“Peygamberlerin haberlerinden
senin kalbine sebat verecek ne varsa Biz sana anlatıyoruz.
Bu kitapta da sana hakkın tâ kendisi,
mü’minler için bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.”
(Hûd Sûresi, 11:120)
Kur'ân-ı Kerîm'in kıssaları, içerdikleri pek çok dersin yanı sıra, inananlar için büyük bir güç kaynağı teşkil ederler.
O kıssalar, her şeyden önce, hakkın tâ kendisidir, tümüyle yaşanmış gerçeklerdir. Onlarda hiçbir kuşkuya yer yoktur. Onun için, o kıssaları okuyanlar, herhangi bir tereddüde kapılmaksızın, kendilerini bu dünyada yaşanmış gerçek olayların içinde bulurlar.
…
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Kur’ân’ın bize anlattığı bu gerçek dünya ile bizim yaşadığımız hayat arasında ciddî farklılıklar vardır. Bunun sebebi ise, Kur’ân’ın ve bizim, olaylara bakış açılarımız arasındaki farklılıktır.
Biz, zamanın ve mekânın son derece dar bir aralığından dünyayı seyrederiz. Sınırlarımız, bulunduğumuz yer ve yaşamakta olduğumuz andan ibarettir. Bu memleket, bu şehir, bugün, bu dakika—işte bizim dünyamız bu kadar dar bir alana hapsolmuştur.
Lâkin bu küçük ve dar dünya, bize bütün bir âlem olarak görünür. Sanki bulunduğumuz mekândan başka bir yer yokmuş, sanki bütün zaman bizim yaşadığımız andan ibaretmiş ve hiç bitmeyecekmiş sanırız. Onun için küçük olaylar gözümüzde büyür. Pek yakın bir gelecek, gözümüze uzak görünür. Başımıza gelenler, iyi de olsa, kötü de olsa, bize hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Bu yüzdendir ki, iyi günlerimiz bizi gaflete sürükler, kötü günlerimiz de karamsarlığa iter.
Kur’ân’ın bakış açısı ise ezelîdir. O, bir hadiseyi ele aldığı zaman, onu geçmişi ve geleceğiyle, bütün sebep ve sonuçlarıyla birlikte görür ve gösterir. Birkaç yıllık bir ömür bize hiç son bulmayacakmış gibi görünürken, Kur’ân, Nuh aleyhisselâmın kavmi içinde geçirdiği 950 seneyi birkaç cümlede özetler. Oysa o ömür içine nice hadiseler, çileler, meşakkatler sığmıştır.
Birkaç dakika içinde okuyup geçiverdiğimiz Mûsâ aleyhisselâmın kıssasında da nice yılların olayları, nice gözyaşları, nice eziyetler, nice çabalar, nice sınanmalar vardır.
Kur’ân bize bütün bunları bir arada anlattığı için, o yaşanmış olaylar gözümüzde büyümüyor. Büyücülerle karşılaşmanın heyecanını yaşamıyoruz; çünkü sonucu biliyoruz. Büyücülerin iman ettikten sonra başlarına gelenler de bizi fazla üzmüyor; çünkü onların ıstıraplarının artık dinmiş ve Allah’ın rahmetine kavuşmuş olduklarını biliyoruz. Denizin yarılması gibi müthiş bir hadisenin öncesinde mü’minlerin neler yaşadıklarını, nasıl bir ümitsizlik ve çaresizlik içinde bocaladıklarını da pek düşünmüyoruz; çünkü maceranın sonu, bizim bulunduğumuz yerden açıkça görünüyor.
…
Şimdi bir düşünelim:
Bu hadiselerden herhangi birinin yaşanmakta olduğu yerde ve zamanda bulunsaydık, bu kadar rahat olabilir miydik?
Sonucunu henüz gözümüzle görmediğimiz o maceralar bize hiç bitmeyecekmiş gibi görünmez miydi?
Veya şöyle de düşünebiliriz:
Bizim yaşamakta olduğumuz hayata da böyle bir bakış açısından bakabilseydik, ne görürdük?
Bize hiç bitmeyecekmiş gibi görünen günlerin ve yılların gerçek hayat ve gerçek zaman içinde işgal ettiği yer ne kadardır?
Yaşadığımız hayata Kur’ân’ın ışığında baktığımız zaman bu soruya son derece rahatlatıcı bir cevap buluruz. İşte, Kur’ân’ın bir mü’mine kazandırdığı en önemli şeylerden birisi de böyle bir zaman genişliğidir.
Bu bilinci en etkili bir şekilde bize yaşatan da, Kur’ân’ın baştan sona gerçeklerden ibaret olan kıssalarıdır.
Bu kıssalar sayesinde biz bir kısacık an içinde boğulmaktan kurtuluruz. Yaşadıklarımızı, geçmiş ve geleceğiyle beraber, bütün sonuçlarıyla birlikte görmek ve değerlendirmek imkânına kavuşuruz.
Hayatımızı dolduran mücadelelerin kısır çabalardan ibaret kalmadığını görür, onların Hz. Âdem zamanından beri devam eden bir silsile içinde yer aldığını, ebedî sonuçlar veren bir hakikate dayandığını görürüz.
Allah için söylenen bir söz, Allah için atılan bir adım, Allah için çekilen bir çile, Kur’ân’ın bize rehber olarak gösterdiği büyük insanların büyük dâvâlarıyla beraber ebediyete mal olur. Cismimiz bu dünyanın küçük bir yerinde, zamanın dar bir aralığında bulunsa da, ruhumuz Kur’ân’ın bize gösterdiği sonsuzluk âleminde teneffüs eder.
Kur’ân’ın haberleri, kalplere işte böylesine sebat verici haberlerdir.
Eğer ibret gözüyle bakılırsa, bu haberler içinde gerçekten büyük öğütler ve hatırlatmalar bulunur.