TR EN

Dil Seçin

Ara

ALIN TERİ

Sultan I. Mahmut, boş zamanlarında kuyumculuk yapar, yaptıklarını da sattırırdı. Bir gün vezirlerden birisi kendisine dedi ki:

“Şevketli padişahım, devletin hazinesi sizin demektir. Niçin böyle uğraşıp kendinizi zahmete koşarsınız?”

Sultan I. Mahmut buna karşılık:

“Devlet hazinesi benim değil, milletimindir... Milletin hazinesini, millete sarf etmek gerek. İnsanın çalışıp, alın teri döküp kazandığı paranın zevki ise çok başkadır.”

 

***

 

HAYRİYE

İstanbul Vapurları bir zamanlar “Şirket-i Hayriye” ismi altında yolcu taşırlardı. O zamanlarda çalışan vapurlardan birinin kaptanı mesai saati bittikten sonra evine gitmez vapurda yatarmış. Meğer bu zavallı adamın “Hayriye” adında huysuz bir hanımı varmış. Kaptanın dostlarından evine gitmemesini merak edenlere bu kaptan tebessüm ederek şunu dermiş:

“Şirret-i Hayriye”den, Şirket-i Hayriye’ye sığınıyorum.”

 

***

 

ÜZÜM KESELERİ

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ordusu Viyana’yı kuşattığı sırada, birinci surun dışında bir Avusturyalı ailenin bağı bulunuyordu. Üzümlerin olma zamanı idi. Bağcı karısına:

“Osmanlı kadına dokunmaz, sen dışarı çık da biraz üzüm getir...” dedi. Kadın sepeti aldı bağa gitti. Fakat asmalarda tek salkım olsun üzüm bulamadı. Hepsi toplanmıştı... Fakat asmalarda üzüm yerine renk renk keseler asılı idi. Kadın merakla bu keselerden birini açınca çil çil altınlar, akçeler avucuna döküldü. Sevinçle evine koştu:

“Üzüm falan kalmamış bey. Osmanlılar üzümleri toplamışlar, yerine de bu torbaları bağlamışlar.” diyerek akçe keseleriyle dolu sepeti kocasının önüne döktü. Adam:

“Bunlar üzümlerin değil, bağın kat be kat parası eder...” diye sevinçten deliye dönmüşlerdi.

Biraz sakinleşince, kocasının içine bir kurt düştü. “Bu para acaba haram olmasın?” deyip papazın yanına gitti ve durumu olduğu gibi ona anlattı.

Papaz, altınlara baktı; biraz düşündü ve:

“Bu paranın çoğu haramdır...” diyerek altınları zavallı köylünün elinden aldı.

 

***

 

NAPOLYON VE CEZZAR AHMET PAŞA

Napolyon, Akka Kalesi’ni kuşatmıştı. Fakat bu Fransız İmparatoru Osmanlı’nın bir kale kumandanı önünde bocalıyor, küçülüyordu. Napolyon, kale kumandanı Cezzar Ahmet Paşa’ya yazdığı mektupta şöyle dedi:

“Bir ihtiyarın geri kalmış birkaç günlük ömrünü almak bana bir şey kazandırmaz. Seninle harp etmek istemiyorum, benimle dost ol ve kaleyi teslim et.”

Cezzar Ahmet Paşa’nın cevabı ise şöyleydi:

“Hamdolsun gücümüz yetiyor ve elimiz de silah tutuyor. Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de küffar ile cenklerde geçiririz.”

Paşa, Napolyon’un diğer bir mektubuna da şu cevabı verdi:

“Devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmet Paşa, rütbe-i şehâdeti ihraz etmeden bir karış toprak vermem!..”

Ardından günlerce süren kuşatma sonucunda nâmağlup unvanlı Napolyon, Osmanlı sillesi yiyor ve eli boş dönüyordu.