TR EN

Dil Seçin

Ara

Vicdanın Esrarengiz Sesi

Vicdanın Esrarengiz Sesi

“İki şey bende huşu uyandırıyor.

Üzerimizdeki uçsuz bucaksız gökyüzü

ve içimizdeki vicdan” 

— I. Kant

 

Vicdan ve dimağ iki kanadı, kalbimizin.

Beyin bilmek, kalp anlamak için.

“Kalpten maksat çam kozalağından ibaret bir et parçası değil.”

Kalbin görmesi: basiret. Kalbin koklayışı; sezgi. Kalbin dokunması; hakikat. Kalbin tatması; zevk-i selim.

Kalbe doğmak... Kalbi sıcak, temiz, zengin olmak... Kalbin direnişi... Kalbin paramparça olması.. ve daha nice deyimler.

Kalbimiz, binlerce âlemin numunesini barındırıyor. Sayısız pencere açılıyor farklı ufuklara. Coşkun akarsular, köpüren çağlayanlar, kavuran çöller, savuran rüzgârlar kalbimizde akıyorlar.

Mevsimler, ömrün tercümesi. Akarken fark edilmiyor belki. Bahar çiçeklerinin coşkusu, yaz sofralarının bereketi, hazan yapraklarının hüznü, zemherinin donduruculuğu içimizde sanki.

Yıldızlar doğuyor içimizde, yıldızlar ölüyor. Yüreklerde patlıyor süpernovalar. İçimizdeki uzayda karadelikler var. Hayallerin, ümitlerin sevdaların mezarları, birer karadelik..

Yine de gün geliyor, fezamızda ışıldıyor kehkeşanlar. Ümit, şefkat, aşk ve cıvıl cıvıl duygular.

Şüpheler saldırıyor, meteorlar gibi. “Kalpsiz akıl” da “akılsız kalp” de delik deşik. Vicdan ve dimağ keşfediyor, kelimelerin kalbindeki mahşeri.

Malum dedikçe meçhulde, meçhul dedikçe öğrenme faslındayız. Bilmiyorum, dedikçe marifet kasrındayız.

Perdenin ardı perde.

“Mana-yı harfi” ile bakınca bir bir aralanır

hakikati örten perde.

Büyük sırlardan biri; vicdanın esrarengiz sesi.

Hem Allah’ı hatırlatır, hem de varlığı Halık’ın en büyüleyici âyetlerinden biri.

Vicdanla doğuyor herkes, insan olarak.

Vicdanın hakikatinden uzak yaşıyor kimi...

Ve ölüyor.

İnsanlığı kaybolarak.

 

Vicdan; İçimizdeki Pusula

Öyle bir pusula ki; doğruya, iyiye yönlendiriyor. Haksızlık, kötülük yapmaktan uzaklaşmaya sevk ediyor.

Vicdan pusulasına uymak, vicdani sorumlulukla davranmak; insanı iyi insan haline getirir. Herkes güçlü ve akıllı değil. Herkes çok güzel değil. Fakat herkes, vicdanıyla barışık, erdemli bir insan olabilir. Gülümseyebilir, güzellikleri paylaşabilir, sevebilir. Birinin yarasını sarabilir. Bir yetimin saçını okşayabilir. Bir fidan, bir çiçek dikebilir. Bulutları, dalgaları ya da yağmurları, gökkuşağını temaşa edebilir. Ve oku uzaklardaki hedefine atmak için gerilen yay olabilir.

İyi bir insan, başarı merdiveninden çıkarken de, bir kara bulutun geçmesini beklerken de vicdan rahatlığı hisseder. Vicdanının esrarengiz sesine kulak verir. İşitir, izler, temaşa eder, kâinatı okur. Vicdani kanaatine uygun davrandığı nispette huzurlu olur.

 

Vicdanın Sesi; Hakkın, Hukukun, Adaletin Sesidir 

Vicdanın onayını almayan sadece aklın onayladığı bir karar niteliksizdir. Zihin ve vicdanın süzgecinden geçen karar, sadece doğru olmakla kalmaz. İyi, güzel, hakkaniyetli olur. “Gönlüm rahat” dedirtir.

Vicdanın sesine kulak verilmezse, “Hayat berbat” deme ihtimali yüksektir.

Vicdan; “hükmünü sürekli icraya çalışan içimizdeki hâkim.” İyiliği, adaleti, zerafetle teşvik eden, kötülüğü darlanma ile cezalandıran bir hâkim.

Saf ve duru olanı almaya, bulanık olanı bırakmaya yönlendiren bir hâkim.

Vicdanın esrarengiz sesi berrak ve nazenin. Baskı altına alınması kolay. Onunla baş başa kalınca, başka bir sesle karıştırmak imkânsız.

Biz gerçeklere göz kapasak da, kalp penceresinden bakan vicdanın gözü daima açık.

Dimağ ve vicdan kanatları olan kalp, iman nuruyla nurlandıkça nuranileşir insan.

Vicdan adeta, ruhun derisi gibi. Ruh, vicdanla lezzet duyar. Ceset, ruhla lezzet alır. Rahat bir vicdan, huzurun kaynağıdır. Vicdanen rahat olmak, fıtrat kanunları denilen ilk fabrika ayarlarına uymakla. İçimizde gömülü sistem yazılımına uygun davranmakla mümkün.

Sürdürülebilir mutluluk ancak, Yaradan’ın emirlerine uygun hareket edilerek inşa edilir.

 

Esrarengiz Ses...

Vicdanın mutluluk için önemli olmasının bir başka sebebi, yalnızca ebedi hayatla tatmin olması.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

“İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdanı, saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse, “Ebed, ebed!” sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Çünkü insanın öyle arzuları ve matlapları var ki, ebedî saadetten başka hiçbir şey onları tatmin etmiyor. Bundandır ki, bu dünyada dahi nefis, devam ve beka hissi ile lezzet alır.”

Ölüme karşı bütün isyanlar ve ölümsüzlük için bütün çalışmalar insandaki ebediyet arzusunun yansımasıdır. Bu arzuyu ebedi saadet müjdesi veren Kur’ân tatmin eder. Yoksa binlerce sene dünya saltanatı dahi olsa, sonunda yokluk görünen bir hayat, insan için mutluluktan ziyade azaptır.

Özetle; insanı yaratan ve yaşatan, vicdan denilen çok özel ve çok değerli, doğruya yönlendiren bir uyarıcıyı vermiş.

Temiz bir vicdanın onayladığı gaye ile, insan huzur dolu bir yolculuk yapar. Yanılmaz bir hâkim olan vicdanının esrarengiz sesine kulak verdiği nispette bunun mutluluğunu yaşar.

İnsan evladı insan olarak doğar. Ancak vicdanındaki ilk fabrika ayarları bozulursa, insan kalamaz. Pusulası şaşar, şirazesi kayar, sente ayarı kaçar.

Bazı insanlar, bazen insanlar.

Varlıklar içinde, insanı insana hasret bırakır.

Vicdanı susmuş, ölmüş, esarete düşmüş bir insan, insanlıktan uzaklaşır.

İyiliği bilmez, acı da çekemez. Mutsuzluk içinde bocalar durur, perişanlığın her çeşidine duçar olur.

Her türlü insan vardır. Çünkü her türlü vicdan vardır.