Soru: Allah canlıları yaratmasaydı kimse acı çekmez ve cehenneme gitmezdi. Bu daha makul olmaz mıydı?
Cevap:
Cenab-ı Hak, iman edip iyi işler yapanlara ebedî ahiret mükâfatını vereceğini vaat ediyor.
Dünya hayatı geçicidir ve burası bir açıdan ahiret hayatını kazanmak için bir imtihan yeri; diğer açıdan insana verilen maddi-manevi yeteneklerin gelişip hayat bulacağı yer; bir başka hikmeti de Allah’ın ebedî hayattaki lütuflarının kıyaslanıp bilinebilmesi için yaratılan bir hayat alanıdır. Mesela, bu dünyadaki hastalık, musibet, ölüm gibi şeyler cennette olmayacağı için bunları dünyada yaşayan insanlar orada sağlık, güven, mutluluk ve bitmeyecek hayat gibi nimetlerden tam lezzet alacaklar…
…
İnsana yaratılıştan verilen yetenekler var. Onların ortaya çıkması ancak imtihanla ve dünya süreciyle oluyor. Nasıl ki karpuz çekirdeğinde karpuz olma istidadı var; elma çekirdeğinde de elma ağacı olma kabiliyeti var. O istidatların, yeteneklerin ortaya çıkması için uygun bir ortam gerekiyor. O çekirdeğin ölmesi, yani çürümesi yeni bir hayatın başlangıcı yapılıyor. O çekirdeğin gelişmesi ve ağaç olması sürecinde yaşadığı zorlayıcı şartlar, baharı, yazı, kışı hep ağacın gelişmesi için katkı oluyor…
Aynı şekilde insanın da yetenek ve duyguları birer çekirdek gibidir. O çekirdeğin ne olacağı insanın tutumlarına, tercihlerine bağlıdır. Çekirdeğini kıraç zeminlerde (kötü işlerde) heba mı edecek; yoksa bereketli zeminlerde (hayırlı, iyi işlerde) mi büyütecek, bu insanın iradesine bırakılmıştır. İnsan, sonu Cennet olan yolu da sonu Cehennem olan yolu da seçmekte imtihan gereği serbest bırakılmıştır.
…
Allah bütün kâinatın yaratıcısı olarak sahibidir. Bizi O yaratmış, O yaşatıyor, O besliyor, O büyütüyor… İnsanın, kendisini yoklukta bırakmayan, koruyup kollayan, şükrederse mükafat veren, başına en küçük üzüntü, sıkıntı gelse hem dünya hem ahiret ferahlığı vererek onu teselli eden; onu bitki, hayvan değil insan yapan, nimetlerini her an, her dakika devam ettiren, onu Rahmetiyle kuşatmış olan Rabbine vereceği karşılık ne olmalı?..
İnsanlar Allah’ın kuludur, Allah’a her an muhtaçtır. Bir müdürün veya valinin karşısında konuşmak için defalarca kendisine çekidüzen vermeye çalışan insanın, onu yoktan yaratan ve her an nimetleriyle yaşatan Allah’a karşı saygılı olması insanlığının gereği olmaz mı!?.
Bir insan her işinde çok güzel şeyler yapsa, güzel eserler ortaya koysa, o insanın hikmetini bilmediğimiz işleri konusunda ona hüsnüzan eder, bir bildiği vardır deriz. Yarattığı her şey güzelliğiyle, hikmetiyle apaçık ortadayken, Allah’a hüsnüzan etmek konusunda insanı ne aldatıyor!?.
…
Bir saltanatın, bir hâkimiyetin, maiyetinde olanların haklarını koruması, itaat edenlere mükâfat, terör estirene ceza vermesi saltanatının, kudret ve azametinin gereğidir.
Dünyada emir, kanun, kural dinlemeyip her türlü fenalığı yapan bir kimsenin lâyık olduğu cezaya çarptırılmasını herkes arzu eder. Özellikle o adamdan zarar görenler mutlaka onun cezalandırılmasını isterler. Sizin kardeşinizi ve babanızı öldüren, ailenize tecavüz eden birisinin hiç ceza çekmeden doğrudan cennete gitmesini mi istersiniz, yoksa cehennemde cezasını çekmesini mi talep edersiniz?
Allah (cc) hiç kimseye zulmetmiyor. Ancak insanların ve diğer mahlûkatın hukukuna tecavüz ederek edepsizlik yapanları ve kendisine inatla isyan edip dünyada karışıklık çıkaranları ceza ile tehdit ediyor. Bundan daha doğru ne olabilir? Sizin her türlü hakkınızı gasp eden ve size zulmedeni cehenneme koyacağını beyan buyuruyor. Buna itiraz mı edilir? Bilakis bu memnun olunacak bir şeydir…
…
Bazı insanlar zarar göreceği için cehennemin olmamasını isteyen ve onu kötü görenler, dünyada hapishanelerin varlığına neden ses çıkarmıyorlar; hatta savunuyorlar? Cehennem ve hapishane aynıdır. Hapishaneler olmasa dünyada huzur ve rahat kalır mı? Siz bir de cehennemin olmadığını, burada herkes ne işlerse işlesin doğrudan cennete gideceğini garanti edin ve o zaman bakın bakalım dünya hayatını size nasıl zehir ediyorlar.
Evet dünyada edebiyle hareket edene, başkalarının haklarını gözetene, kanun ve nizamlara uyana bir ceza verilmediği gibi, ahirette de böyledir. Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, mahlûkatın hukukuna riayet eden ve elinden geldiği kadar başkalarına iyilik yapanlara Allah cehennemi değil, cenneti vaat ediyor. Bunda itiraz edilecek ne var!.. Kötülük yapanların ceza, iyilik yapanların da mükâfat görmesini her akıl ve vicdan sahibi ister.
Hak edenler cehenneme gidecek diye tüm varlığın yok olmasını istemek, tüm var edilenlere zulüm olur.
Demek ki, cehennemin varlığı, cennetin varlığı kadar büyük bir nimettir. Dolayısıyla onun mevcudiyeti şer ve kötü değildir.
***
İnsanlar bir işe alınırken imtihana tâbi tutuluyor ve oraya layık olup olmadığı böyle tespit ediliyor.
İnsanın dünyadaki imtihanı da hem yeteneklerinin ortaya çıkması, hem de ahireti hakkında kendi tercihini yapması içindir.
***
İNSANA SORULSAYDI…
Yaratılmışlar içinde hakkına razı olmayıp itiraz eden sadece insanlar… Eğer anne karnında insana dünyada kaç göze ihtiyacı olduğu sorulsa idi, belki de bir tane yeter derdi; ihtiyacım yok deyip göz almadan bile gelebilirdi… Beslenmek için ağza gerek olmadığını söylerdi; çünkü orada göbekten besleniyordu. Allah insanların dünyaya gelişini onların tercihine bırakmıyor; dünyada ne lazımsa, en uygun duygu ve organları yerli yerince veriyor.
Ancak insanın ahiretteki halini bu dünyadaki yaşama şekline bağlamış. Nitekim Allah celle celâlühü, Kur’an’da şöyle buyuruyor:
“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve Biz onu, kıyamet günü kör olarak haşrederiz. O zaman: ‘Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim?’ der. (Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun.” (Tâhâ Suresi, 124-126)