İlkokul üçüncü sınıf öğrencisi Mehmet Fatih, çok üzgündü. Servis aracına binmek istemiyordu bir türlü. Çünkü bir gün önce sınıfından bir arkadaşına kırılmıştı. O gün servise binmesi için herkes çok çabaladı, ama o “Hayır” diyordu, “Binmeyeceğim.”
Servis aracındaki öğrenciler, müdür, kim varsa hepsi çok çalıştı, ama onu arabaya bindiremediler. En son, sınıf öğretmeni yetişti ve Mehmet Fatih’in kulağına bir şeyler söyledi ve o da hiç tereddüt etmeden araca bindi. Servis şoförü:
“Öğretmen hanım…” dedi, “Ne söylediniz Mehmet Fatih’in kulağına?”
“Aramızda bir sır.” dedi öğretmen. “Sır herkese söylenmez.”
Oysa öğretmenin söylediği söz sadece bir cümleydi:
“Hadi evlâdım, bin, beni kırma.”
O söz tesirini hemen göstermişti.
Servis şoförü:
“Hoca hanım, okul müdürü, ben, hepimiz uğraştık, ama bir türlü başarılı olamadık.”
Şoförün ısrarı karşısında, hoca hanım:
“Şoför bey, ben öğretmenim.” dedi. “Çocuklar benim sesimin arkasında kalbimin sesini duyacak ve dinleyecek kadar hassas bir kalbe sahiptir.”
...
Herkes kendi sanatında büyüktür. Çocuğun dilinden nasıl anne-babası anlarsa, öğrencinin dilinden de öğretmeni anlar. Yeter ki şefkat dolu bir gözle ve kalple bakabilsin.