“Aşkın, beyinde muhakeme yeteneğini çalıştıran bölümü etkisiz hale getirdiği, beyindeki kimyasallardan serotoninin aşıklarda ve saplantılı kişilik bozukluğu olanlarda aynı seviyede olduğu belirlendi. Aşık olan kişiler, sevdiklerine karşı muhakeme yeteneğini kaybediyor. ‘Aşıkken tamamen kör oluyor’. ve aşık olunan kişinin olumsuzlukları beynin bu bölgelerinin çalışmaması nedeniyle görülemiyor.”
“Beynin ‘zihin teorisi’ olarak adlandırılan ve başkalarıyla farklılıklarını ortaya koyan mekanizması da, aşık olunca devreden çıkıyor. Bu nedenle kişiler aşık olduklarıyla aralarında bir ayrım yapmıyor ve onu kendisi gibi görüyor.” (A.A.)
...
“Muhabbet gözü kusuru görmez.” der Bediüzzaman.
Aşk da şiddetli bir muhabbet/sevgi olduğuna göre, kusur görmemesi çok normal. Aşkın gözü kördür yani.
Bilim adamları, bunun nörolojik sebebini “beyinde muhakeme yeteneğini çalıştıran bölümün etkisiz hâle gelmesi” şeklinde teşhis etmişler.
Peki âşıkta başka nelere sebep olur bu muhakeme kaybı? Bediüzzaman’ın ilginç bir tespiti daha vardır bu konuda:
“Bazan birşeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur.”
Haberde yer alan “..kişiler âşık olduklarıyla aralarında bir ayrım yapmıyor ve onu kendisi gibi görüyor”. cümlesi, Said Nursî’nin bu tespitini teyit ediyor olsa gerek. Her insan başka bir âlem olduğu halde, âşık maşukunu farklı bir kişi olarak kabul edemez, onu kendi rengine boyar, görmek istediği gibi görür bir anlamda. Bu da aslında onu inkâr etmek, yani onun farklı özelliklerini yok saymak anlamına geliyor.
Muhakemenin yitirilişine dair, Said Nursî’nin verdiği ilginç bir örnek daha vardır ki, benzerlerinin âşıklarca çok defa seslendirildiğini görürsünüz.
“Meselâ biri demiş: ‘Güneş mahbubumun hüsnünü (güzelliğini) görüp utanıyor; görmemek için bulut perdesini başına çekiyor.’”
Bediüzzaman şöyle seslenir bu aşığa: “Hey âşık efendi! Ne hakkın var, sekiz İsm-i Âzam'ın bir sahife-i nuranîsi olan güneşi böyle utandırıyorsun?”
Demek insan, bazen sevdiğini yüceltmek adına, nicelerini yerebiliyor, nice hakikate zulmedebiliyor.
Aslında, sadece karşı cinse karşı hissedilen aşkta değil; insanın hemcinslerine ya da bazı olgulara karşı zaman zaman duyduğu aşırı sevgi/taraftarlıkta da, bu muhakeme kaybı gözlenebilir. Yani tarafgir bir gözle bakmak, çoğu kere doğru sonuç vermez. Yine Said Nursî’nin ifadesiyle “Düşkün fikrin hakem olamaz.” Muhakemenin yitirildiği bir hâl, elbette sıhhatli bir hakemliğe engeldir. Zira iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etmek için beynin muhakeme gücüne ihtiyaç vardır.
Aşkın bu olumsuz halinin doğurduğu en vahim sonuç ise, ebedî hayatla ilgili olsa gerek. Zira insanın bu geçici dünyada verdiği kararlar, sonsuz hayatını şekillendirecektir. “Muhakemesiz bir sevginin”, sonsuz hayatta karşımıza neler çıkaracağını tahmin etmek ise zor değil.
Bediüzzaman, insanın “âkıbeti görmeyen kör hissiyâtı” ile “bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih” ettiğini söyler. Bu zaaf, âyet-i kerimede işaret edilen “Onlar, seve seve dünyayı ahirete tercih ederler” (İbrahim Sûresi, 14: 3) sonucuna kadar götürür insanı. Yani geçici olanı, sonsuz olana tercih etmek… İşte tam bir hamâkat hali, tam bir muhakeme yitirilişi!