TR EN

Dil Seçin

Ara

DNA’daki Sır

DNA’daki Sır

Çocukluğumdan beri hep merak etmişimdir: İnsandan insan, koyundan koyun meydana gelir; bu nasıl olur? Halbuki bütün canlıların kaynağı; erkekten gelen sperm ile dişiden gelen yumurta hücrelerinin birleşmesiyle oluşan ‘zigot’tur.

Bu sorunun cevabı için insan bedenine baktığımızda; bir zigot hücresinin bölünüp çoğalma yoluyla 100 trilyon hücreye ulaştığını ve bu hücrelerden organize olmuş dokuların ve organların teşekkül ettiğini görüyoruz. Hücrelerin bu organizasyonu görünüşte o kadar karmaşıktır ki; sadece insan vücudunu incelemek ve anlamak için tıp fakülteleri açılmakta ve binlerce araştırma yapılmaktadır. Bu organizasyonu hâlâ tam olarak açıklanamamaktadır.

Bu böyle iken; vücudumuzda trilyonlarca hücrenin organizasyonunu akıl ve bilgi sahibi olmayan cahil ve şuursuz hücrelere ve atomlara bağlamak en büyük akılsızlık olmalıdır.

Vücudumuzun idare merkezi olan beyin gibi, her hücrenin de beyni hükmünde olan ve nükleus adı verilen bir çekirdeği vardır. Burada da DNA adı verilen ve genetik kodlarımızın yazılı olduğu moleküller bulunur.

Bir DNA molekülü; baz, şeker ve fosfat birimlerinden oluşur. Bir DNA zincirinde, binlerce DNA molekülü vardır. Bu DNA molekülleri, aralarında kovalent bağlarla bağlanarak ikili sarmal zincir oluştururlar. DNA moleküllerinin her üç tanesinden oluşan birime ise ‘kod’ denir ve bu moleküllere bağlı olan üç baz ismi ile ifade edilir: ATC Adenin-Timin-Sitozin gibi. Bu birim, DNA’da yazılı olan bir karakteri ifade eder (saç rengi, göz rengi, boyu vb.) Bir DNA zincirinde bu şekilde binlerce kod bulunur.

Bu kodlar, insanın bir nevi kaderi hükmünde olup, geçmiş ve gelecek bütün özellikleri bu kodlarla insanın DNA’sında yazılır ve bu özellikler nesilden nesile aktarılır. Bir kitabı, yazan birisi olduğu gibi, elbette bu DNA yazısını da bir yazan vardır. DNA’lara bu bilgileri yazanın ise, en başta ilim, kudret ve irade gibi sıfatları olmalıdır. Bu sıfatlar da bu moleküllerde olmadığına göre DNA; ilmi ve kudreti her şeyi kuşatan, geçmiş ve geleceği bilen bir zatın yazısıdır, eseridir.

Yukarıda belirtilen bilgileri ifade edecek bir DNA zinciri, hiç şüphe yok ki çok uzun olacaktır. Evet, bir insan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre ve bu hücrelerde toplam 200 milyar km uzunluğunda DNA zinciri bulunur. Bu DNA zinciri, dünyanın çevresini 5 defa dolanabilecek uzunluktadır. Her bir hücre için DNA zinciri uzunluğu ise yaklaşık 1 m’dir. İşte bu uzun DNA iplikçiklerinde; anne ve babadan gelen karakterler kodlanmakta ve böylece ebeveynin özellikleri yeni nesillere değişmeden aktarılmaktadır.

Bu DNA zincirinin iki kodunda meydana gelecek bir değişiklik veya hasar, telafi edilemeyecek hastalıklara sebep olur. Buna en çarpıcı örnek; normal gen yapısına sahip insanların kanlarında normal hemoglobin yapılırken, gen bozukluğundan kaynaklanan talasemi hastalarında ise anormal hemoglobin proteinleri sentezlenir.

Öyle ise; binlerce DNA molekülü bulunduran DNA zinciri, her bir hücrede nasıl hatasız yapılmaktadır?

DNA moleküllerinin 3-4 tanesinin birbirine bağlanmış formüllerini, bir kimyacı dahi tahtaya yazmakta zorlanır. Böyle binlerce DNA molekülünün birbirine bağlanmasıyla meydana gelen DNA zincirinin yapılmasını ise, “kendi kendine oluyor” diyerek tesadüfe bırakmak veya sebeplere ve doğaya bağlamak akla uygun olabilir mi?

Demek, DNA zinciri ilk yaratılışta nasıl yazılmışsa, Adem aleyhisselâmdan bu yana aynı şekilde yazılmaya devam etmektedir. Ve böylece harika olarak, insan türü insan; koyun türü de koyun olarak devam ettirilmektedir. Bu da; ilim, kudret ve irade sahibi bir Yaratıcı tarafından, her canlı için DNA’sının özel olarak yazıldığını göstermektedir.