TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

AÇ MI KALSINLAR?

Müslüman zengin de olabilir; ama hem zenginliğin kaynağı (servetin elde ediliş yolu) meşru olacak, hem de servet üzerindeki “başkalarına ait haklar” ödenecek.

Zengin malındaki hakların başında zekat, yakından uzağa doğru akrabanın nafakası, fitre, kurban, zorunlu hale geldiğinde yoksullara-zekat dışında-yardım, devletin ihtiyacı bulunduğunda talep edilen vergiler vardır.

“İnsanlara, çalışıp kazanmaları yerine karşılıksız yardımda bulunmanın sakıncalarından bahsedenler” oluyor; bunlar, “herkese iş bulmalı, kazanıp yaşamaları sağlanmalı” diyorlar, bu teklife ve temenniye itirazımız yok, ama herkese iş bulmak her zaman mümkün olmuyor, herkes her zaman çalışamıyor; böyle olunca bırakalım da aç ve açıkta mı kalsınlar!?

İslam’da servet emanettir, bir yandan ibadet aracıdır, bir yandan da çetin bir imtihan sorusudur.

(Hayrettin Karaman)

 

***

 

ÇABUK SIKILMAK

Bir işe yelteniriz. Faaliyet zevk verir. Bazen de sıkıntı. İlerlemenin, gelişmenin bedeli vardır: külfet ve zahmet. Defalarca denemek zorunda olabiliriz yapacağımız işi. Her denemenin bedeli de içimize dolup taşan sıkıntı hissidir. Sıkıntı hissini düşman belleyenler bunu engel olarak görüp yılgınlığa düşerler. Sorun çabuk sıkılmak değil, sıkıntı hissini yaşamamalıyım diye yapılan işten vazgeçmektir.

Bazen uzun vadeli bir işe koyulup kolları sıvamaya kalktığımızda bazı zevklerimizden fedakârlık etmek zorundayızdır. Üniversite sınavına girecek öğrencilerin daha az film seyretmesi, arkadaşlarıyla daha az buluşup sohbet etmesi gibi. İşe koyulduğumuzda içimiz içimizi yer. İşin başından kalkıp televizyonu açar bir filme takılır, internet başında saatlerce vakit öldürürüz. Çünkü televizyon ve internet bizden enerji talep etmez. Oysa, bir işin sonunu getirmek sabır gerektirir. En çok da sıkıntı yaşamaya sabır. Tamam, eğlenceli aktivitelere de ihtiyacımız vardır. Ama yaptığımız işlerin bize anında zevk ve haz sunma zorunluluğu yoktur.

Çalışırken “anında” ücret talep edenler yarı yolda kalmazlar, sıkça yarı yoldan dönerler. Oysa bu daha zahmetli değil midir?

(Mustafa Ulusoy)

 

***

 

MİLLİ EĞİTİM BU MU?

Antalya’da yapılan bir ankette, dört lisedeki 289 öğrenci ile görüşülerek bazı ünlü isimlerin fotoğrafları gösterilmiş, bunları tanıyıp tanımadıkları sorulmuş.

Erkeklerin yüzde 69’u, kızlarınsa yüzde 88’i 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i tanımamış. Gençlerin neredeyse tamamının tanıdığı fotoğraf rap’çi ’50 Cent”.

Şimdi tablonun bazı önemli kısımlarını sunuyoruz: Mehmet Akif Ersoy (Tanıyorum diyen erkek %49, kız %41), Mevlânâ (Tanıyorum erkek %77, kız %72), Orhan Pamuk (Tanıyorum erkek %49, kız %45), Ayşe Kulin (Tanıyorum erkek %3, kız %1), Mona Lisa (Tanıyorum erkek %87, kız %91), Angelina Jolie (Tanıyorum erkek %78, kız %91), Brad Pitt (Tanıyorum erkek %81, kız %88), Ayhan Işık (Tanıyorum erkek %22, kız %77), Müşfik Kenter (Tanıyorum erkek %2, kız %5), 50 Cent (Tanıyorum erkek %92, kız %82), Fahir Atakoğlu (Tanıyorum erkek %0, kız %3), Sultan Vahdettin (Tanıyorum erkek %45, kız %24), Enver Paşa (Tanıyorum erkek %15, kız %11), Che Guavera (Tanıyorum erkek %75, kız %66), Kenen Evren (Tanıyorum erkek %31, kız %12).

Medyanın popüler kültürün köpüğü ile beslediği gençlerimiz artık fikirlere ilgi göstermiyorlar. Bazı kendini akıllı sayan eğitimcilerin “Divan edebiyatı çocukları edebiyattan soğutuyor.” tezi etrafında geliştirdikleri “geçmiş kültürü bütünüyle karalama” kampanyasını bir yana koysak, “ezbercilik, ezbercilik” diye yırtınarak Milli Eğitim programlarına demediklerini bırakmayanları bir yana koysak, günümüzün gençleri hiçbir alana ciddi ilgi duymuyorlar ki, onların dediklerini öğrensinler.

Tahsil ve terbiye disiplin işidir. Siz her tür disipline “tu kaka” derseniz; üç gün sonra öğrenci kafanıza çıkar. Nitekim bugün orta öğretim bu tablo içindedir.

Son olarak Milli Eğitim yetkililerine şu ikazı yapmak isterim. Bu anketi ciddiye alsınlar. Aynaya bakmakta fayda var.

(Mustafa Kutlu)