TR EN

Dil Seçin

Ara

Sigaraya Kökten Çözüm / Röportaj

Psikiyatri uzmanı olan Dr. Aydın DEMİRKOL Ankara İl Sağlık Müdürlüğü Ruh Sağlığı Dispanserinde başlatıp geliştirdiği özgün sigara bırakma grup terapilerini, alınan başarılı sonuçların ardından, halen çalışmakta olduğu özel bir psikiyatri merkezinde de sürdürmeye başlamıştır. 2 seans grup terapi uygulamasının ardından sigara bırakma oranları %75 civarında bulunmuş, sigarayı bırakan grup üyelerinin ifadeleri, grup terapi ortamında ekspiryumda karbon monoksit ölçümleriyle doğrulanmıştır. Yepyeni ve henüz hiç aşina olunmayan bir yaklaşım olmasına karşın elde edilen bu başarı, sigaraya karşı doğru bir strateji uygulandığını düşündürmüştür. Dr. Aydın DEMİRKOL ile geliştirdiği bu yeni yöntemi konuştuk.

 

YILDIRIM: Sayın Demirkol, sigara konusunda hangi noktada bulunuyoruz, siz nasıl bir manzara görüyorsunuz?

DEMİRKOL: En dost görünen ancak en sinsi düşmanımız olan sigara bağımlılığı, alınan tüm önlemlere karşın halen artış eğilimini sürdürmektedir. Bununla birlikte son 15 yılda ülkemizde sigaraya karşı atılan dev adımlar sigarayla mücadelede kısa vadede artış eğilimini durduramasa da en azından artış hızını azaltmayı başarmış gözükmektedir. Orta ve uzun vade için daha umutlu olduğumuz bu yeni kurtuluş savaşımız, tüm kitleleri olmasa da bizleri fazlasıyla mutlu etmektedir.

YILDIRIM: Siz bu kurtuluş savaşında yeni ve etkili bir strateji geliştirdiniz. KÖKTEN ÇÖZÜM adını verdiğiniz bu yeni yöntemi bize anlatır mısınız?

DEMİRKOL: Daha öncesinde sigarayı tanımamız çok önemli. Onu ve taktiklerini bilmemiz, yeni yöntemimizin de daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

YILDIRIM: O halde bildiğimizi zannettiğimiz sigarayı bize nasıl anlatacaksınız?

DEMİRKOL: Yeni oluşturduğumuz kavramlarla sigara hakkında bildiğimiz çoğu ezber bozulmak zorunda. Her ne kadar etkisi yüzeyselmiş gibi algılansa da sigara aslında ruhumuzun derinliklerine hitap ediyor. Sigara veya daha geniş anlamıyla tütün, bilinçaltında bize adeta filmler oynatıyor. Bilinçaltımızda birçok köklü (arketipik) ve başka birçok simgeler (semboller) kullanarak yarattığı seri imgeler (bilinçaltında beliren resimler) birleştiğinde bu filmler oluşuyor. Başrolde herkesin kendisini gördüğü (ya da gösterildiği) bu filmler bir yandan bizi cesur ve özel bir kahraman gibi hissettirirken, bir yandan da yalnızlık hislerimizi ve belirsizlik korkularımızı azaltıyor. Yani sigara bilinçaltımızda yarattığı hilelerle bütün temel korkularımızı ve bu korkulara panzehir olabilecek gereksinmelerimizi aynı anda ve çok dengeli bir biçimde kullanıp sömürerek bizi esir ediyor. Temel kaygılarımızın sözde azalmasından kaynaklanan ve “ben sigarayı seviyorum” zannettiren sahte bir haz hissiyle de esaretimizi devam ettiriyor. Çok yüksek bağımlılık yapma gücünü, aslında bilinçaltımızda esareti cesaret gibi, klişe sigara içme hareketlerini özel olma gibi, bağımlılığı da bağımsızlık gibi hissettirme yanılsatmalarıyla başarıyor. Öte yandan kontrol ve seçim hakkı bizdeymiş gibi davranarak bizi yönetiyor, kontrolümüzü tamamen eline aldığı halde kontrol ve yönetim tamamen bizdeymiş gibi rol yapıyor, uygun zamanda da çıkarlarına uygun zararları veriyor.

Bütün bunları bir süper gücün üçüncü dünya ülkelerine davranış biçimine benzetebiliriz. Süper güç her zaman nazik, saygılı ve övücü davranır. Süper güçlü olduğu halde aşırı nazik davranması ve samimi dost görünmesi derin bir kontrast ve buna bağlı bir karizma yaratır. Söz konusu etki de bizde hoş bir psikolojik felç olma haline sebep olur. Böyle bir üçüncü dünya ülkesi lideri ne kadar bağımsız hissederse, sigara içen biri de en fazla o kadar bağımsız hisseder. Her zaman gizli bir ezikliği vardır ancak çoğu zaman bilinci bunu algılamaz. Sigaranın bedene verdiği zararlar iyi bilinir, ancak ruhumuza da her zaman böyle kronik zararlar verir. Bazı kişileri bedensel zararlardan muaf tutması taktik gereğidir. Herkes derinlerde ölüm konusunda kendisini özel ve muaf hissetme yanılgısı içinde olduğu için bu taktik rahatlıkla işler. Sigara bedenimize istisnai olarak zarar vermeden geçse de ruhlarımıza fark ettirmeden her zaman esaret ezikliği zararını verir. Sigaranın bugüne kadar neredeyse hiç anlaşılamamış evrensel etkisi veya taktiği, bilinçaltının derinliklerinde evrensel psikolojik imgeler ve bunların yerel sempatik uyarlamaları yoluyla olur.

YILDIRIM: Karşımızda çok stratejik bir düşman var anlaşılan. Dost kisveli gerçek bir düşman bu. Böyle bir düşmanla nasıl mücadele edilir? Siz bu düşmana karşı nasıl bir yöntemle çıkıyorsunuz?

DEMİRKOL: KÖKTEN ÇÖZÜM ile. Heybetli bir görünümü olsa da tütün gerçekte ayrık otu gibi davranır yüzeyde masum çimen gibi görünse de çok derinlere inen kökleri diğer bitkilere zarar verir. Tütün de ayrık otu misali yüzeyde efkâr dağıtan bir arkadaş gibi görünse de gerçekte bedenimize ve ruhumuza büyük zararlar veren görünmez köklerini uzatır. İşte yöntemimiz bilinçaltımızın derinliklerine uzanan bu yabani bitkileri köklerinden çıkarmaya benzetilebilir. Bu yöntemin özü, sigaranın bilinçaltımızda bizi fesatça kontrol etmeye yönelik olarak harekete geçirdiği imge ve simgeleri deşifre ederek oyunu bozmaktır. Sigaradan canlıymış gibi bahsetmemiz dikkat çekebilir. Bu tesadüfî bir benzetme değildir. Sigara zaten bilinçaltımızda animistik yani canlı bir biçimde algılanır.

KÖKTEN ÇÖZÜM yönteminin felsefesi ise “bir kişiye sigaranın verdiklerinden daha iyisi verilmeden sigara bırakılamaz” ilkesidir. Bu nedenle yöntem, başka bir benzetmeyle sigaranın bize hissettirmeden sunduğu sahte başrollü korsan DVD’lerin yerine, hayatın gerçek filmlerinin başrollerinde gerçek kahramanlar olarak oynamayı sağlamaktır. Beynimizde, sigaradan yüksek bedellerle ithal edilerek sağlanan sahte ve sözde keyfin yerine, kendimizi gerçekleştirme yoluyla ve emekle beynimizde zaten mevcut bulunan mutluluk maddesi olan endorfinleri sürekli olarak üretimde tutmak hedeflenmektedir. Bu şekilde sigaranın karizması bozulmakta yerine kendi öz karizmamız ve gerçekten değerli ve bağımsız olmamız geçmektedir.

YILDIRIM: Peki nikotini atlamıyor muyuz? Asıl etken nikotin değil mi?

DEMİRKOL: Ne yazık ki birçok bilimsel çevre bile aynı yanılsamaya düşüyor. Tütün bağımlılığı da tüm madde bağımlılıkları gibi biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin birlikte rol oynadığı biyo-psiko-sosyal bir sorundur. Önceleri tütün bağımlılığı daha çok sosyal bir tercih gibi algılanırken, günümüzün bilimsel modasına göre de daha çok biyolojik etkenlere özellikle de nikotine indirgenmektedir. Oysa psikolojik alan en az vitrine çıkmış, ancak gerçekte en önemli olanıdır.

YILDIRIM: Anlaşılan yanlış teşhis var ortada..

DEMİRKOL: Eksik teşhis demek daha doğru. Psikolojik etkenlerin göreceli olarak daha az önemsenmiş olmasında en önemli unsur yeterince anlaşılamamış olması veya neredeyse sadece ‘özenti’ gibi yüzeysel olanlarının fark edilebilmiş olmasıdır. Bu tür yaklaşımlarla psikolojik alanın derinliklerine ya hiç girilmemekte ya da oral saplanma gibi geçen yüzyılın önemli ancak güdük kalmış söylemleri tekrar edilmektedir. Oysaki tütün bağımlılığında, kolektif ve kişisel bilinçaltımızı içeren derin psikolojik etkenler söz konusudur ve bağımlılığın en önemli unsurları gözükmektedir.

YILDIRIM: Peki nikotinin bu bağımlılıkta rolü ne?

DEMİRKOL: Popüler etken olan nikotin, bağımlılıkta önemsiz değil ama asla sanıldığı kadar önemli değildir. Tütünün popülerliğinde nikotin gerek şart olabilir ama asla yeter şart değildir. Bir benzetmeyle ifade edecek olursak derinlerde bulunan psikolojik etkenler azmettirici, nikotin ise yalnızca tetikçidir. Nikotinin tütün bağımlılığında en önemli etken olmadığının kanıtları ise araştırma bile gerektirmeyecek kadar kolayca görülebilir. Şöyle sıralayabiliriz:

1) Sigarayı gençlerin çoğu deniyor ve bu denemeler nikotinin etkisiyle olmuyor. Çoğunlukla da zaten denenmek değil doğrudan kullanmak için başlanılıyor. Başlatan nedenler psikososyal olarak kabul görse de sürdüren etken, pek çok bilimsel çevrede bile tuhaf bir çıkarsamayla neredeyse yalnızca nikotinin etkisine bağlanıyor. Oysa aslında çok güçlü psikososyal etkenler nikotinin de devreye girmesiyle biraz daha güçlenmiş olarak yoluna devam ediyor.

2) Nikotin sigaranın yerini tutmuyor: Nikotin bantları, sakızları, inhalerleri, hatta sigaranın hemen her unsurunun taklit edildiği elektronik sigaralar ile nikotin çok daha saf ve oldukça zararsız olarak ve hatta daha fazla miktarlarda vücuda alınabildiği halde neredeyse kimse sigarasını bunlarla değişmiyor.

3) Kahvehane garsonları gibi yoğun pasif içiciler akşama kadar yoğun nikotin solusalar da bağımlı değilseler nikotin yoksunluğuna girip akşam evde sigara yakma gereksinimi duymuyorlar.

4) Dudak tiryakileri, nikotin emilimi çok daha az olmasına rağmen sigara bırakmada benzer zorluklar yaşıyorlar.

5) Reklamlarla sigara satışları çok artıyor, nikotin burada da devre dışı.

6) Nikotin diğer uyuşturucu maddelere benzer sarhoşluk ve öfori dediğimiz sahte mutluluk yapmıyor.

7) Gebeler ve tehlikeli bedensel hastalığa yakalananlar çoğunlukla nikotin eksik mi fazla mı demeden aniden sigarayı bırakabiliyorlar.

8) Nikotin çekildiği zaman diğer uyuşturucu maddelerin çoğu gibi fiziksel olarak çok sarsıcı belirtiler vermiyor.

9) Kumar, seks, internet gibi madde dışı bağımlılıklar nikotin gibi temel bir kimyasal maddeye dayanmadan da oluşabiliyor.

10) Sigarayı bıraktıktan yani nikotin kanda sıfıra yakın olmasından yıllar sonra bile tekrar başlanabiliyor.

YILDIRIM: Çok net anlaşılıyor ki, sigara bağımlılığında temel etken nikotin değil, psikolojik.

DEMİRKOL: Nikotinin bu devasa bağımlılığı tek başına açıklayabilmekten uzak olması, sigara kullananların büyük çoğunluğunun bilinçlerinde sigarayı bırakmak isteyip de bırakamaması gibi göstergeler, dolaylı olarak tütünün bilinçaltı etkilerine işaret etmiş oluyor. Pek çok bilimsel çevre bile “nikotin eroin kadar güçlü bağımlılık yapıcı bir maddedir” yanılgısına düşüyor. Gerçekte eroin kadar hatta daha fazla bağımlılık yapan nikotin değil sigaranın veya tütünün kendisidir. Zira sigarada nikotinin çok ötesinde, bilinçaltımıza derin etkiler yapan psikolojik, sosyal simge (sembol) ve imgelerden oluşan filmler bizler şimdiye dek bilmesek de her zaman iş başında olmuşlardır. Nikotin bu filmlerin bilinçaltımızda daha canlı algılanmasını sağlayan ses ve görüntü sistemi sağlar. Filmler olmasa görüntü ve ses sistemi ne işe yarar?

YILDIRIM: Şu anki sigara bağımlılığından kurtarma uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

DEMİRKOL: Getirdiğimiz yeni kavramların penceresinden bakıldığında sigara bırakmada kullanılan popüler yöntem ve yaklaşımların pek çoğu hatalı gözükmektedir. Örneğin sigara bıraktırmak için en sık başvurulan yaklaşım sigaranın zararlarından bahsetmektir. Sigaranın zararlı olduğunu artık 5 yaşındaki çocuk bile bilmektedir. Sigaranın zararlarından bahsetmenin veya paketlerin üzerine yazmanın neredeyse hiç yararı olmadığı gibi, bilinçaltında tam aksine tercüme edilerek ünlü “bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla” klişesi gibi algılanarak tersine tepkilere neden olma olasılığı yüksektir. Neyse ki, matematikte eksinin eksiyle çarpımının sonucu artı yapmaktadır. Yani bazen bir yanlış diğer bir yanlışla etkileştiğinde sonuç olumlu olabilmektedir. Örneğin sigarayı bırakmada, beyaz önlük güvenilirliğinde sigaranın zararlarının anlatılması beklentisi içinde olan bağımlı kişilik yapısında olanlarda bu yanlışlar kısmen işe yaramaktadır. Çünkü bu yöntemi kullanan doktorlar, kişiye, sık sık gereksiz öğütler veren ancak onların iyiliğini çok isteyen ebeveynlerini hatırlatmakta, bu sayede onlarla özdeşleşmek için sigarayı bırakabilmektedir. Aslında burada işe yarayan şey sigaranın zararlarından bahsetmenin kendisi değil, doktorun kişiliğinde özdeşleşme yapılan ana-baba figürüne itaat edilmesindeki iç yatışmasıdır.

Yapılan bedensel tetkikler de aynı yanlış beklentiyi beslemektedir. Oysa sigara bırakmada tetkik yapılması check-up dışında işe yaramaz çünkü bu tetkikler sonucunda “siz sigarayı bırakmamalısınız” diye bir sonuç çıkması düşünülemez. Sigaranın zararlarının tetkiklerle gösterilmesindeki amaç da yine ruhsal etkilidir. Amaç hastanın bilinçaltına uzanacak bir korku oluşturup bırakmasını sağlamaktır. Yani şu an birçok sigara bırakma polikliniklerinde kullanılan yaklaşımlar bunlardır. Maalesef bu yanlışlar, sigara bıraktırmaya kalkışan az sayıdaki psikiyatri polikliniklerinde de taklit edilmektedir. Oysa ki yukarıda bedensel zararların ön planda vurgulandığı, anlaşılmadan uygulanan en popüler yöntemler, bilinmese de özünde zaten ruhsal kökenlidir. Yani sigara bağımlılığını anlamaktan uzak, yanlış ruhsal yaklaşımların genelde bağımlılığın asıl tıp dalı olan psikiyatri dışı hekimlerce uygulanması gibi çarpık bir yapılaşma söz konusudur. Bir anlamda beynindeki felçten dolayı ayağını oynatamayan bir hastanın ortopedi tarafından tedavi edilmesine benzer bir durum oluşmuştur. Bunda tütünün psikolojik etkilerinin psikiyatri tarafından bile şimdiye kadar anlaşılamamasının rolü büyüktür.

YILDIRIM: Sohbetimizi bitirirken son olarak ne söylersiniz.

DEMİRKOL: Tütünün yüzyıllardır sürdürdüğü emperyalist stratejiler, derinlikler psikolojisinin tütün bağımlılığında da geçerli gözükmesiyle çok daha anlaşılır bir duruma gelmektedir. “Türk gibi sigara içmek” deyiminin dünyaya yayıldığı bu topraklardan köken alan bu yeni bakış açısı, bu konudaki çok da hoş görünmeyen imajımızı bundan böyle tüm insanlığa “Türk gibi sigara içME” biçimine dönüştürebilecek bir katkı yapabilme fırsatını ve onurunu da bizlere sunmaktadır. Yöntemin veya daha önemlisi yeni bakış açısının asıl gücü, sigaranın esas etkisinin bilinçaltımıza yönelik olduğunun geniş kitlelerce anlaşılmasıyla ortaya çıkacaktır. Tütünün bugüne kadar anlaşılmaktan uzak olan bilinçaltı etkilerinin tanınması, başlamayı önleme ve sosyal ortamın sigaraya gereksinim duyulmayacak bir biçimde sağlıklı yapılanmasına önemli katkılar sağlayabilecektir.

YILDIRIM: Çok teşekkür ederim.

DEMİRKOL: Ben de teşekkür ediyor ve şahsınızda, konunun önemini idrak ve takip ederek ilk defa yazılı yayımlanmasına imza atan Zafer Dergisini kutluyorum.