Bilgelik kelimesi üzerine vurgu yapmak istiyorum.
Hepimiz hayatta pek çok tercihlerle karşılaşırız.
Aslında nasıl yaşayacağımız da bir tercihtir, öylesine rüzgârda savrulan bir yaprak gibi mi, atalarımızın babalarımızın bildiği şekilde mi, iş, ev, uyku ve mutfağa hapsedilmiş bir şekilde mi, yoksa bilgece tanıyarak, anlayarak, farkında olarak, anlamlandırarak mı?
Hepimiz her şeyden önce bu tercihle yüzyüzeyiz.
Ve maalesef bir çoğumuza kendimizi medeniyetin bizim için örülü sıradanlıklarla, sorgusuzlukların, hazır cevaplarla kucağına bırakmak daha kolay geliyor.
(Levent Bilgi)
***
Hz. İsa şöyle dedi:
“Suyun fazlası bitkiyi öldürdüğü gibi, yiyeceğin fazlası da duyguları öldürür.’’
(Ebu Saad el-Ebî)
***
Bilgili insanların umutları,
bilgisiz insanların zenginliğinden daha değerlidir.
— Demokritos
***
HZ. MUHAMMED’E EN GÜZEL ŞİİRİ YAZAN RUS PEREYASLOV:
“Veda hutbesini okuduğumda aniden içimden şiir yazma isteği geldi. İçime ne dolduysa kağıda döktüm. Aslında orada Hz. Muhammed’in söylediği hiçbir konu benim dinime aykırı değil. Hz. Muhammed ışık saçan bir insan.” dedi.
…
Rusya genelinde dört yıldır düzenlenen “Âlemlere Rahmet Peygamber Hz. Muhammed” konulu şiir yarışmasına bu yıl 112 şair katıldı. Ancak bu yıl birincilik ödülünü kazanan olmadığını bildiren jüri en iyi şiire ikincilik ödülü verdi.
İkinci sırayı Müslüman olmayan Nikolay Pereyaslov’un “Muhammed Peygamberin Veda Hutbesi” adlı şiirinin alması büyük ilgi çekti. Marat Safiulin “Örtü” şiiri ile Galina Emıkova’nın “Mekke yağmuru” şiiri üçüncü sırayı birlikte paylaştı.
Juri Başkanı Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü Profesörü Eduard Balaşov konuşmasında dört yıl içinde juri üyesi olarak birçok şiiri okuduğunu ve her yıl yarışmaya gönderilen şiirlerin kalitesinin arttığını ifade etti. Balaşov, “Aslında bu tür yarışmaları diğer din mensuplarının da gerçekleştirmesi gerekiyor. Ve ben bunu diğer dini temsilcilere teklif edeceğim. Çünkü, bu tür yarışmalar şahsın manevi olarak büyümesine yol açıyor.” şeklinde konuştu.
Hz. Muhammed (asm) ile ilgili yazdığı şiirin hikayesini anlatan Nikolay Pereyaslov maceranın Türkiye’de Antalya’da yaptığı tatil ile başladığını söyledi. Pereyaslov, “Eşimle birlikte Türkiye’ye tatile gitmiştik. Bir tur sayesinde Rusya’da çok sevilen ve sayılan Nikolay’ın kabrini ziyaret etmiştik. Ve orada Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasına rağmen Nikolay’a karşı oluşan büyük saygıyı gözledik. Ve çok şaşırdık. Oradaki temizlik, kiliselerin durumu hayranlık vericiydi.” diye konuştu.
Ülkesine döndüğünde kendisinin İslam’a ilgi duyduğunu belirten Pereyaslov, Hz. Muhammed’in hayatını okuduğunu ve özellikle “Veda Hutbesi”nden çok etkilendiğini belirtti. Pereyaslov, “Veda hutbesini okuduğumda aniden içimden şiir yazma isteği geldi. İçime ne dolduysa kağıda döktüm. Aslında orada Hz. Muhammed’in söylediği hiçbir konu benim dinime aykırı değil. Hz. Muhammed ışık saçan bir insan…” dedi.
Nikolay Pereyaslov şiirini okurken
***
İlim sahilsiz bir denizdir;
bilirim diyen cahildir.
— Şair Nâbi
***
“Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah’ın (cc) kudretinin delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir ve kabarır. Şüphesiz ki ona hayat veren Allah (cc), mutlaka ölüleri de diriltir.”
(Fussilet Suresi, 39)
***
KÜLTÜRLÜ OLMAK
Kültür sahibinde fikir, bünyesi haline gelmiş bilgidir. Gıdanın döne dolaşa damarlarımızda kan hâline gelişi gibi.
Kimse bize, kilerindeki erzakı gösterip o miktarda kan sahibi olduğunu iddia edemez. Kimse de ansiklopedi ezberlemekle kültürlü olmaz.
Kültür, bilgi sahibi olmak değil, bilme hasletine ermektir. Bilme hasletine eren bilmediği şeylerin de bir nevi alimidir. Nasıl ki parası olan satın almadığı şeylerin de bir nevi maliki…
Bütün bilgilerin kaynağı, idrak çilesini çekmiş ve bir dünya görüşüne varmış her insan kültürlüdür. Bunun içindir ki üniversitelerde ve bilhassa mücerred (soyut) ilim fakültelerinde talebe her şey öğrenmekten ziyade nasıl öğrenileceğini öğrenir. Üniversite, öğrenme metotlarını öğreten ocak.
Bir şeyi bilme hüneriyle, elmas takma sanatı arasında ince bir yakınlık var. Elmas mahfazasını zengin etmez, onunla çizgilerini ifade eden vücudu kıymetlendirir. Bu yüzden bir bakkalın pırlantaya boğulmuş parmakları gibi kültüre sadece ve kabaca mahfazalık etmek, üstelik servet cakası yapmak, hakiki kültürsüzlüktür.
Kültürden gaye, en sade ve en zarif kılık içinde bizzat mücevher olmaktır.
(Kültürden Gaye, Necip Fazıl Kısakürek)
***
Göz kamaştırıcı bir rehberdir şu beyit:
“Tâ geçmeyince medrese-i kıyl ü kâlden
Anlanmaz ıstılâhı kitab-ı mahabbetin”
Yani Nâbi diyor ki:
“Dedikodu medresesinin okulunu terk etmedikten sonra sevgi kitabının ne dediği asla anlaşılmaz. Kıyl ü kâl (Arapça) dedikodu demek, güft ü gû (Farsça) da bunun eş anlamlısı. Yani hesapsız söz ve beyhude soru ve cevap.”
(Ayine, İskender Pala)
***
OKUMAK İLERİYE YATIRIM YAPMAKTIR
20-60 yaş sürecinde okuyanlar, sonraki dönemlerde zihinsel problemlere daha dirençli oluyorlar. Düşünce ve kültür faaliyetinden kopmayanlarda Alzheimer’e yakalanma tehlikesinin üçte bir oranında azaldığı müjdesi de var.
(Guardian’dan bir haber)
***
NE GÜZEL
Ne güzel enseyi geçmemesi saçların,
Alnımızda bitmesi
Tane tane olması kirpiklerin
Tel tel olması kaşların
Ne güzel insan yüzü
Elmacık kemiği ve on parmak
Ya dünyamız, bütün bu mevsimler
Bulutlar telli kavak
Ya İstanbul
— Oktay Rıfat Horozcu