TR EN

Dil Seçin

Ara

DEVLET KUŞU

Hümâ, boz renkli, ayakları olmayan mitolojik bir kuştur. Dirisi ele geçirilemeyen bu kuş Kıpçak çölünde, Hıta ve Huten illerinde yaşarmış ve saksağana benzermiş. Sadi-i Şirazî, Şam’da bir İran’lı tüccarda gördüğünü söyler. “Başına devlet kuşu konmak” deyimindeki “devlet kuşu” bu kuştur. Halk arasındaki bir inanışa göre, bu kuşun gölgesi kimin başına düşerse, o kimse padişah olurmuş. Bunun için bu kuşun başka bir ismi de “devlet kuşu”dur.

 

 

YENİÇERİ KAZANI

Yeniçeri efradının yemeklerinin pişirildiği kazanın adıdır. Yeniçerilerce kazan mukaddes tanındığı gibi, her ihtilâl sırasında bunu alıp, toplandıkları atmeydanına götürürlerdi. Bu harekete “kazan kaldırma” denirdi. Yeniçerilerin bu hareketleri ve isyanları Osmanlı Devletinin yıkılış sebeplerinden birisi olmuştur. Sultan II. Mahmud’un, Vakayı Hayriye adıyla anılan, yeniçeri ocağını kaldırmasıyla yeniçeriler de, kazanları da tarihe karıştılar. Keçecizade İzzet Molla bu tarihî olayı, şu mısralarıyla aktarır:

“Koyup kaldırmadan ikide bir de kazanı, / devrildi söndürdü ocağı.”

 

 

ÇATARUNGA’DAN SATRANCA

Günümüzde hem oyun hem de bir nevi zeka testi sayılan satranç oyununun mazisi, 4000 yıl öncesine kadar gidiyor. Satranç, ilk kez Hintli düşünür Herrassabbin Dahire tarafından keşfedilmiş ve daha sonra bunun yaygınlaşmasını yine Hint asıllı Liclac İbn-i Sita sağlamış. Satranç oyunu keşfedilmeden önce atası olarak kabul edilen ‘çatarunga’ oyunu Hindistan’da yaygınlaşmış. 1400 yılında vezir ve fil taşlarının da bulunmasıyla satranç oyunu daha bir hareketlilik kazanmış. Bu arada satranç, yüzyıllarca, taraflar arasında çocukken oynanmaya başlayan, karşılıklı rövanşlarla saç sakal ağarıncaya kadar oynanmaya devam eden bir oyun olarak ün salmış.

 

 

GÜLLE NASIL ATILIR?

Henüz top icat edilmediği devirlerde, ordular kale duvarlarını yine ağır taşlar ve güllelerle yıpratmaya çalışırlardı. Barutun itici patlaması düşünülünce bu iş kolaydı ama daha eski devirlerde bu nasıl yapılırdı? Kale duvarlarını dövmek için, o ağır taş ve gülleler nasıl atılırdı? İşte bunu yapabilmek için ismine ‘Mancınık’ denilen büyük bir savaş aleti geliştirilmişti. Bu alet, tahtadan yapılmış yaylı ve kuvvetli bir aletti. Gerdirilmiş kolunun ucuna yerleştirilen taş ya da gülleyi hızla karşıya fırlatırdı.

 

 

ADALETE ÖVGÜ

Nûşirevan (Nûşin-revan), Sâsânilerin yirminci padişahı idi. Adaletiyle tanınmış bir padişahtı. 48 yıl saltanat sürüp 579’da ölmüştür. Büzürcümihr isimli dirayetli bir veziri vardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Ben, âdil bir padişah zamanında doğdum” dediği padişah Nûşirevan’dır. Gerçekten adaletli bir insan olan Nûşirevan, haksızlığa uğrayanların bürokratik engellere takılıp çaresizliğe itilmemesi için, sarayında bir çan astırıp ucuna da bir zincir bağlatmış. Böylece, adaletine müracaat edenler o zinciri çekip Nûşirevan’ı haberdar edebilirlermiş.