Bir vazoyu kırsanız, sonra da bunu en mahir bir ustaya en itinalı şekilde yapıştırtsanız, acaba o vazo eskisi gibi olur mu? Mutlaka ya bir yerinden su sızdırır veya kırıkların izleri sırıtır. İşte insanoğlu da böyledir. Önemli olan kaybolmuş bir sağlığı kazandırmak için çalışmak değil, bu sağlığın kaybolmaması için uğraşmaktır.
Doktorluk, tarihin ilk zamanlarındaki amprik devirlerden beri tedavi hizmeti olarak tatbikata girmiş, ancak II. Dünya harbinden bu yana “Hijyen-Koruyucu Hekimlik” dediğimiz geniş ve rasyonel hekimlik anlayışı, modern tıptaki yerini bulmaya başlamıştır. Oysa, tıbbî gerekçesi ancak çağımızda açıklık kazanmış bir çok husus, Kur’an-ı Kerim ve hadîslerde 1400 yıl önce zikredilmiş, pek önemli hijyenik prensiplerin esasları ortaya konmuştur.
Cenab-ı Hak, Efendimize (sav) hitaben Kur’an’da buyuruyor ki:
Sana, kadınların aybaşı hâli hakkında da sorarlar, de ki: “O bir ezâdır.” Aybaşı hâlinde iken, kadınlardan el çekin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. (Bakara, 222)
Bu âyet-i kerimede, tıbbî açıdan çok önemli bir hijyenik hususa temas edilmiştir.
Kadın vücudu, neslin bekâsını temin için son derece özel ve hassas bir takım organlarla teçhiz edilmiştir.
Bu organlar, normalde hastalık yapan (patojen) mikroorganizmalardan korunmuş vaziyettedir. Bu durum, seri hâlindeki koruyucu sistemler ve “biyolojik savunma barajları” ile sağlanmıştır. Eğer bu sistemler yaratılmamış olsaydı: karın içi ile dış çevreyi birleştiren açık bir yol şeklindeki kadın genital organlarının iltihapları, kadınların sağlığını tehdit eden çok değişik şikâyetlere, üreme fonksiyonunu tehlikeye sokan doku tahribatına ve hayatî tehlikelere yol açacaktı.
Fakat Cenâb-ı Hakk’ın her şeyi kuşatan ilim ve merhameti bu noktada da devreye girmiş ve Allah’ın kendisine muhatap olarak seçip, ebedî saadete namzet ettiği insan nesline beşik vazifesi gören bu harika organlar, bir dizi biyolojik barajlarla korunmuştur.
Kadınların aybaşı hâli esnasında bu biyolojik savunma mekanizmaları yetersiz hâle gelmekte ve hatta ortadan kalkmaktadır. Ayrıca rahim içinde de çok önemli değişiklikler olmaktadır.
Dişi cinsiyetin genital organ ve bütün organizmasında birtakım hormonal mekanizmalarla âdet görmeye başladığı devreden, âdetten kesilmesine kadar devam eden devrede periyodik olarak görülen bazı değişiklikler meydana gelir ve bu dönem ortalama 26 ile 30 gün sürer. Her bir devrede bir ovum (yumurta) gelişir, olgunlaşır, döllenmeye hazır bir hâle gelir. Bu esnada rahim iç yüzeyinde döllenmesi muhtemel yumurtanın yerleşmesi ve gelişmesi için gerekli hazırlıklar yapılır. Eğer döllenme olmazsa, yumurta ve bununla birlikte başlayan hadiseler sonucu hazırlanmış olan ortam, kanama ile tahrip edilip dışarıya atılır. İşte bu olaya ‘aybaşı hâli’ diyoruz.
Bu hâdisede, rahim iç yüzeyi, geniş bir yara sathı hâline dönüşür. Bu geniş yara sathı, ancak aybaşı hâlinin bitimi ile tekrar eski hâline döner.
Bütün bunların yanı sıra organizmada da pek çok değişiklikler görülür. Kramp tarzında ağrılar, memelerde gerginlik ve duyarlılıklar, kan kaybına bağlı anemi, halsizlik, nabız sayısı ve kan basıncı değişiklikleri, koordinasyon ve motor gücüne olan yansımalara bağlı olarak depresyon, uyuşukluk, gerginlik, unutkanlık ve dikkatsizlik gibi psikolojik durumlar ortaya çıkar.
Görülüyor ki ‘aybaşı hâli’ âyette belirtildiği gibi, gerçekten bir ‘ezâ’dır. Böylesine ezâ çeken bir kadına, erkeğin sırf zevk uğruna yaklaşması, ne derece uygundur acaba?
Her âyeti başlı başına mucize olan Kur’an’ın bu emirlerine sırt çeviren ve kadınların temizlenmesini beklemeyenler, aşağıdaki hastalıklarla karşı karşıyadır:
Pelvik iltihabî hastalığı:
Rahim, yumurtalıklar, karın zarı veya komşu yapıları kaplayan ve cinsel temasla geçen bir hastalıktır. Aybaşı hâli esnasında, rahim boşluğunun muhtemelen bakteriyel istilâya daha açık oluşuna bağlı olarak görülen akut belirtiler, birçok vakada aybaşı hâli sırasında veya hemen sonrasında ortaya çıkar. Pelviste ve karın alt bölümünde şiddetli ağrı, adale sertliği, duyarlılık, daha ciddi ve yaygın vakalarda karın gerginliği, bulantı, kusma, yüksek ateş, lökositoz ve taşikardi ile bitkinlik, sık rastlanılan belirtilerdir.
Aybaşı hâli esnasında biyolojik savunma mekanizmalarının yetersizleşmesi sebebiyle aşağıdan yukarıya doğru bir enfeksiyonla öncelikle rahim içinin iltihaplanması meydana gelir. Bunun derinlere nüfuz etmesi rahimin adale kısmının iltihaplanmasına yol açar. Yine assansiyonla salpenjitis (tubaların iltihabı) en çok aybaşı hâli sırasında görülür. Bunun ilerlemesi ile yumurtalıkları içine alan adnexitis meydana gelir ki, bu hastalığın sebep olabileceği komplikasyonları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
1. Pelvis venalarında thrombophlebitis.
2. Akciğer embolisi.
3. Aylarca süren yüksek ateş, kansızlık, zayıflama.
4. Organ fistülleri.
5. Apseleşme.
6. Kronik ağrılar.
7. Dış gebelik.
8. Diffuz Peritonitis (ölümle sonuçlanabilen fevkalâde ciddi bir durumdur).
9. Kısırlık.
Endometriossis:
Rahim iç tabaka dokusunun, rahimdeki anatomik sınırlar dışında ve vücudun diğer yerlerinde adacıklar şeklinde yerleşmesidir. Jinekolojik pratikte karşılaşılan en dikkat çekici lezyonlardan biri olan bu hadisenin nasıl cereyan ettiği hakkında çeşitli görüşler olmakla birlikte, geniş çalışmalar sonucu ilk defa klinik ve patolojik bir antite olarak ortaya koymuş olan J. A. Sampson’a göre, aybaşı hâli esnasında rahim iç yüzüne ait parçacıkların, menstrüel kanın cinsel temas gibi herhangi bir basınçla geriye pompalanması neticesi, tubalar yoluyla daha sonra yumurtalıklar veya karın boşluğunun bir başka yerinde itilmeleri ve gelişmeleri ile kendini gösteren bir hastalıktır.
Bu hastalık, teşhisi oldukça güç olan, hiçbir karakteristik belirti göstermeyen fakat kısırlığa, zor ve sancılı âdet görmeye, hatta Adenomyosis’e dahi yol açabilen, genellikle ağrıyla seyreden son derece önemli bir hâdisedir. Uzun süre hormon tedavisi gerektiren ve netice alınamadığı takdirde birçok vakada rahim ve yumurtalıkların tamamen çıkarılmasına kadar varabilen cerrahî müdahale gerektirebilir.
Dolayısıyla, aybaşı hâli esnasında, değil cinsel münasebette bulunmak, hastanın döl yolunun parmakla muayenesi dahi, bu tür sürüklenmelere imkân vermesi ihtimalinden dolayı yapılmamalıdır.
Cinsel soğukluk ve ağrılı ilişki:
Kadın için bir ezâ, ağrılı bir dönem olan aybaşı hâli esnasındaki cinsel temas, kadında daha sonra cinsel soğukluğa ve ağrılı ilişkiye sebeb olmaktadır.
Bütün bu açıklamalar, Kur’an’ın tıbbî mucize niteliğindeki âyetlerini teyit etmektedir.
Son sözü, sözlerin en değerlisi Kur’an-ı Kerim’e bırakalım:
“Kur’an’ı, inananlara rahmet ve şifa olarak indiriyoruz.” (İsra Suresi, 82)