TR EN

Dil Seçin

Ara

Oksijen Dengesi

Rabbimizin ihsan ettiği nimetler içinde en kıymetlisi havadır. Yani havada bulunan oksijendir. Neden mi? Ekmeksiz ve gıdasız aylarca yaşayabiliriz. Susuz bir hafta kadar yaşayabiliriz. Ama oksijensiz birkaç dakika ancak dayanabiliriz.

 

Lüzumsuz şeyler konuştuğumuzda “havadan sudan konuştuk” deriz. Acaba hava çok değersiz bir şey mi ki böyle söyleriz! İnsan bir nefeste yaklaşık yarım litre havayı ciğerlerine alır. Bunun %22’si oksijendir. Bir insanın bir dakikada 15 nefes aldığını dikkate alırsak günde 1700 litre oksijen tüketir. Dünyada 7 milyar insan tarafından günde 12 trilyon litre oksijen tüketilir. Buna bütün canlıların kullandığı oksijeni ilave ettiğimizde bir günde tüketilen oksijen miktarı astronomik rakamlara ulaşır. Eğer bu eksilen oksijen yerine konmasaydı, havadaki oksijen kısa zamanda tükenirdi. Hâlbuki milyonlarca yıldır canlılar sürekli oksijen kullandıkları halde dünyanın oksijeni tükenmiyor. Hiç kimse “yarın oksijen tükenir de nefes alamazsam halim ne olur..” diye endişe etmiyor. Bu yüzden uykusu kaçmıyor.

Hava ve su gibi nimetler her tarafta yayılmış olduğundan ve eksikliğini hiç yaşadığımızdan ülfet ve alışkanlık sebebiyle kıymetlerinin farkında olmuyoruz. Aslında Rabbimizin ihsan ettiği nimetler içinde en kıymetlisi havadır. Yani havada bulunan oksijendir. Neden mi? Ekmeksiz ve gıdasız aylarca yaşayabiliriz. Susuz bir hafta kadar yaşayabiliriz. Ama oksijensiz birkaç dakika ancak dayanabiliriz. Eğer ekmeği ve suyu para karşılığı aldığımız gibi havayı da para karşılığı almak zorunda olsaydık ne kadar para ödemek gerekirdi acaba?..

Dünyada bir su dengesi olduğu gibi, bir de oksijen dengesi tesis edilmiştir. Dünyadaki oksijen dengesinin korunmasında bitkilere görev verilmiştir.

Canlıların bünyesine giren oksijen karbonla birleşir ve karbondioksit gazına dönüşerek kirlenir. Nefes verirken vücuttan dışarı atılan bu kirli gaz bitkilerin temel gıdasıdır. Rüzgârla bitkilerin yapraklarına taşınan bu gaz yaprakların alt yüzeyinde bulunan gözeneklerden içeri alınır. Yaprağın içinde etrafı mezofil hücreleriyle çevrili mağara benzeri boşluklar bulunur. Yaprağa giren karbondioksit gazı bu mağaralarda gezerken difüzyonla bir mezofil hücresine girer.

Yolculuğunu hücre içinde sürdüren karbondioksit gazı yaprakta şeker ve oksijen üretim fabrikası olan bir kloroplastın yanından geçerken fabrika kapısında hazır bekleyen ve adı RBP karboksilaz olan bir enzim tarafından yakalanarak karbon reaksiyonları bandına sokulur. Bandın çalışması için gerekli olan enerji ise klorofil pigmentlerinin katalizörlüğünde ışıktan sağlanır. Bu işlemle karbondioksit gazı bandın öbür ucundan şekere dönüştürülmüş olarak çıkar. Diğer taraftan şeker üretim sistemine entegre olan ve su moleküllerinin parçalanıp suyun yapısındaki oksijenin açığa çıkarılmasıyla sonuçlanan ışık reaksiyonları zincirinin çalışmasıyla da oksijen üretilir. Sonuçta “fotosentez” adı verilen bu olayla bir taraftan şekerler diğer taraftan da oksijen üretilir. Yapraktaki oksijen yoğunluğu havadakinden fazla olduğunda oksijen difüzyonla yapraktan havaya geçer ve rüzgâr atına bindirilerek diğer canlıların imdadına yetiştirilir.

Yapılan hesaplamalara göre, dünyada tüketilen oksijenin yerine konmasında sadece karadaki bitkilerin ürettiği oksijen yeterli değildir. Dünyadaki oksijenin %80’den fazlası denizlerdeki ve tatlı sulardaki yosunlar tarafından üretilir. Çünkü dünyanın dörtte üçü sularla kaplıdır. Ancak dörtte biri karadır ve karanın da az bir kısmı ormanlarla kaplıdır. Yosunların yüzlerce çeşidi sularda yaşamaktadır. Birkaç metre uzunluğunda olanlarından tutun da gözle görülemeyecek kadar küçük bir hücreli yosunlar da bulunur. Bir damla deniz suyuna mikroskopla bakıldığında yüzlerce yosun hücresi görülecektir. Üstelik yosunların oksijen üretmekle görevli olan kloroplastları kara bitkilerininkinden daha büyük olduğundan fotosentez kapasiteleri daha yüksektir. Bu yüzden aslında yosunların oksijen üretmek üzere yaratılmış olduklarını söyleyebiliriz.

Amazon ormanları için dünyanın akciğerleri denilmektedir. Oysa dünyanın akciğerleri denizlerin içindedir. Denizlerin dalgalanması boşuna değildir. Bu sırada denizde yosunların ürettiği oksijen gazı sudan havaya geçer ve rüzgâr kargosuna yüklenerek karalara taşınır ve bizlere nefes olur.

Denizlerdeki yosunları, bitkileri ve rüzgârları çalıştırarak mükemmel bir sistem kurulmuş ve oksijen üretilmekte, bizim ihtiyacımız her an karşılanmaktadır. Böylece Allah (c.c.) her nefesimizde bizlere hediyelerini göndermektedir.