TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

Amerika sonrası dünya

Geçen ay Newsweek’te çıkan başyazı oldukça ilginçti. Fareed Zakaria’nın kaleme aldığı yazıda, dünyanın Amerika karşıtlığından, Amerika sonrası bir dünyaya doğru gitmekte olduğu ifade edildi. Zakaria’nın bu iddiayı desteklemek için öne sürdüğü delilleri şöyleydi:

“Etrafınıza bir bakın. Dünyanın en yüksek gökdeleni Taipei ve çok yakında Dubai olacak. Dünyanın en büyük ticaret şirketi Pekin’de. Dünyanın en büyük rafinerisi Hindistan’da inşa ediliyor. Dünyanın en büyük yolcu kapasitesine sahip havalimanı Avrupa’da inşa edildi. Gezegenimizdeki en büyük yatırım fonu Abu Dabi’de. Son araştırmalara göre dünyanın en zengin on insanı içinde sadece ikisi Amerikalı.”

Buna benzer başka örnekleri de sıraladıktan sonra yazı şu fikri öne sürüyor:

“Bir on yıl öncesinde ABD bu kategorilerin hepsinde en tepedeydi. Amerikalılar dünyanın neden kendilerine karşı olduklarını öğrenmeye çalışıyorlar ama esasında dünya başka bir yöne doğru ilerliyor. Amerika dışındaki insanlar, Amerika’dan nefret etmek yerine, Amerika-sonrası dünyayı kurmakla meşgul.”

Analiz, pimpirikli Amerikalıların dünyada olan bitenlerden dolayı yanlış nedenle kaygı duyduğunu ustalıkla izah ediyor. Bu arada, Amerika’dan dünyanın nasıl göründüğünü başarıyla anlatıyor.

Lakin, dünyanın geri kalanının tarafına geçip de baktığımızda, manzara çok da parlak görünmüyor. Çünkü görünen o ki, Amerikalıların yarışta önde götürdüğü bayrağı devralıp aynı yarışı devam ettirme hevesindeler. Arada bir kalite farkı yok yani.

 

***

 

Coca Cola’dan E211 özrü

Eskiden beri Coca Cola’nın formülünün sır gibi saklandığı bilgisi, hafızamızda bir yer işgal eder durur. Belki Coca Cola’ya bizi çeken önemli reklam öğelerinden birini de bu sır teşkil etmekteydi. Bir şeyin sırlı olmasının ona olan cazibeyi artıracağını herhalde Coca Cola firmasının reklamcıları da vakti zamanında düşünmüşlerdi.

Öyle ya da böyle, Coca Cola’nın bir sırrı vardı, evet. Bunu biliyorduk da, neden böyle bir sırra ihtiyaç duyulduğu konusunda, iyi niyetimizden olacak, aklımıza hiç kötü bir şey gelmedi onca yıl. Eminiz, bizim gibi siz de, herhalde rakip firmalar öğrenmesin gerekçesinden hareketle piyasa rekabeti çerçevesinde değerlendirmiştiniz bu sırrı. Peki ya, bu sır insan sağlığını tehdit eden unsurlar barındırıyorsa?

Maalesef, korkulan gerçek çıktı. Coca Cola’da bulunan E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin siroza neden olduğu anlaşıldı.

Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu madde, C vitaminiyle karşılaşınca kanserojene dönüşüyor.

Bu yönüyle siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkaran madde, aynı zamanda hiperaktivite bozukluğuna da sebep oluyor.

İddialar karşısında uzun süre sessiz kalan Coca Cola firması, bu maddeyi ürünlerinden çıkartacağını söylüyor ama maddenin yerine koyabilecekleri bir bileşeni henüz keşfedemediklerini söyleyerek de bir gerçeği apaçık ortaya sermiş oluyorlar:

İnsanlar ya bu zararlarıyla beraber kola içecek ya da hiç içmeyecek. Çünkü zararsız kola üretilemiyor!

 

***

 

Barbi, bebek mi sahiden?

Barbi bebek, Mattel ailesinin küçük kızları Barbara’dan esinlendikleri bir model bebek.

Elinde parası olup da küçük kızına bir Barbi bebek almayan aile yok gibi.

Küçük kız çocuklarının rol modeli bizim Barbi bebeğimiz. Nasıl bir rol modelidir bizim Barbi?

Bir kere Barbi bebek şirin bir kız çocuğu değildir. Öyle, kıvır kıvır saçlı Barbi bebek inceciktir, sarışındır, seksidir, başına buyruktur. Öyle “Anneciğim, beni seviyor musun?” diye annesine nazlanan bebeciklerden değildir. Çok şık giyinir, çeşitli marka giysileri vardır. Çok lüks bir evde oturur; üç katlı, yüzme havuzlu. Şimdi bizim kızımız da Barbi gibi olmak isterse ne yapabilir?

Bir kere, öyle lüks evlerde oturamaz, bedenini kendi arzusuna göre onun bedeni haline dönüştüremez. Belki saçlarını sarıya boyatabilir. Gözlerine lens takabilir. Bir de şık cep telefonu alabilir.

Ha bir de, bizim kızımıza bu rol modelden kala kala “zayıflamak” kalır. Kızımız zayıflar, zayıflar, zayıflar.

Ama bu yolun sonu, aneroksidir. Kızımız artık kendi bedeninden nefret eder.

 Erdal Atabek, Psikolog.

 

***

 

İslâm Bilim Teknoloji Müzesi açıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür Bakanlığı ile yaptığı ortak çalışma ile dünyada bir ilke imza atarak, İslâm kültür çevresinin bilim dünyasına katkıları ve modern bilimin oluşumuna etkilerini yansıtan İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ni kurdu.

Gülhane Parkı’nda açılan müzede Müslümanların 8. ve 16. yüzyıllar arasındaki devrelerinde gerçekleştirdikleri alet ve cihazların örnekleri sergilenecek. Bu örneklerin çok büyük bir kısmı Frankfurt Üniversitesi Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitüsü tarafından kaynaklardaki tarif ve resimlere, çok küçük bir kısmı da günümüze ulaşan orijinallere dayanarak yapıldı.

Müzede, Müslüman bilginlerin kurdukları rasathaneler, hastaneler, kimyasal düzenekler ve üniversiteler gibi kurumsal eserler görsel olarak yer alıyor.

Müzenin ilkokul çağındaki çocuklarımızın eğitiminde de çok önemli bir işlev yükleneceğini şimdiden söyleyebiliriz.

 

***

 

New York Times’ta şeriata övgü

Bizimkiler dudak bükmeye devam ededursun, New York Times gibi dünya genelinde takip edilen Batılı bir gazetede, şeriata övgü içeren bir yazı kaleme alındı.

Harvard Üniversitesi’nden genç hukuk profesörü Noah Feldman’ın imzasını taşıyan yazıda, pek çok kimse için şeriatın kesilen eller, taşlanan zaniler ve baskı altına alınan kadınlar gibi korkunç şeyleri çağrıştırdığı ifade edildikten sonra; oysa İslâm hukukunun tarihinin büyük bölümünde aslında dünya üzerinde var olan en liberal ve hümanistik hukuk ilkelerini sunduğu tespit ediliyor.

Feldman, bu tespite o dönemdeki diğer hukuk sistemleri ile İslâm hukukunu karşılaştırarak varıyor:

“Geleneksel İngiliz yasalarının 5 şilinden yüksek hırsızlıklar ve daha pek çok suç için idam cezasını öngördüğünü bugün kim hatırlıyor? Ya da işkencenin 18. yüzyıla dek çoğu Avrupa ülkesinde adli sistemin meşru bir unsuru olarak kabul edildiğini kaç kişi biliyor? Cinsiyet ayrımcılığına gelirsek, İngiliz geleneksel hukuku (common law), evli kadınlara herhangi bir mülkiyet hakkı tanımıyor, hatta onlara kocalarından bağımsız bir hukuki kişilik bile atfetmiyordu. Öyle ki İngilizler elde ettikleri sömürgelerde şeriat hukukunu kaldırıp kendi hukuklarını uyguladıklarında, bunun sonucu, kadınları şeriatın kendilerine verdiği haklardan mahrum bırakmak oldu.”

Feldman, makalesinin devamında, şeriatın bir adalet kaynağı işlevi gördüğü, ulemanın şeriat sayesinde dünyevî iktidarı sınırlandırıp keyfî iktidarı önlediği, mahkemelerde kayırmanın yasaklandığı, fakir ve zengine eşit muamele yapılmasının emredildiğini de ilave ediyor.

 

***

 

“Fikre karşı kurşun sıkıyoruz”

Bu itiraf cümlesi, deneyimli bir CIA ajanına ait. Eric Haseltine isimli ajan, sonu olmayan savaşı şu cümlelerle özetliyor:

“Teröre karşı savaş verdiğimizi söylüyoruz ama bu savaş asimetrik bir savaş. Biz fikirlere kurşun sıkıyoruz. Gel gör ki fikir dediğin şeye kurşun işlemiyor. Ve böylesi asimetrik bir savaşta bizde mühimmat yok. Bir fikri ancak daha iyi bir fikirle yenebilirsiniz ve fikre karşı kurşun sıkmak da iyi bir fikir değil!

Onların [Müslümanların] tezleri şöyle: İslâm Hristiyanlık’tan daha üstün, bunu bilen Batı, Müslüman dünyayı yok etmeye çalışıyor. Haçlı seferlerinden bu yana hedefleri bu! Haçlı saldırıları devam ediyor, eskiden İngiltere’de olan liderlik şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde. Bu güçlü teze karşı, sizin elinizde sadece ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ kavramları var. Adamların ülkesine girince, onca adaletsizlik ve sorgu skandalları ortaya çıktıkça bunlar da pek işe yarıyor denilemez. İslâm düşüncesi karşısında durabilecek hiçbir güç yok, muhteşem bir felsefi boyut içeriyor.”

 

***

 

Proklüstes’in yatağı

Fikir dünyamızın öteden beri püsküllü belasıdır ithal kavramlar. Bu kavramlar yüzünden, kendi gerçeklerimizi bir türlü olduğu gibi kavrayamayız. Ve kavram kargaşası denen kör döğüşü, birbirimize daha da yabancı kalmamızla sonuçlanır. Son dönemde yazdığı tarihî kitaplarla adından sıkça söz ettiren Mustafa Armağan, kendi gerçeklerimizi ithal kavramlarla izah etme hatamızı mitolojideki Proklüstes’in yatağına benzetiyor:

“Mitolojide Proklüstes diye bir adamdan bahsedilir. Proklüstes zalim bir adammış ve bunun meşhur bir yatağı varmış. Sokaktan geçen adamları o yatağa yatırıyormuş. Eğer ayağı uzun gelirse ayağını kırıp kesiyor, kısaysa çekiyor kopana kadar, tam denk gelene kadar. Tabi mitoloji diyeceksiniz ama bu bize bir şey anlatıyor.

Eğer teoriniz önceden hazırsa kendinizi onun içine o yatağa sıkıştırır gibi sıkıştırarak, uzun geldiyse keserek, kısa geldiyse çekerek ona uydurmaya çalışırsınız. Türkiye’de modernleşme diye yapılan düşünce faaliyetlerinin önemli bir bölümü bu şekildedir.”

 

***

 

Mini etek erkeği öldürüyor!

Bir toplumda psikologların görevi nedir? İnsanların ruh sağlıklarını korumak ve muhtemel tehlikelerden uzak tutmak elbette. Kendilerine ruh hekimi denmesinin nedeni de bu. Peki ama bizim ülkemizde neden bir psikolog çıkıp da kadınların açık giyinerek erkeklerin ruh sağlıklarını bozduğunu, hadi onu geçtik, en azından böyle bir ihtimalin bulunduğundan açık bir dille bahsedemez?

Sebebini hepimiz biliyoruz aslında. Bugünlerde Şerif Mardin’in bahsettiği mahalle baskısı değil ama devlet baskısının toplumda yol açtığı korku sonucu işinin ehli uzmanlar dahi kendi alanlarıyla ilgili doğruları bir filtreye tabi tutmak zorunda kalıyorlar.

Biz de bu yüzden bazı doğruları, başkalarından duymak durumunda kalıyoruz. İşte medyada yer alan Rus psikologla ilgili haber de onlardan biri.

Habere göre, Rus Bilim Akademisi’nin önde gelen psikologlarından Leonid Kitaev-Smyk, mini eteğin ortaya çıkmasından sonra erkeklerin tüm güçlerini kaybettiğini ve kadınların kölesi haline geldiklerini iddia etti.

Rus psikolog 30 yıllık araştırmalarından elde ettiği sonuçlara bakarak, “Erkekler kışkırtıcı elbiseler ve davranışlar sergileyen kadınları gördükçe cinsel arzularını bastırmak isterken aciz duruma düşüyor. Bu strese bağlı hastalıkları körüklüyor ve erkeklerin % 80’i daha 60 yaşına gelmeden ölüyor.” demiş.

Bizim çağdaşlarımız meseleyi hâlâ medenî olup olmamakla izah ededursunlar, bu arada olan erkeklere oluyor.