Soru: K-Pop nedir? Sakıncaları varsa nelerdir? Bu konuda ebeveyn olarak bizlere neler tavsiye edersiniz?
Cevap: Tüm ebeveynlerimiz sizin kadar duyarlı olsalar ne iyi olur. Zira bu konu o kadar büyük problemlere gebe ki maalesef toplumumuzda ve özellikle ebeveynlerde yeteri kadar hassasiyet yok. Hatta bahsettiğiniz K-Pop müziğine hayran olan ebeveynlerin varlığı azımsanmayacak kadar fazla. Evlatlarıyla beraber bu müziği icra eden grupların attıkları adımı dahi takip eden yetişkinler var maalesef. K-Pop, Güney Kore pop müziğinin kısaltılarak yazılmasıyla ortaya çıkan bir kavramdır. Ancak K-Pop’u sadece müzik ile sınırlı olarak değil; bir yaşam tarzını ihtiva eden bir kavram olarak ele almamız gerekmektedir. Ardında Güney Kore Devleti’nin desteği bulunan K-Pop akımı tüm dünyaya kültür ve dinlerinden bağımsız yeni bir hayat felsefesi öğütlüyor. Eğer yetişkinler olarak bu konu üzerine eğilmezsek zaten zararlarını görmeye başladığımız bu akımdan çok daha büyük darbeler yiyeceğimizi düşünüyorum.
K-Pop ile ilgili iki yıldır araştırma içerisindeyim. Bu konuda yayınlanan akademik yazıları ve medyayı takip ederken aynı zamanda bu müzik akımına hayran olan gençlerle de iletişim halindeyim. Genel olarak edindiğim kanaat ise K-Pop akımının bu kadar revaç bulmasının altında yatan sebeplerin büyük oranda dünyevileşen hedeflerimiz ve ev ortamının tamamen ekrana teslim edilmesi olduğunu görüyorum. Ebeveyn için en önemli hedef okul derslerindeki başarı ise ve evde herkes ekranın karşısına hapsolmuşsa elbette birileri evlatlarımızı istedikleri gibi yetiştirirler. Maalesef ebeveynlerin bıraktığı boşlukları birileri dolduruyor.
Birkaç ay önce K-Pop ile ilgili kaleme aldığım bir köşe yazımdan sonra isimsiz bir mesaj aldım. Yazımda özellikle genç kızların bu akımın en meşhuru olan BTS adlı grup için kendilerinden geçercesine çığlıklar attıklarına şahit olduğumu yazmıştım. Mesajda K-Pop hayranı olduğunu söyleyen birisi beni eleştirirken aynı zamanda gençler nezdinde K-Pop’un neden bu kadar popüler olduğunu da anlatıyordu. Sadece bu mesajı okumamız bile yetişkinler olarak nerede hata yaptığımızı ve ne yapmamız gerektiğini bize anlatıyor. Buyurun mesajı beraber okuyup analiz edelim:
“Bu konuda güzel araştırma yapmışsınız. Ve ben bir Army’im (K-Pop hayranları kendileri için ‘ordu’ anlamına gelen bu İngilizce tabiri kullanıyor). Sizin bahsettiğiniz çığlık atan, onlara bayılan, kızlara kısaca ‘oppacı’ deniyor. Ve tüm Army’ler böyle değil. Sizin yaptığınız sadece fandomda kötü olanlarını ortaya çıkarmak. Ama bu konuda yanılıyorsunuz ki gençlik çok iyi yerlere gidiyor. Siz bunu farkında değilsiniz. BTS şarkılarında ne demek istediğini de araştırın. Diyorlar ki: Hayallerinizden vazgeçmeyin, umutlu olun, biz de bir gün dipteydik, ama buraya kadar yükseldik, siz de yapabilirsiniz diyorlar. Benim burada demek istediğim şey K-Pop’u yanlış anlamanız ve görmeniz. Siz o BTS üyelerinin ne kadar zorluk geçirdiklerini bilmiyorsunuz. Bir tanesi evde ailesinde sevilmiyor, kendini tuvaletlere kilitleyip ağlıyor, kendini yalnız hissediyor. Siz umarım araştırırsınız BTS üyelerinin acılı hayatları diye. Belki biraz vicdanınız varsa anlarsınız. Çok Army var, beni ailem sevmiyor, ben BTS ile hayata bağlandım diyor. Bazısı onları tanıyınca intihardan vazgeçtim diyor. Bunun gibi çok şey var. Umarım beni anlayabilmişsinizdir. Saygılarımla”
Umarım dediği gibi gençlik çok iyi yerlere gidiyordur. Tabi ‘iyi’ kavramından ne anladığımız da önemli; ancak bu, konumuzun kapsamında değil. Okuyucum, yazımda bahsettiğim gençlerin gerçekten var olduğunu ve onlara ‘oppacı’ denildiğini ifade ediyor. Ancak burada benim fandomdaki kötü örnekleri ön plana çıkardığımı ve abartıya kaçtığımı söylüyor. Fandom, hayran grubu demek. Yaptığım araştırmalarda sayısız fandom grubu olduğunu ve bu gruplarda bir çeşit rütbe/kıdem esasına göre bir hiyerarşik sistemin olduğunu öğrendim. Bu fandom grubu ünlüyü yakın takibe alarak her adımını izliyor ve onun tanınmasına yönelik her türlü çalışmayı yapıyor. Bununla beraber hayranı oldukları kişi herhangi bir eleştiriye maruz kalırsa da onu tüm güçleriyle savunuyorlar. Oppacı ise argoya kaçan bir kavram ve genel olarak hayran olduğu ünlüye âşık olan, aşkının attığı adımı bile takip eden, ona en ufak bir eleştiriye dahi saldırganlıkla cevap veren kişilere deniliyor. Buna, bir çeşit tek taraflı saplantılı aşk diyebiliriz. Aslında böyle gençlerimizin olduğunu bilmek bile bir çeşit anormalliğe işaret değil midir? Bu durumun sıradan bir müzik grubu sevgisinden çok öte anormal bir durum olduğu ortada değil midir?
…
Mesajda dikkatimi çeken nokta, gerek BTS üyelerinin gerekse de Army’lerin çektikleri sıkıntılardır. Asıl üzerinde durulması gereken nokta da burasıdır kanaatimce. Army olan okuyucum, birçok insanın ailesi tarafından sevilmediği ve intiharı düşünürken BTS sayesinde hayata tutunduğunu söylüyor. Bu ifade biz ebeveynler için çok önemli bir uyarıdır aynı zamanda. Gençlerimiz ebeveynleri tarafından sevilmediğini düşünüyor. Bunun en büyük sebebi de gencimizin yakın çevresi tarafından anlaşılamadığını düşünmesidir. Aslında BTS’nin şarkılarında geçen “ümidini yitirme, hayallerinden vazgeçme, özgür ol” gibi ifadeleri ebeveynler olarak bizim belli bir amaç dâhilinde kullanmamız gerekiyor. Gençlerimizin buna çok ihtiyacı var. Herhangi bir fikir ileri sürdüğünde onu saygıyla dinlemek yerine küçümsemek; ona destek olmak yerine kösteklemek; ona sevgimizi göstermek yerine sürekli talimatlar yağdırmak evladımızı bizden uzaklaştırır. Aile ortamı motive edici olmak zorundadır. Ailesinin sevgisinden ve desteğinden emin olan bir genç saplantılı bir âşık haline gelmez.
Öte yandan K-Pop sektörü Güney Kore’de tek kelimeyle vahşi bir sistemle işletiliyor. Pop gruplarının arkasında şirketler var. Bu şirketler şarkıcı olmak isteyen gençleri topluyor, çeşitli eğitimlerden geçiriyor ve çıkış yapabilenlerle, attıkları adımın bile şirketin iznine tabi olacağı sözleşmeler imzalıyorlar. Ünlü olan grup bu dakikadan sonra şirketin tam manasıyla ‘malı ve kölesi’ oluyor. Grup üyelerinin nerede olursa olsun yazacaklarına, söyleyeceklerine, ne yiyip ne içeceklerine hatta ne giyeceklerine bile şirket karar veriyor. Grup üyelerini aynı evde ikamet ettiren şirketler dahi var. Genellikle grup üyelerinin evlenmesi yasaklanıyor. Hatta bir grup üyesi evlendiği için hayranları büyük tepki gösterdi bunun üzerine şirket o grup üyesine evlendiği için özür diletti. Bakınız, gayet insani bir durum olan evliliği bile reddeden bir ilişki biçiminden bahsediyoruz. Yani evlatlarımıza ‘özgür ol!’ diyen K-Pop şarkıcısı aslında bir ‘şirket kölesi.’ Hallerinden memnun kölelerin özgürlük şarkıları söylediği bir tezat ile karşı karşıyayız.
…
Ailesinde dışlandığını hisseden genç, akrabası olan akranlarından da iletişim olarak uzaksa kendini anlaşılmış hissedeceği gruplara yönelir. Bu grupların da en önde gelenleri yazımızda fandom olarak ifade edilen hayran gruplarıdır. Gerek telefon ve gerekse de internet aracılığıyla sürekli irtibatta olan bu gençler aynı dava uğruna mücadele verdiği arkadaşlarının yanında kendini çok mutlu hissediyor. Bu fandomun oluşmasına vesile olan ünlüye de daha fazla minnet duyup bağlanıyor.
Biz çocuklarımıza uğruna mücadele edeceği bir dava ve bu davayı güden bir çevre sunmadığımızda gençliğin o mücadeleci fıtratı kendini tatmin edecek araçlar muhakkak buluyor. Bu tatmin aracı bazen bir futbol takımı olurken bazen bir bilgisayar oyunu oluyor; bazen de BTS örneğinde olduğu gibi bir müzik grubu oluyor.
Evlatlarımıza sunacağımız davada/fikirde somut olarak görebileceği örnek şahsiyetlerin varlığı da çok önemlidir. K-Pop veya diğer akımlara bağlanan gençler kendilerine örnek olarak gösterilen bir takım şarkıcılarla en azından görsel olarak muhatap olduktan sonra onlar gibi giyinmek, onlar gibi düşünmek ve onlar gibi yaşamak istiyor. Bu da hayran oldukları insanlara daha fazla bağlanmayla sonuçlanıyor.
Modern çağda ne yazık ki gençlerimize dava olarak üniversite mezunu olmayı; örnek şahsiyet olarak da parası bol meslek sahiplerini gösteren yani hayatı sadece maddiyata indirgeyen ebeveynlerimiz çoğaldı. Ebeveynler, evlatlarına uğrunda mücadele edeceği bir davadan bahsetmiyor artık. Gençlerimiz de bu örneklik ihtiyaçlarını başka yerlerde aramaya başlıyor.
Çocuklar için ilk örnek şahsiyetler anne ve babalarıdır. Anne ve babalar bunun farkında olarak davranışlarına dikkat etmeli ve çocuklarının hakkı olan ilgi ve sevgiyi göstermelidir. Gerekli ilgiyi göremeyen çocuk, zamanla başka örnekler aramaya başlıyor ve bunun sonucunda yanlış örneklerin peşinden gidebiliyor ve hatta körü körüne bağlanabiliyor bu örneklere. Belki de sosyal medya çılgınlığına, terörizme ve ‘oppacılığa’ bir de bu açıdan bakmamız gerekiyor.
Çocuklar büyüdükçe onların anlam dünyalarını zenginleştirecek şahsiyetleri onlara tanıtmalıyız. Kitap, müzik, sinema gibi araçlar bu noktada çok önemlidir. Bu noktada başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) olmak üzere tüm peygamberlerin ve sahabenin hayatlarını anlatan kitaplar, filmler, konferanslar ve benzeri çalışmalar çok büyük bir fonksiyon icra ediyor. Bununla beraber önemli ilim ve fikir insanlarını evlatlarımıza tanıtmalıyız.
Evet, ebeveynler olarak büyük imtihanlardan geçiyoruz. Ancak evlatlarımızı kaybetmemek adına onlara sahip çıkmak, onları anlamak, değerlerimizle uyumlu bir dost grubu edinmesine yardımcı olmak ve onlara somut örnekler sunmak zorundayız. Aksi takdirde fıtri ihtiyaçlar kendini tatmin edecek yolları öyle ya da böyle bulur.