Çocukluk günlerimizde Şubat’ın 20’sinden itibaren Cemre aramaya başlardık. Zira şiddetli geçen kışın dondurucu soğuklarına son verecek olan Cemre’nin gelmek üzere olduğu anlatılırdı. Biz de bu kurtarıcıyı sabırsızlıkla beklerdik.
Zaten bütün kış boyu tekrar edilen cümle çivi gibi hafızamıza çakılırdı.
“Ah bir cemre düşse.. gerisi kolay!..”
Nitekim soğukların şiddeti kırılır, yarı güneşli günler başlar, bir müjde bizim dünyamızı alt üst ederdi:
“Bugün cemre havaya düştü!..”
Hemen güneşli duvar diplerine koşar, düştüğü söylenen ‘cemre’yi havada seyretmeye koyulurduk… Ne yazık ki, bir türlü göremezdik. Bir haftalık arayıştan sonra bir müjde daha gelirdi kulağımıza!
“Cemre bugün de suya düştü!..”
Demek ki daha da yaklaştı bize…
Hemen elimize sopaları alır, buzlu suların göllerine sokar, Cemre arardık. Havadan suya düşmesine rağmen yine bulamazdık…
Tam ümitsizliğin çöktüğü sırada yeniden bir haber uçurulurdu:
“Artık üçüncü Cemre de düştü?..”
“Nereye?”
“Toprağa!..”
Bu tam bir fırsat… Kazma ve küreklerle çamurlu topraklara düştüğü söylenen cemreyi aramaya…
Çocukluğumuzun o masum günlerindeki cemre arayışından olacak ki, bugün hâlâ ‘cemre’den söz edilince içimde bir hisler dolaşır, hâlâ şurada burada cemre aramaya başladığımı hissederim. Ne yalan söyleyeyim, o günlerde havada, suda, toprakta aradığım ‘cemre’yi oralarda bulamadım ama kitapların sayfaları arasında kıskıvrak yakaladım. Yakalayınca da çocukluk günlerimdeki o sâfiyane arayışımı hatırlayıp dakikalarca düşündüm:
Çocukluk işte…
Ne diyordu kitap sayfaları, havada, suda, toprakta arayıp da bulamadığım Cemre için:
Cemre, Arapça bir kelimedir; “ateş, kor, köz” mânalarına gelir. Yâni sıcaklık demektir. Halkımız öteden beri Şubat’ın yirmisinden sonra “Cemre havaya düştü?” derler. Yâni “sıcaklık havada başladı” demektir. Bundan bir hafta sonra da “Cemre suya düştü?” derler. Bununla da sıcaklığın suda da başladığını ifade etmiş olurlar. Bir hafta sonra ise, ‘cemre’nin toprağa düştüğünü ifade ederler. Bununla da, sıcaklığın toprakta da başladığını anlatmış olurlar.
Demek, benim maddî bir nesne gibi havada, suda, toprakta aradığım şey, aslında itibarî bir mefhummuş. Sıcaklığın belli yerlerde başlama zamanlarıymış. “Kışın soğukları önce havada kırılır, sonra suda, sonra da toprakta.” demeye getirilirmiş.
Sakın siz de benim gibi ‘cemre’yi şurada burada aramaya kalkmayasınız. Emin olun onu ne havada, ne suda, ne de toprakta yakalayabilirsiniz!..
Bu ‘cemre’ kelimesi bir de hadiste geçmekte, ‘ateş parçası’ manasında kullanılmaktadır. Bu vesile ile yazımızı, içinde cemre kelimesi geçen hadisle bağlamış olalım. Efendimiz (asm) Hazretleri “elinizi haramdan uzak tutun” manasında uyarılarda bulunduğu hadisinde buyuruyor ki:
“Dünyada ellerini haramdan çekmeyenler, ahirette feryat ederek diyecekler ki:
Keşke bu ellerimle dünyada bir avuç cemre avuçlasaydım da haram tutmasaydım.”