TR EN

Dil Seçin

Ara

Sesi Değil, Mânâyı Yükselt!

Bazen hayatın içinde iki tür insan olduğunu düşünürüm. Yaşayanlar ve seyredenler… Hayatı sesli, görüntülü ve hareketli yaşayanlar... Yaşadıkları her anın seyredilmesini, görülmesini isteyenler... Talep etmesen de arz edenler... Bu insanlar için hayat, yalnız çekilmez... Yalnızlık ve sessizlik öldürür onları...

Sesini değil, sözünü yükselt!

Yağmurlardır büyüten zambakları, gök gürültüsü değil.

M. Selahaddin Şimşek

 

 

Bazen hayatın içinde iki tür insan olduğunu düşünürüm. Yaşayanlar ve seyredenler…

Hayatı sesli, görüntülü ve hareketli yaşayanlar... Yaşadıkları her anın seyredilmesini, görülmesini isteyenler... Talep etmesen de arz edenler...

Bu insanlar için hayat, yalnız çekilmez... Yalnızlık ve sessizlik öldürür onları...

Etraflarında insandan yapılmış aynalar isterler.

Seyredilmeyen oyun nasıl oynansın ki…

Sesli bir gösteriyle sunulmazsa sahip olunanlar... Ne değeri olur ki, aldıklarının ve yaşadıklarının… Seyre çıkarılma şölenleri düzenlenir.

Aynalar eve davet edilir birer birer... Parlak renklerde sahte tabaklarda sunulur.

Seyretmezsen, bakmazsan, alkışlamazsan gösteriyi... Senin iyi bir ayna olmadığın düşünülür.

Ve isteyerek getirilmediğin mevkiden, yine haberin olmadan atılırsın...

Onca yıllık seyretmelerinin de anlamı kalmaz...

Kendine rağmen, ne işim var burada demene rağmen... Zaten yabancısı olduğun yerlerden, bir yabancı olarak çekip gidersin… Sadece göstermek, görülmek ve seyredilmek için yaşayan insanlar için... Hayat enerjisi hızlı kullanıma bağlı olarak çabuk tükenir…

Afili gösteriler sınırsız enerji ister, maddi manevi bedel ister... Gösteriye çıkarılan her şey için nice sebepler üretilir… Hepsi de zaman, emek ve proje gerektirir.

Kendiyle mutlu olamayan, kendi iç sesini duymaktan korkan insanların tarzıdır gösteriye çıkar gibi yaşamak…

Yazılan veya ısmarlanan bir hayatın kahramanı olmak… Her an tazelenen bir gündemleri olur bu insanların… Sürekli bir koşuşturmaca ve panik yaşarlar… Hep yetişmeleri gereken yerleri vardır onların…

Seyrederken yorulur mu insan…

İnan yorulur, inan tükenir… Dinlerken için bayılır.

Sağanak geçtikten sonra, üstünden tır geçmiş gibi olursun… Elin kolun kalkmaz olur…

Ardından yaşadığın pişmanlık ve kendine dair öfkeni durduramazsın…

Hadi onun buna ihtiyacı var da yapıyor… Manayı besleyemediği için sesi yükseltiyor da, sen neden seyrediyorsun, neden dinliyorsun yüzündeki garip tebessümle…

Tamam dinliyorum ama...

Artık gör sıkıldığımı dercesine bakışların görülmüyorsa eğer… Kendini bir aynadan farklı hissetmiyorsan karşındaki için… Ve çabuk harcanıyorsan onun yüreğinde…

Hatta hiç girememişsen kalbine…

Ben nerdeyim onun için; var mıyım, yok muyum diyorsan… Onun gözünde bazen göklerdeyken, aniden dipte buluyorsan kendini… Sana herkesten özel davrandığını düşündüğün bir zamanda, kimsenin kıramayacağı kadar incitebiliyorsa seni…

Kendini koruma, kollama ve saklama zamanı gelmiş demektir.

Elinde kalan üç kuruşluk hayat enerjisini de harcamak istemiyorsan eğer…

Seyretmeyi bırak artık… Kendi hikâyenin kahramanısın sen…

Kendi menkıbeni okumak için gönderildin buralara…

Gereksiz yerlerde, yanlış insanlarla harcadığın enerjini artık koy sandıklara…

Devam etmen için onlar sana lâzım olacak… Kendi hikâyeni okumaya başladığında, tüm fazlalıkların… Ve fazladan seyrettiklerin birlikte terk edecekler seni…

Kendi gündemin olacak, kendi hayatını seyredeceksin artık… Farkında olmadan büyüttüğün kendin… Artık daha çok sevilmek ve kabul edilmek isteyecek…

Onu kenara koyduğun ve ihtiyaçlarını görmezden geldiğin için…

Fark edilmeden seven bir aşığın serzenişi gibi sana uzaktan sitem edecek…

Ama bir defa gördükten sonra bırakamayacağın gibi… Kendini ihmal de etmeyeceksin…

Bencilce bir duruşla değil, basiretli bir gözle seyretmeyi öğreneceksin hayatı… Sana sermaye olarak verilen hayat enerjini… Başka egoları beslemek, narsistik benliklerini onarmak için kullanmayacaksın artık… Sadece kırılan kalplere sürülen merhem kıvamındaki şefkatin, içindeki yaşama gücünü tazeleyecek…

Yoksa sahte benlikleri şişirmek için seyredilen her oyun, seyirciler içinde karanlık bir hikâyenin loş ışıkları arasında kaybolup gidecek.

Sen yağmur kadar sakin ama izzetli duruşunla… Hayatının bereketi için yağmaya çalışacaksın… Gök gürültüsü yoluna çıksa da…

Sen yağmur olmanın sükûnetine sığınacaksın…