TR EN

Dil Seçin

Ara

Güzel Öğüt

Güzel Öğüt

Her pişmanlık, kulak asılmamış bir öğüdün hüzünlü hatırasıdır aslında. Yaşanmış ve de yaşanacak kötülükler, gereğince önemsenmemiş güzel öğütlerin bir sonucudur. İnsanın ve insanlığın, havaya, suya, gıdaya ihtiyaç duyduğu gibi ruhunu yatıştıracak, aklını iyi ve doğru olana kanalize edecek öğütlere ihtiyacı vardır.

Her pişmanlık, kulak asılmamış bir öğüdün hüzünlü hatırasıdır aslında. 

Yaşanmış ve de yaşanacak kötülükler, gereğince önemsenmemiş güzel öğütlerin bir sonucudur. 

İnsanın ve insanlığın, havaya, suya, gıdaya ihtiyaç duyduğu gibi ruhunu yatıştıracak, aklını iyi ve doğru olana kanalize edecek öğütlere ihtiyacı vardır. 

Öğüt, özü samimi, dışı sade, gönlün derinliklerine kadar işleyen bir üslupla söylenmiş sözdür. “Sen onlara sırf Allah’ın lütfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Âl-i İmrân, 3/159) ayeti güzel öğüdün de anlam çerçevesini çizmektedir. 

Etrafımız ders alınacak olaylarla, varlıklarla çevrili. Her şeyde Allah’ın isimlerinin tecellisi görünür, her tecelli de güzel bir öğüt… Kâinat kitabı hem ilk bakışta anlayabileceğimiz, hem de ancak derin bir tefekkürle farkına varabileceğimiz öğütlerle dolu. Varlık başlı başına bir öğüt. 

Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda öğütle ilgili birçok ayetin olduğunu görürüz. Emirler ve yasaklamalar yanında tavsiye edici nitelikte olan öğütler de mevcuttur Kur’an’da. Önceki toplulukların başına gelen olayları konu alan kıssalar, ders alınması gereken öğüt niteliğindedir. “Bu, sizden Allah’a ve ahiret gününe inananlara verilen bir öğüttür.” “Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.” “Bu, (tüm) insanlık için bir açıklama/manifesto, muttakiler için de bir hidayet ve öğüttür.” “Allah, bununla sizlere ne güzel öğüt veriyor” ayetleri Kur’an’da sıkça geçmektedir. Bu ayetler, Allah Kelam’ının insanlığa güzel ve ebedi öğütleridir.

Yüksek perdenden söylenen, ültimatom, bildirge niteliğindeki sözlerin yapamadığını bazen bir güzel söz yapabilir. Kaba kuvvetin giremediği bir kapıdan güzel öğüt girer. Hiçbir sözün ve davranışın tesir edemediği sert ve katı bir mizacı, güzel bir öğüt yumuşatabilir. Bununla ilgili oldukça anlamlı şöyle bir hikâye anlatılır:

Büyük İskender Çin’e kadar uzandı, dünyayı baştanbaşa gezdi ve türlü türlü ilimler öğrendi. Keyd ismindeki Hint padişahı ona boyun eğmedi. İskender, Hint padişahına şöyle bir not gönderdi: “Hükmüme boyun eğ. Eğer boyun eğmezsen daha önce başına buyruk padişahlara boyun eğdirdim; acı bir şekilde boyun eğdiririm sana da…”

Bunun üzerine Keyd, İskender’e bir mektup yolladı: “Bütün dünyayı fethettin. Tut ki benim ülkemi de fethettin. Bu fani dünya ile ne diye övünür durursun?”

İskender onun sorusuna bir soruyla cevap verdi:

“Sen ne ile övünürsün?”

Keyd ona şöyle cevap verdi: “Ben bilmekle övünürüm ve sen bile benim bildiklerimi bilmezsin. Sana bir bilge göndereceğim. İlmimi ondan öğren.” Derken bilge, İskender’in bulunduğu yere geldi.

İskender bir gün, küçük bir küpü ağzına kadar yağla doldurdu ve bilgeye gönderdi. Bilge, bin tane iğneyi yağın içine batırdı ve İskender’e geri gönderdi. İskender, yağın içinden iğneleri çıkartıp eritti. Sonra cilalanmamış, mat bir ayna yaptı ve bilgeye geri gönderdi. Bilge, İskender’in gönderdiği aynanın mat olan yüzünü cilaladı, açtı ve parlattı. Bunun üzerine İskender, bilgeyi huzuruna çağırttı. Bilge huzurunda hazır olunca, ona şöyle bir soru sordu: 

“Sana yağ dolu küp gönderdim. Bunun manası nedir?” 

Bilge ona şöyle cevap verdi: 

“Bununla, küp yağla dolu olduğu gibi ben de ilimle doluyum; ağzına kadar dolu küpte başka yağa yer olmadığı gibi diğer insanların ilminin benim yanımda yeri yoktur”, demek istediniz. Ben ise iğneleri yağa sapladım, bin iğneyi ağzına kadar yağla dolu küpe sığdırabildim. Sen, iğneleri çıkarıp erittin. Bu eriyikle mat bir ayna yaptın ve bana gönderdin. Bununla “Ayna katı ve mat olduğu gibi benim gönlüm de çokça kan dökmekten katı olmuş,” demek istedin. Ben de o mat aynayı parlattım. Böyle yaparak, “Senin katı gönlünü öğüt ile yumuşatayım, pasını gidereyim,” demek istedim.”

İskender, bilgenin teklifini kabul etmiş mi, tepkisi ne olmuş, orasını bilemiyoruz…

Peki ya siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız? İskender bir yana aslında hepimiz, kısa süreliğine emanet verilmiş hayatımızın padişahıyız ve matlaşıp hissetmez olan kalplerimizi canlandıracak, gönlümüzü aydınlatacak olan Kur’an bize o güzel öğütlerini ayet ayet dillendiriyor. Evet en güzel söz Kur’an’dır; “Allah, bununla sizlere ne güzel öğüt veriyor.”