TR EN

Dil Seçin

Ara

Bol Oksijenli Bir Havaya Ne Dersiniz? / Atmosferdeki Gazların Dengesi

Bol Oksijenli Bir Havaya Ne Dersiniz? / Atmosferdeki Gazların Dengesi

Mademki hayatî bir madde olan oksijene çok ihtiyacımız var, atmosferde daha yüksek nispette oksijen bulunması daha faydalı olmaz mıydı?

Atmosfer; kabaca %77 azot, %21 oksijen ve %1 nispetinde karbondioksit ve argon gibi diğer gazların karışımından ibarettir. İnsanlar gibi, canlıların büyük çoğunluğu enerji elde etmek için, oksijene ihtiyaç duyacak bir metabolizma ile yaratılmıştır. Karbon bileşiklerinin oksijenle karşılaşmasının meyvesi, su ile karbondioksitin yanı sıra enerjidir. Bu reaksiyon vücudumuzda vuku bulduğunda açığa çıkan enerji, hücrelerimizde kullandığımız ve ATP (adenosin trifosfat) adı verilen enerji paketçiklerine, (minik akücüklere) transfer olur. Canlı bünyelerindeki bütün faaliyetler ATP enerjisi ile mümkün olduğundan, sürekli olarak oksijene ihtiyaç duyar, bu ihtiyacı karşılamak için de solunum yaparız.

Mademki hayatî bir madde olan oksijene bu kadar ihtiyacımız var, atmosferde daha yüksek nispette oksijen bulunması daha faydalı olmaz mıydı? İlk etapta böyle düşünebiliriz. Fakat Rabbimiz, kâinatı bizim basit ve sınırlı mantığımıza göre yaratmadı. Zira, oksijenin o kadar kolay tutuşma özelliği vardır ki; %21’in üzerindeki her yüzde birlik oksijen artışı, bir yıldırımın orman yangını başlatma ihtimalini %70 artıracağı tahmin edilmektedir. %25’ten yüksek bir oksijen nispeti ise, şu an kullandığımız nebatî gıdaların büyük bir çoğunluğunun yanıp kül olmasına sebep olacaktı. Böyle bir oksijen nispeti durumunda, bütün tropik ormanları ve arktik tundraları yok edecek, dev yangınlardan korunmak mümkün olmayacaktı. Demek ki, atmosferin şu anki oksijen nispeti, bir denge halini temsil etmektedir.

Oksijen ve karbondioksitin sürekli kullanılmasına rağmen, havadaki nispetinin sürekli korunması da harika bir devr-i daim mekanizması sayesindedir ki (biz bozmazsak), bozulmadan devam etmektedir. Hayvanlar devamlı olarak oksijen tüketirken, kendileri için zehirli olan karbondioksiti havaya salar. Bitkiler ise, bu işlemin tersini gerçekleştirerek, bir taraftan karbondioksiti oksijene çevirirken; diğer yandan da başta şeker olmak üzere gıda maddesi üretir. Her gün milyarlarca ton oksijen bu şekilde üretilerek atmosfere salınır.

Bitkiler gibi hayvanlar da aynı reaksiyonu gerçekleştirseydi, yani oksijen tüketip havaya karbondioksit verseydi ne olurdu? Kendimizi kısa sürede yaşanılmaz bir gezegenin içinde bulurduk. Atmosferdeki oksijen hızla tükenir, bir süre sonra canlılar ölüme mahkûm olurlardı. Bir de hem hayvan hem de bitkilerin oksijen ürettiği bir dünyada yaşadığımızı farz edelim: O şekilde olsaydı atmosfer, kısa sürede öyle yanıcı bir özellik kazanırdı ki, ufak bir kıvılcım bile dev yangınlara yol açabilirdi.

Atmosferdeki diğer gazlar gibi, oksijen miktarının da en ideal olan nispette, tehlikenin ve faydanın çok iyi bir biçimde dengelendiği bir rakamda seyretmesi, Allah’ın harika yaratmasının ve tedbirinin eseridir. Atmosferdeki gazların ve özellikle oksijenin şimdiki belli seviyelerinde olmasında iki nimet görüyoruz: yol açacağı zararlardan korunmamız ve faydalarından istifa etmemiz.

Bu mükemmel faaliyetlerin ve kurulmuş sistemlerin tesadüfen olması mümkün olamayacağı gibi, bu planlı işlerin kendi kendine olması da imkânsızdır. Öyleyse atmosferdeki zerreler adedince Rabbimize şükürler olsun.