TR EN

Dil Seçin

Ara

Kendini Bilen Rabbini Bilir

Kendini Bilen Rabbini Bilir

Nasıl ki, bir kitap yazarını gösterir. Anlarız ki o kitap, ilim, irade ve kudret sahibi bir insanın eseridir. O yazar, 29 harf kullanarak eserlerinin tamamını kaleme alır. Bir yazarın kitaplarında kullandığı harflerin veya kelimelerin benzer olması ise, o kitapların birbirinden meydana geldiği şeklinde yorumlanamaz. Bu anlamsız bir iddia olur.

Kitaplar 29 harfle yazıldığı gibi, şu kâinat da bir kitap gibidir ve kâinat kitabındaki canlılar izotoplarıyla birlikte 114 elementten yazılır yani yaratılırlar. Her bahar mevsimi kâinat kitabının bir sayfası gibidir. O bahar sayfasında, bitkiler de, hayvanlar da ve insanlar da aynı element harflerinden yazılmaktadırlar. Hem öyle yazılırlar ki, yeryüzü bir sayfa gibidir; o tek sayfanın içindeki herbir canlı ayrı birer kitap hacmindedir. Bu canlı kitapların DNA’ları ise mikro kitaplar hükmündedir. Böyle içiçe anlamlı kitaplar ise, düşünen insanlara ancak ilim, kudret ve irade sahibi bir Yaratıcıyı anlatır.

İşte ilimlerin konusu ve işlevi de, bu kâinat kitabını incelemek, bu kitapta yazılmış varlıkların yapı, şekil ve fonksiyonlarını anlamaya çalışmaktır. Mesela, insan bu kâinat kitabı içerisinde bir kelime gibi yazılmıştır. Bu insanı; biyoloji, tıp, sosyoloji, psikoloji ve biyokimya bilimleri kendilerine konu edinmekte ve onun yaratılış sırlarını anlamaya çalışmaktadırlar.

Mesela insanın sadece dişi, görünüşü itibariyle bir kemik parçasıdır. Fakat onlarca senedir, kaç bilim adamı, asistanlıktan başlamış ve dişler üzerinde yaptıkları çalışmalarla profesörlük almışlar, ancak hâlâ dişin yaratılışındaki bütün sırlar anlaşılamamıştır. Dolayısıyla kemikten ibaret olarak yaratılan dişler, belki onlarca sene daha, ne kadar insanı bilim insanı yapacaktır kim bilir...

İnsanın beyni ve DNA’sı gibi yapıları ise, daha da harika ve mucize eserlerdir. Yüzlerce sene, binlerce bilim adamı tarafından araştırılsa, yine onlardaki yaratılış sırlarının tamamen anlaşılması mümkün olmayacaktır. Şu anda beyin ve DNA gibi yapılar hakkında bilinenler belki yüzde on bile değildir.

İşte canlıların DNA’larındaki benzerlikler, onların yaratıcılarının aynı olduğunun delilidir. Evrimcilerin, canlıların kendi kendine birbirinden türediğini ileri sürmeleri bilimsel bir tespit değil, kendi felsefî düşünceleridir. Bu ise kitaplar aynı harflerden meydana geliyor diye, birbirlerinden türediklerini ve kütüphanenin böylece meydana geldiğini iddia etmek kadar bilimden ve akıldan uzaktır. Onlar insandaki bir kromozomun yapısında gördüğü farklılığı, maymununki ile eşleştirerek bir benzerlik kuruyor ve buradan hareketle, ikisinin ortak atadan geldiği iddiasını tekrarlıyorlar. Bir yaratılışçı ise, bu kromozom yapılarındaki benzerliği, bunların yaratıcılarının bir olduğuna delil olarak alıyor. Tıpkı farklı aynalardaki aynı ışığın, tek güneşi gösterdiği gibi.