TR EN

Dil Seçin

Ara

Sosyal Fobi

Sosyal fobi, başka insanların da bulunduğu ortamlarda aşırı heyecan duymaktır. Bu kişiler çevrelerindeki kişilerin kendileri hakkında gergin, güçsüz, beceriksiz, yetersiz şeklinde düşünceler içine gireceklerinden endişe ederler. Bu durum sosyal fobi hastasının şiddetli bir kaygı, huzursuzluk ve utangaçlık duymasına neden olur. Sosyal fobiklerin en büyük endişesi topluluk önünde konuşmaktır.

 

Sosyal fobi, başka insanların da bulunduğu ortamlarda aşırı heyecan duymaktır. Bu kişiler çevrelerindeki kişilerin kendileri hakkında gergin, güçsüz, beceriksiz, yetersiz şeklinde düşünceler içine gireceklerinden endişe ederler. Bu durum sosyal fobi hastasının şiddetli bir kaygı, huzursuzluk ve utangaçlık duymasına neden olur. Sosyal fobiklerin en büyük endişesi topluluk önünde konuşmaktır.

 

Sebebi nedir?

Sosyal fobi, bazı kişilik özelliklerinde ve bazı ailelerde daha kolay gelişen bir beyin hastalığıdır. Yapılan çalışmalarda sosyal fobiklerin beyninde bir takım kimyasal bozukluklar olduğu anlaşılmıştır. Sosyal fobinin genetik boyutu ile ilgili çok doğrulanmış bilimsel çalışma yok. Ama anne babada var ise çocukta olma oranı daha yüksek. Tabii bir de yetiştirilme tarzı ile ilgili. Bu kişiler çocukluk dönemlerinde fazla konuşturulmazlar. Böyle bir aile ortamında çocuğun sosyal fobik olma eğilimi daha fazla olur.

 

Belirtileri nelerdir?

Sosyal fobisi olan kişiler duyduğu kaygı, sıkıntı, huzursuzluk ve utangaçlık sonucunda yüz kızarması, ses titremesi, el titremesi gibi bir takım tepkiler verirler. Bu kişiler göz teması kurmaktan kaçınırlar. Mesela bazıları koyu renk gözlük takarlar. Bu kişiler genellikle sözü başkasına bırakırlar. Çok konuşmak istemezler. Hatta ünlü bir hikâye var. Sosyal fobik birisi bir toplumda konuşmak zorunda kalır. Çalışır, çok iyi hazırlanır. Toplumun önüne çıkar. Konuşacağı zaman bütün bildiklerini unutur. Aklına o anda bir espri gelir. “Buraya gelirken söyleyeceklerimi bir Allah, bir de ben biliyordum. Şimdi sadece Allah biliyor” der. Bunun için böyle kişiler genellikle sosyal ortamlardan kaçınırlar.

Bu kişilerde tartışamadıkları için özgüven eksikliği vardır. “Benim fikrim budur, ben böyle düşünüyorum” diyemezler. Bu kişiler kalabalık bir ortama girdikleri zaman herkesin ona baktığı, onunla ilgilendiği korkusu olduğu için tartışma ortamında da sanki bütün gözlerin üzerinde olduğunu düşünürler. Bu korkuyu yenmek için tartışma ortamına yeterli bir bilgi ile gider ise ilk başta performans sıkıntısı yaşar, ama daha sonra başarabilirler. Bir müddet tartışma ortamında dinleyici olurlar daha sonra da daha aktif olurlar.

 

Kimlerde görülür?

Sosyal fobi genellikle ergenlik yıllarında başlayan ve tedavi edilmez ise müzmin seyreden bir bozukluktur. Utangaç, çekingen, kendine güveni düşük, reddedilmeye duyarlı ama başkaları üzerinde olumlu intiba bırakma arzusu duyan kişilerde de ortaya çıktığı söylenir. Kadınlarda da erkeklerde de görülebilir. Ama kadınlarda 1,5-2 kat daha fazla görülür.

 

Sosyal fobi ve okul başarısı

Sosyal fobisi olan çocuklar okulda da girişimci olamadıkları için, özgüven ifade edemedikleri için parmak kaldıramazlar, tahtaya kalkamazlar, sözlüde başarılı olamazlar. Yazılıda daha başarılıdırlar. Ama bu duygu onları daha çok çalışmaya itebilir.

Sosyal fobik kişiler ileride daha başarılıdırlar. Yani fazla konuşmazlar, duygularını bastırırlar. Daha az hata yaparlar. Onun için kendilerini eğer geliştirirlerse, hedefleri var ise, ileri yaşta sosyal fobilerini aşarlar ise yaşıtlarına göre daha tahammüllü, kontrollü, özdenetim becerileri olan, kendine güvenen ve birikimli kişiler haline gelebilirler.

 

Sosyal fobi ve alkol

Alkol kullanımı da diğer bir özellik… Alkol bağımlılığının en önemli nedenlerinden biri de sosyal anksiyetedir. Muhakkak 1-2 kadeh almadan toplum içine giremez bu kişiler. Bu bir müddet sonra 3-4 kadehe çıkar. Alkolün o anda anksiyete giderici etkisinden yararlanırlar. Fakat bu bağımlılığa götürebilir.

 

Sosyal fobi ve depresyon

Sosyal fobiklerde depresyon da görülebilir, sürekli ilgi alanları azalabilir. Yalnız kalmak, yalnız yaşamak isterler. Ve sosyal temaslarını azaltma eğilimine girerler.

 

Tedavisi nasıldır?

Öncelikle kişinin tedaviyi olmayı istemesi gerekir. Tedavide iki yol izlenir. Biri ilaç tedavisi, diğeri psikoterapidir. Günümüzde sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olan, bağımlılık yapmayan, uyku, sersemlik gibi yan etkilere neden olmayan bir takım ilaçlar var. Kimi zaman psikoterapiye gerek kalmadan bu ilaçlar sayesinde kişiler bu sorunlarından kurtulabilir.

Psikoterapi ise sosyal fobinin tedavisinde oldukça etkilidir. Bütün iş kişinin “ben bunu yeneceğim” demesinde. Çünkü bu konuda beyninde yazılmış bir şartlanma var. Bu kişilerin beyninin bir bölümü o kişinin kişiliğinden bağımsız olarak yersiz bir korku üretir. Kişinin bu korkuyu kontrol etmesi gerekir. Kontrol yalnız kendi çabası ile olmaz. Uzman yardımı ile bunu başarması önemli. Uzmanlar ona karşı yöntemler öğretir. Stratejiler verir. Öneriler verir. Bunları uyguladıkça bir süre sonra sorun çözülür.

 

Tedavide klasik yöntemler

Klasik tedavide kişinin exposure dediğimiz yüzleşmesi, girişkenlik eğitimi verilir. Planlama yapılır. Semptom listesi çıkarılır. Ona göre sosyal ortamlara teker teker sokulması ile anksiyetesinin giderilmesi sağlanır. Girmeye korktuğu bir ortam var ise önce imajinasyon tarzında bir yaklaşım sergilenir. O korktuğu ortamı hayal etmesi istenir ya da kişinin eline bir görüntü verilir. Anksiyete planlaması yapılır. Puanlamalar düştükçe bu sefer daha canlı uygulamalar yapılır ve bu şekilde duyarsızlaştırılır.

Mesela uçma korkusu olanlara uçak resmi gösterilir. Kişi uçak resimlerine baka baka duyarsızlaştırılır. Daha sonra uçağa götürülüp getirilir ve binmesi sağlanır.

Kişi seminer vermekten, topluluk önünde konuşmaktan çekiniyor ise kişiye stres yönetimi öğretilir. Mesela biofeedback yöntemi uygulanır. Psikolog eşliğinde yapılan bu yöntemde beyindeki dalgalar bilgisayar ekranında görülür veya bilgisayarda cilt ısısı, cilt direnci, kalp atım hızı değerlendirilir. Kişi korktuğu ortam ile ilgili imajinasyon yaptığı zaman cilt ısısındaki değişiklik, çarpıntı, beyin dalgalarındaki değişiklik ekranda görülür. Psikolog kişiye bu değişiklikleri düşünce gücü ile kontrol etmeyi öğretir. Ve kişi kendi yükselmiş olan otonomik belirtilerini kendi kendine azaltma becerisi kazanır. Ve bu kazandırıldıktan sonra stres yönetimi öğretilir. Kişi daha sonra bunu sosyal bir ortamda uygulamaya başlar.