TR EN

Dil Seçin

Ara

Taşlaşmış İnsanların Şehri Pompei

Taşlaşmış İnsanların Şehri Pompei

Sanat Tarihi, insanların ilk insandan itibaren ortaya koyduğu estetik ve sanat eserlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Sanatın tarihini incelerken her dönemin sanat akımı, estetik anlayışı, sanat eserlerindeki sembollerin anlamlarını da analiz etmek, sanat tarihinin en önemli özelliklerinden birisidir.

Fakat büyük sanatçıların binbir emeklerle ortaya koydukları resimleri, heykelleri ve mimari eserleri incelenirken, ne yazık ki Marksist bir estetik anlayışıyla tabiattaki ilahi sanatın güzelliklerini görmezden gelinmektedir.

Bir şeyin sanat eseri olabilmesi için bilinçli bir tasarım eseri olması gerekir. Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunu yere göğe sığdıramazken, Mona Lisa’nın kendisini bir sanat eseri olarak görmemek veya onu tasarlayan ve yaratan bilinçli bir yaratıcıyı kabul etmemek modern estetik düşüncenin en büyük ayıbıdır.

Bernini’nin kalıbını çıkartıp bronzdan döktüğü heykeller karşısında hayranlıktan dili tutulan sanat meraklılarının dünyaya yeni gelen bir bebeğin kalıbını hiç merak etmemeleri daha hayret vericidir.

Tabiatta üç boyutlu olarak gördüğümüz bütün varlıkları aslında bir model veya heykel olarak değerlendirebiliriz. Ülfet sebebiyle gözümüz önünde her zaman gördüğümüz varlıkları sıradan şeyler olarak algılamaktayız. Ancak olağanüstü veya sıradışı bir şeyle karşılaşırsak hayretimiz uyanabilmektedir. Bulutlar arasında bir insan görüntüsü, kayalar içinde bir suret dikkatimizi çekmekte, fakat hergün gördüğümüz aynadaki suretimizi hayretle temaşa etmek aklımızdan bile geçmemektedir.

Pompei şehrinin hikayesini azçok herkes bilir. İki bin yıl kadar önce patlayan Vezüv yanardağının külleri altında kalarak taşlaşan insanların heykelleri, hem ibret hem de hayret uyandırmaya devam ediyor.

İtalya’da zengin bir liman şehri olan Pompei, putperest Roma imparatorluğunun ahlâksızlıkta birbiriyle yarışan toplumlarından biridir burası. Gladyatörlerin kanlı dövüşlerinden, henüz yeni olan Hıristiyanlık inancına girmiş insanları çarmıha germekten, zavallı insanları arenalarda aslanlara yem yaparak izlemekten zevk alan hedonist bir toplumdur.

Vezüv yanardağının M.S. 79 yılında patlamasıyla 7-8 metre küller altında kalarak yok olan Pompei şehri 1700 sene sonra bulunmuş ve günümüzde de arkeolojik kazıları hâlâ devam etmektedir.

Ortaya çıkan antik kent ve bulunan eserler sergilenmekte ve binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir. Taşlaşmış insan bedenleri görenlerde ibret ve hayret uyandırmaktadır.

Ancak bir heykel gibi sergilenen bu taşlaşmış insanların sırrı çok daha ilginçtir.

Pompei kazılarını yürüten arkeoleoglar kazılar sırasında zaman zaman bazı boşluklara rastlamaktadırlar. Bu hava boşlıklarına bir anlam veremeyen arkeologlardan birisi hazırladığı sıvı alçıyı böyle bir boşluğa doldurduktan sonra etrafını kazdığında görür ki, bu boşluk aslında negatif bir insan kalıbıdır.

Aslında Pompei halkı taşlaşmamış belki hiçleşmiştir. Metrelerce kül altında preslenerek kalıbı alınmış, yani biyolojik varlığı çürüyüp binlerce yılda hiç olmuş, negatif bir kalıbı orada kalmıştır. Bu kalıplardan alçı ile alınan pozitif heykeller de taşlaşmış insanlar olarak meşhur olmuştur.

Hatta o dönemde yaşanan ahlâksızlıkları gösteren bazı bedenleri görenler bu insanların yanardağ patlarken bile bu rezillikleri işlemeye nasıl devam ettiklerini merak etmektedirler. Elbette ki yanardağ patlamasından önce defalarca depremler olmuş, sular ısınmış ve bazı alametler ortaya çıkmıştı. Bu arada durumun vehametini kavrayanlar şehri terketmişti. Ancak sahip oldukları zenginlikleri, saray gibi evleri ve binlerce köleleri bırakıp gitmek de o kadar kolay değildi. Ama bazı insanların çeşitli kötü vaziyetlerde yakalanmış olmaları da patlamanın şok etkisi yaparak onları bir anda öldürdüğü ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Vezüv’ün ağzından çıkan ilk lavlar dağın krater ağzında donarak bir kabuk oluşturmuş ve altında kaynayan mağma ve gazların sıkışmasına yol açmıştır. Daha sonra ortaya çıkan patlamanın da yüzlerce atom bombası etkisi, binlerce insanı o anda öldürmüş olmalıdır. Şehrin üzerine yağan kaya, ateş ve küller şehrin genelde iki katlı taş binalarını yıkmış, yakmış ve küllerle örterek haritadan silmiştir.

Pompei sokaklarında dolaşırken şehrin zenginlik ve refah seviyesini enkazından bile anlayabiliyoruz. Taşlaşmış insan heykellerine bakarken de işin aslını görüp, bir heykel ustası titizliğinde ortaya çıkan negatif kalıplara dökülen pozitifleri ibretle seyretmemek mümkün değil.