Satır Arkası
FIFA 2008’de kutsallar savaşı Aslında FIFA 2008’le başlamadı süreç. Son dönemde futbol…
Ara
Sevgili Dostlar,
Temmuz, çöl sıcaklarıyla birlikte geldi. Profesör Mikdat Kadıoğlu’nun dediğine göre, dünyada küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri çok ciddiye alınmalı. Son dönemde neredeyse bütün haber bültenlerinde kendisine yer bulan kene gibi haşeratların artışı da, Kadıoğlu’na göre, aynı sebepten kaynaklanıyor. İklimin sıcaklaşması, kene gibi haşeratların artmasına yol açıyor.
Ve haşeratla mücadelenin çözümü, sanıldığı gibi, kaba ilaçlamadan geçmiyor. Hatta yapılan ilaçlama, keneleri yok etmediği gibi, keneleri yiyen diğer böceklerin ölmesiyle sonuçlanıyor. O yüzden, artık tabiata ait problemleri, yine tabiatın kendi dengesi içinde çözmeye çalışmak zorundayız. Mesela, haşeratla beslenen kuşlara, bundan sonra, gözümüz gibi bakmamız gerekiyor sağlığımızı korumak istiyorsak.
Küresel ısınmanın tek sonucu haşerat değil elbette. Kadıoğlu, yaptığı açıklamalarda, buzulların erimesinin de yeryüzündeki hayatı büyük oranda etkileyeceğine vurgu yapıyor. Buzulların erimesiyle deniz suyunun birkaç santimetre yükselmesi, zannedildiği gibi, sadece kara parçalarından birkaç metre kaybedeceğimiz anlamına gelmiyor. Çok daha tehlikeli bir sonucu var bunun; o da nehir sularının tuzlanması, başka bir ifadeyle, kullanılamaz hale gelmesi.
Çevreci kuruluşlar, deniz suyunun yükselmesi sonucu içme sularının tuzlanmasının, mesela, Mısır’da hayatı allak bullak edeceğine işaret ediyorlar. Yüzyıllardan beri, sadece Mısır değil, Afrika’nın hayat damarlarından biri olan Nil’in suyunun deniz suyuna dönüşmesi, o bölgelerde yaşamı geri dönülemez biçimde etkileyecek. Ve dünyada belki de kavimler göçü döneminde olduğu gibi, yeni göçler meydana gelecek.
Uzmanlar, küresel ısınmanın yol açacağı büyük dönüşümler için birkaç yıl önce 2080 yılını baz alırken, bugün bu tarih 2030’lara kadar çekilmiş durumda. Maalesef, önümüzdeki tablo bu.
Yeryüzünde meydana gelen bu yeni değişimler, eskiden hararetle tartıştığımız pek çok konuya da artık farklı açılardan bakabilmemizi mümkün kılıyor.
Onlardan biri, ilerleme mesela. 250-300 yıldır ilerleme, gelişme kavramı onca tartışmaya rağmen çözümsüz kalan bir konuydu. Aydınlanma ve Sanayi İnkılabı’nın yol açtığı teknoloji destekli ilerleme, neredeyse, ‘mutlak iyi’ derecesinde yüceltildi yüzyıllar boyunca. Aksine bir söz söylemeye hiç kimse cesaret edemez hale getirildi. “Ya biraz yavaşlayalım, ne yaptığımızı, nereye gittiğimizi iyi düşünelim.” diyen biri, hemen uygarlıktan nasibini almamış bir gerici olarak yaftalanıyordu. Fakat bugün, bu ithamın o kadar kolay yapılabileceği bir manzara yok ortada.
Belki de Batı uygarlığının gerçek bir muhasebesinin yapılacağı bir döneme giriyoruz. Bana öyle geliyor ki, yaşanan çevre felaketleri arttıkça, “Ya atlar develer varken, şu arabayı icat etmemiz şart mıydı?” diye soru soran ve ona katılan pek çok kişi dahi olacak. Hatta at ile araba karşılaştırması yapıp, at ile insan arasında kurulan psikolojik ilişkinin, metal araba ile kurulan mekanik ilişkiden ne derece üstün olduğu da dile getirilecek.
Hele, şu uygarlığın çevre üzerinde yaptığı tahribat biraz daha yakından hissedilsin... Söz konusu hayıflanmaların, suçlamaların sayısı çok daha artacak. İşte o zaman, Batı uygarlığının kendi meşruiyetini üzerinde bina ettiği teknolojik ilerleme ve insanlara sunduğu konfor, bir anda, bütün prestijini kaybedebilir. Her şey, insanların konfor uğruna çevre üzerinde ne büyük cinayetler işlenmiş olduğunu teninde hissetmesine bakıyor.
Bana sorarsanız, Batı uygarlığının en büyük hatası, dünyayı bir betonarme ev gibi kaba ve sağlam zannetmesiydi. Sanki ne kadar yağmalanırsa yağmalansın, “bu dünyaya bir şey olmaz” kanaati vardı akıllarda.
Ne kadar atık bırakılırsa bırakılsın, nehirlerin kirlenmeyeceği düşünülüyordu mesela. Akan su, kir tutmaz ya!
Ne kadar gaz salınırsa salınsın, hava kirletilemezdi. Sanki onca kirliliği atmosfer soğurabilirmiş gibi!
Ne kadar avlanma olursa olsun, hayvan türlerinin yok olmayacağı zannediliyordu. Nasıl olsa, üreyebiliyorlardı ya!
Ama bu kaba bakış, yeryüzündeki ince nakışlı yaratılış eserlerinin kimyasını bozmaya yetti de arttı bile.
Oysa, uzun sahiller boyunca dikilen beş yıldızlı otellerin ışığından sahildeki karetta karetta’ların zarar göreceğini dahi hesap etmek gerekiyordu. Çünkü bu güzel canlılar, denizde yansıyan ışığa yönelerek suya ulaşıyorlardı. Ama otellerin göz alıcı ışıklarına yönelerek, bir bakıma, doğmadan ölüm yolculuğuna çıkmış oldular.
Bu gibi sayısız hassas denge üzerinde yükseliyor yeryüzünde hayat. Ama imansızlık ve şükürsüzlükten beslenen insan açgözlülüğü, tüm dengeleri tarumar etti, neticede hayatı tehdit eder hale geldi.
Umarım, kalan vakitte aklımızı başımıza almayı başarabiliriz. Bir sonraki ay buluşmak dileğiyle...
FIFA 2008’de kutsallar savaşı Aslında FIFA 2008’le başlamadı süreç. Son dönemde futbol…
Ülkenin halini izlerken bazen sanki bir iç savaş yaşıyormuşuz gibi hissediyorum. Sürekli…
İbrahim dedi ki: Siz bu dünya hayatında, aranızda muhabbet olsun diye, Allah’ı…
ABD’de Ulusal Bilim Eğitimi Merkezi’nde çalışan evrimci Nicholas Matzke ile Akıllı Tasarım…
Midye Kabuğundaki Yıllık Takvim Princeton Üniversitesi doktorlarından ve aynı zamanda araştırmacı Ida…
Küçük çaplı atölyelerin büyük sanayiye dönüşmesinin, ortaçağda sanayi devrimini doğurduğunu hatırlamak gerekir.…
İnsan denilince ruh hatıra gelmekte, ceset ise ruhun elbisesi veya evi mesâbesinde…
“Bir zaman hem dindar, hem gayet sanatkâr bir hâkim-i namdar istedi ki,…
İbrahim Aleyhisselam içinden: “Ben halkın en merhametlisiyim” demiş. Allah, bu sözü üzerine,…
Doğuştan kör iki adam, bir duvarın dibine oturmuş konuşuyorlardı. Biri: “Dün gece…
DAYANIŞMA Bu dünyada fakirlik olduğu sürece, bir milyar dolarım da olsa, hiçbir…
Osmanlı, her yönüyle bir “zarâfet”devletidir!.. Zarâfet ise, basit kibarlık manasının çok üstünde,…
İslâm tüm insanlığı dönüştürme iddiası taşır. Günümüz küresel dünyasında bu iddia nasıl…
ALIN TERİ Sultan I. Mahmut, boş zamanlarında kuyumculuk yapar, yaptıklarını da sattırırdı.…
İnsan hayatı kilometre taşlarıyla dolu bir yolculuk. Belli aralıklarla girilen yaş dönemleri…
Nur Külliyatı’nı okumaya iki yönden bakmak gerekiyor: Birincisi şahsî kemalât yolunda ilerleme,…
İnsanların tabi olduğu imtihan sorularının başında “Rabbin kim?” sorusu gelir. Çünkü kâinatta…
Sıradan gezi notları değil, hayatın gerçeği idi. Hani hayatın sadece yaşadığımız coğrafyada…
Merhaba. Ben lise birinci sınıftayım. Aklıma takılan bazı sorularım vardı. Bu sorularıma…
Veriniz, elleriniz yumuk kalmasın. — Şeyh Edebali *** Vicdanımız, yanılmaz…