahirette ebedî hayatın tadına varacaklar, sonsuz hayatı yaşayacaklardır. Dolayısıyla onların bu kısa dünya hayatında yeterince uzun bir hayat yaşamadığına ağıt yakmaya gerek yoktur. Böyle bazı canlıların kısa hayat sürmesi, diğer canlılara da burada yer açılmasına, onların da hayatla tanışmalarına sebep olmaktadır.
Mevcut ekolojik dengenin bozulmaması için az sayıda Sümsük kuşunun uzun yaşamasından ise, ebedî bir ahiret hayatını garanti eden, çok sayıda Sümsük kuşunun kısa süreli dünya hayatı; hem rahmettir, hem inayettir, hem o canlılar için Allah’ın büyük bir lütfudur.
…
Bu ateist evrimciler, önce dünyayı sahipsiz görüyor, sonra da her şeyin kendi akıllarına göre olması gerektiği vehmine kapılıyorlar. Onlar açıklasınlar: Şu an yeryüzünde olan dengeli durumu kendi akıllarınca değiştirsinler ve o zaman dengeyi nasıl sağlayacaklar onu açıklasınlar.
Bu batılılara bir de av bahanesi altında otomatik silahlarla hayvanları zevk için öldürmelerini de sormak lazım, böyle imana saldırmak için hatırladıkları şefkatleri o zaman nerede acaba?