Midye Kabuğundaki Yıllık Takvim
Princeton Üniversitesi doktorlarından ve aynı zamanda araştırmacı Ida Tholpson, on sene midye kabukları üzerine çalışmış. Kabuk üzerindeki halkaların dünyanın güneş etrafında dönüşüyle ilgili olduğunu keşfetmiş!
Her bir halka, midyenin yaşını göstermektedir. Yani dünya, güneş etrafındaki senelik hareketini tamamlayınca, midye de kabuğu üzerindeki halkalara bir yenisini ilave eder. Tıpkı her sene ağaç gövdesindeki halkalara bir yenisi eklendiği gibi. 39 yılda 38 ya da 40 halka olmaz. Ne daha az ne de daha fazla halka göremezsiniz.
Midyenin kabuğundaki halkalar, senelik bir takvim olduğu gibi, denizler hakkında da bilgiler veren bir grafiktir. Halkaların genişlikleri birbirinden farklıdır. Bu farklılık okyanusların dibindeki sıcaklığın, midyenin temin ettiği yiyeceğinin ve su içindeki oksijen miktarının değişikliğinden ileri gelmektedir.
Okyanusların dibindeki oksijen ve sıcaklıktaki senelik değişmeler midyenin kabuğuna kaydedilmektedir.
Bu midyelerin bazılarının 150 sene yaşadıkları biliniyor.
Suların derinliklerinde bir midyenin sırtında tutulan bu kayıt, akla, en şerefli varlık insanın da yaptığı iyilik ve kötülüklerin yazıldığını getiriyor.
***
Balarısı Gözcülüğü
Her evde olduğu gibi, balarısı kovanları da bazen aşırı kalabalıklaşabilir. Bir kovan düpedüz taşacak hale geldiğinde, balarısı sakinleri en iyi yönetilen komüne bile ilham kaynağı olabilecek bir kolektif karar alma sürecine girer. Kraliçe ve kovandaki arıların yaklaşık yarısı uçup bir ağaca konarken, izciler yeni bir yuva aramak üzere etrafa dağılır. American Scientist dergisinde yayımlanan bir incelemeye göre, yuva kurulacak iyi bir yer bulan izciler kararsız izcileri yanlarına çekmek üzere bir “sallanma dansı” yaparak yarışa tutuşurlar. Kazanılmak istenen arılar gösterilen yeri bizzat incelerler. Eğer yer hoşlarına giderse, aynı şekilde sallanma dansıyla reklamını yaparlar. Herkes hazır olduğunda, tüm kovan yeni yuva yerine uçar.
***
• Yaklaşık 250 gram ağırlığındaki bir sincap, yıl boyunca on bin ceviz, fındık ya da çekirdek toplayabilir.
• Yaprak kesen karıncalar yuvalarını yaparken 40 ton toprağı dışarı atabilirler.
• Turdes Merula denilen bir karakuş diğer göçmen kuşların aksine sıcakların düşmesiyle Afrika’ya göç etmez. Tüylerini artırarak -20 dereceye kadar dayanabilir.
• Köpekbalıklarının en güçlü silahı dişleridir. 30 kadarı bile kırılsa 24 saat içerisinde yenilenebilirler.
• Normal bir göz gökyüzüne baktığında 6000 kadar yıldız görebilir.
• Yeşil bitkiler bir günde 1,8 milyar ton karbondioksiti emerek 1 milyar ton organik madde, 1,3 milyar ton da oksijen üretmektedirler.
***
Ayağıyla Su İçen Kertenkele
Görüntüsünün ürkünçlüğü yüzünden ona dikenli şeytan demişler. Ama Yaratıcı’nın ona verdiği yeteneklerle çevreye uyumu gerçekten inanılmaz. Dikenli Şeytan, ayağıyla veya vücudunun herhangi bir bölgesindeki derisiyle suya temas ettiği anda suyu bir sünger gibi emmeye başlıyor. Ve yaklaşık 30 saniye içinde su, hayvanın ağzına ulaşıyor. Ağzını şapırdatmaya başladığında siz de suyun ağzına ulaştığını anlayabiliyorsunuz. Yani bu kertenkele, ayaklarıyla su içebiliyor.
***
Heykeltıraş Polipler
Polipler, su yosunlarından aldıkları oksijeni de kullanarak, bir kimya uzmanı gibi, deniz suyundaki kalsiyumdan, etrafına koruyucu bir kabuk yapar. Kabuk, polipin etrafını iyice kuşatır, dışarıda sadece dokunaçları kalır. Bu dokunaçlarla polip, besini olan küçük organizmaları yakalar.
Polipler, gözleri, kulakları olmadığı halde sanki birbirlerini görür işitir gibi bir arada koloniler halinde yaşarlar.
Öylesine şuurkarane ve sanatkârane bir araya gelirler ki, kendileri öldükten sonra geriye bu sert kabuklarından inşa edilmiş ağaç ve çiçek modelleri kalır. Onların bir araya gelmeleri, tıpkı insan vücudundaki ve bir bitkideki hücrelerin çoğalması gibidir. Nasıl ki bir canlı hayvanda, hücreler çoğalarak onun uzuvlarını meydana getiriyorsa polipler de daha evvel ölmüş poliplerin kabukları üzerinde toplanır. Kendilerinin de ölmeleriyle geriye kireç taşından yapılmış kabuklarından ağaç, yaprak ve vazodaki çiçek şekilleri kalır. Usta bir sanatkârın elinden çıkmış gibi özenerek, düşünülerek yapılmış bu güzel eserler bildiğimiz mercanlardır.
Poliplerin, denizlerin dibinde karadaki bitki şekillerini bir heykeltıraş inceliğinde taklit edişi, elbette boylarını aşan bir iş. Ve canlı vücudundaki hücreler gibi poliplerin ölçü ve ahenkle bir araya toplanması başka bir Sanatkâr’a işaret etmiyor mu?
***
Misk, Kokuların En Güzelidir
Misk çeşitli hayvanlardan, özellikle Çin ve Tibet dağlarında yaşayan misk geyiklerinin avlanmasıyla karın derisi altındaki bir bezden çıkarılan güzel kokulu bir maddedir. En kalitelisi Horasan, Çin ve Hindistan geyiklerinden çıkarılır. Peygamber Efendimiz’in deyimiyle misk güzel kokuların en güzelidir.
Misk, anber, kafur ve öd kokuları erkeklere mahsus kokulardır. Zira bunlar güzel kokar, fakat renkleri yoktur. Misk adı Kur’an’da geçmekte ve güzel kokulara örnek kabul edilmektedir.
Misk, mideyi kuvvetlendiren bir ilaçtır, ter kokusunu da keser. Kalbi takviye eder. Soğuk algınlığına karşı iyi gelir. İçilmesi ve koklanması iç organları kuvvetlendirir. Bulantı ve çarpıntıya iyi gelir. Havayı temizleyip kuvvetlendirir. Zehirlenmeye karşı faydalıdır. İçine misk karıştırılarak yapılan sürme, özellikle yaşlı kimseler için en iyi göz ilacıdır. Gözdeki ve bütün organlarda bulunan ağrı ve sızıyı dağıtır.