TR EN

Dil Seçin

Ara

Büyük Balığın Küçük Balığı Yemesi Adaletsizlik mi?

Büyük Balığın Küçük Balığı Yemesi Adaletsizlik mi?

Küçüklüğümde arkadaşlarla derelerden balık avlar, sonra da aramızda paylaşırdık. Bazen iri balıkları paylaşamaz, birbirimizi adaletsizlikle suçlardık. Sonra gördüm ki; büyük insanlar, hatta aynı denizi paylaşan komşu devletler de balık stoklarını paylaşamıyorlar. Birbirini adaletsizlikle itham ediyorlar. Ancak hiç kimse, ‘aslında bizim balıkları tutup yememiz adaletsizliktir, balıkları yemeyelim’ demez. İnsanın balıkları yemesi adaletsizlik olmuyor da, neden bir balığın rızkı olarak yaratılan başka bir balığı yemesi adaletsizlik olsun?

Nasıl ki, Rabbimiz balıkları ve eti yenen hayvanları bizim rızkımız olarak takdir etmiştir. Aynen öyle de; normal olarak bir balık da başka bir balığın rızkı olabilir. Bundan dolayı, bir balığın başka bir balığı yemesi, bir insanın diğer bir insanı yemesi gibi değildir. Belki, insanın rızkı olan balıkları veya diğer hayvanları yemesi gibi algılanmalıdır. Kaldı ki su ortamında dengelerin korunması da beslenme ilişkileri ile sağlanmaktadır. Ancak insanlar arasında ‘Büyük balık küçük balığı yer’ sözü, mecaz anlamı olan ‘güçlü zayıfı ezer’ manasında kullanılmaktadır. Bu söz, güya hayvanlar âleminden örnek göstererek, insanın yaptığı zulümlere kılıf uydurma çabasıdır. Bu düşünce, tabiatı ilah edinen evrimci inanca sahip insanlara aittir.

 

Dengelerin korunması adalettir

Allah’ın en açık görünen isimlerinden birisi de Adl ismidir. Bu isim Rabbimizin adaletli olduğunu ifade eder. Adaletin en genel tanımı; dengelerin korunması, hakkın gözetilmesidir. Hikmet nazarı ile bakılırsa, yaratılan hiçbir şeyde adaletsizlik, çirkinlik görülmez. Allah adaletle iş yapıyor ki, sayısız gök cisimleri arasında dengeler korunuyor, düzen bozulmuyor. Bütün atom ve moleküller de Allah’ın koyduğu kanun ve kurallara uygun hareket ediyorlar. Küçük büyük her biri yaşamı devam ettirmek, canlıların ihtiyaçlarını karşılamak için çalıştrılıyor.

 

Allah âdil olduğu için hayat devam ediyor

Dünyamız hayat için tanzim edilmiştir. Âdil olan Rabbimiz de dünyada hayatın devamı için lazım olan her şeyi yaratır. Hayat için zaruri ihtiyaçların verilmemesi adaletsizlik olurdu. Allah adaletli davrandığı için bitkileri yaratıp, hayvanların yardımına koşturmuştur. Bitkiler yaratılmayıp da insan ve hayvanlar gıdasız veya oksijensiz kalsaydı, işte o zaman adaletsizlik edilir, ihtiyaçlar karşılanmamış olurdu. Zaten Allah adaletle yarattığı için hayat devam etmektedir.

 

Milyonlarca yumurtanın hepsi balık olsaydı…

Dünyamızda canlılar arasında çok hassas dengeler vardır. İnsan müdahalesi olmadığı takdirde bu dengeler düzenli bir şekilde devam eder. Örneğin bir balık milyonlarca yumurta bırakabilmektedir. Bunların hepsi balık olsa idi, işte o zaman dengeler bozulur, adaletsizlik olurdu. Denizler birkaç yıl içerisinde balıkla dolar, toplu ölümler olur ve kokuşurdu. Böyle olması ise, denizde yaşayan bütün canlılara, hatta karada yaşayan canlılara da haksızlık, adaletsizlik olurdu. Aslında balıkların çoğu tüm denizleri istila edebilecek üreme özelliğine sahiptir ve dengeleri bozabilecek potansiyeldedir. Ancak âdil olan Allah’ın (cc) koyduğu fıtrat kanunları dengeyi ve düzeni sağlar. İnsan müdahalesi olmayan yaşam alanlarında bitki-hayvan veya hayvanlar arasında çok hassas besin ve beslenme ilişkileri devam eder. Yani adaletin gereği olan dengeler korunmaktadır.

Ölümün olması değil, olmaması adaletsizlik olurdu. Şu küçük, daracık dünyada ölüm olmasaydı, bunca hayvan ve insan nereye sığacaktı? Kaldı ki ölüm, her canlının başına gelecek değişmez bir hakikattir, adaletsizlik değildir.

 

Küçük balıklar da hayatından memnun

Büyük balığın küçük balıkla beslenmesi aslında küçük balıklar için de faydalar sağlar. Mesela büyük balıkların küçük balıklara saldırması; küçük balıkların kabiliyetlerini geliştirir, küçük balıkları daha çevik yapar. Ayrıca hasta veya ölmüş balıkların sudan toplanması da çok önemlidir. Eğer hasta ve ölmüş balıklar toplanmamış olsalardı, hastalığa sebep olan enfeksiyon daha da hızlı yayılacak ve balık sürülerinin toplu ölümlerine sebep olacaktı. Ayrıca ölmüş balıkların sudan temizlenmemesi durumunda su ortamı balık ölüleriyle dolup kokuşacaktı. Bu durum, suda yaşayan canlılar için hiç uygun olmayacağı gibi, çirkin manzaralar olacaktı. Kokuşmuş balık ölülerinin olduğu bir su ne kadar hoşumuza giderdi? Demek ki, Âlemlerin Rabbi’nin balığın rızkını balık olarak tayin etmesinin bir hikmeti de suyu böylece temizlettirmesidir.

Ayrıca genelde küçük balıklara, büyük balıklardan çok daha fazla üreme özelliği verilmiştir. Mesela hamsi, onlarca balığın besini olmasına rağmen tüm hamsi yiyen balıkların toplamından daha fazla çoğalır. Artan kısmından da insanlar bol bol istifade eder. İşte aşırı yaratılan bu gibi küçük balıkların bir kısmı diğer balıkların rızkı olacak ki, dengeler korunsun. Zaten adaletin bir anlamı da, dengelerin korunması değil mi?

 

Çok zengin bir sofrada başköşede oturtulmuşuz

Büyük balık küçük balığı yiyor; insan ise hem küçük hem de büyük balığı yiyor. Yani insan baş köşede oturuyor. Burada asıl görülmesi gereken, insana yapılan pozitif ayrımcılıktır. Evet anlıyoruz ki, bizi çok seven Rabbimiz soframızı çeşitlendirmek ve bize farklı lezzetleri tattırmak istiyor. Bunun için de balıkla beslenen başka balıkları da yaratarak bize farklı lezzetler sunuyor. Eğer böyle olmasaydı, şimdiki balık çeşitliliğinin belki de binde biri bile olmazdı. Aslında önüne çok zengin sofralar kurulan insanın üstüne düşen, “Bana binlerce çeşit nimetler veren ve binlerce farklı lezzetleri tattıran Rabbimin maksadı nedir? Bu kadar nimetlere karşı nasıl teşekkür edebilirim?” gibi soruları sorup, cevaplarını aramaktır.

 

İnsan hayvan gibi davranamaz

İnsan, hayvanları örnek alıp hayvan gibi davranamaz. Çünkü hayvanlar doğru ve yanlışı ayırt edebilecek kabiliyette yaratılmamışlardır. Nasıl ki akli dengesi yerinde olmayan bir insan, yaptığı hatalardan dolayı hukuken cezalandırılmıyor. Öyle de; hayvanların davranışları adaletsizlik ya da haksızlık olarak görülemez. Hayvanlar nasıl yaratılmış ise, öyle davranıyor. Onlar imtihan için değil, belli görevleri ifa etmeleri için yaratılıyor. Zaten Allah da akıl ve şuur vermediği hayvanları değil, insanları imtihana tabi tutuyor.  İnsan, sorumluluğu olmayan, sınava tabi tutulmayan hayvanların değil, kendisinin yaptığı adaletsizlikleri ve Âlemlerin Rabbine suizannını sorgulamalıdır.

İnsan ‘Mülk Allah’ındır; istediği gibi tasarruf eder. Şükür ki, Allah beni bir balık olarak değil de, bir insan olarak yaratmış’ diyerek Rabbine şükür etmeli, Allah’ın hikmetli ve adaletli işlerine ve kanunlarına, anlayamadığı için itiraz parmağını uzatmak yerine, bilgisini artırmaya ve hikmetini öğrenmeye çalışmalıdır. “Hiç, bilenle bilmeyen bir olur mu?”

 

 

Kaynaklar

1. Hoar ve ark. The physiology of Fishes, 2nd edition, CRC Press; ISBN: 0849384273.

2. Nursî B. S., Risale-i Nur Külliyatı.

3. Odum E. P. and Barrett G. W. Ekolojinin Temel İlkeleri. (Çeviri editörü şık K.), Palme Yay. Ankara.

4. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=47&ust_id=13