Nasreddin Hoca’nın hikmet dolu ve ibretfeşan fıkralarından birisi de gölü mayalaması meselesidir. Bilindiği gibi bir gün Hoca Nasreddin’in elinde bir kaşıkla gölün kenarında bir şeyler yaptığını gören dostları, o ibret bahçesine teveccüh ederek Hoca Efendi’ye ne yaptığını sorarlar. Nasreddin Hoca cevaben, gölü mayaladığını söyleyince hayretlerini gizleyemeyen dostları, bu defa, hocam, gölün maya tuttuğu hiç görülmüş mü? diye tekrar sual edince, Hoca’nın cevabı harika olur: Evet, ben de biliyorum ki göl maya tutmaz; ama ya bir de tutarsa!
İşte fıkranın hakikati bizce şu mânâlara işaret etse gerekir.
Akıl bir iksirdir. İnsan o aklı istikamette kullandığı takdirde, sonsuz bir zaman ve mekânı onunla mayalayabilir. Mesela, sabah namazına kalkmaya karar veren insan, namaz vakti gelince abdestini alıp namazını kılıyor. Bu faaliyetler arasında insanın eli, ayağı, yüzü ve sair âlet ve cihazatı hep namaza müteveccih oluyor. Namazın kılındığı zaman da akıl sayesinde mayalanmış oluyor. Ayrıca her yanından arşa kadar melekler bu haberi birbirine ulaştırarak nihayetsiz bir mekânı ve zamanı şenlendiriyor. İşte bütün bu faaliyetlerin iksiri akıl oluyor.
Diğer taraftan şu kısacık dünya hayatıyla ebedî saadetini kazanan insan, göle maya tutturmuş demektir. Ebediyet gölünü altmış senelik bir ömrün mayalayamayacağı bedihî bir hakikat olduğundan Cennete sırf Rahman-ı Rahim’in lütfuyla girildiği anlaşılıyor.