Irak’ta Gerçek, Kurgudan Daha Beter
Yanıbaşımızdaki bir ülke uzunca bir süredir işgal altında. Cezaevlerindeki işkence görüntüleri, İngiliz askerlerin insanlık onuruna yakışmayan bir canavarlıkla Iraklı çocukları dövmeleri, görüntüleri görenlerin vicdanlarında bitimsiz acılara neden oluyor. Tüm bunlar için Saddam’ı gerekçe gösterenler, sebep oldukları adaletsizliklerle, Saddam’dan ne derece daha fazla Saddam olduklarını dünya âleme gösteriyorlar.
Bir de kendilerinin medeni olduklarını iddia etmeleri yok mu? İnsanı asıl çileden çıkaran bu. “Evet biz güçlüyüz ve kendi menfaatlerimiz için bu gücümüzü zayıfları ezmek için kullanıyoruz.” diyebilirler halbuki. Ama böyle söylemiyorlar. Tam tersine, “Biz medeniyiz, öyleyse biz haklıyız, Iraklılar da bu yapılanları hak ediyor.” gibi illaki kendilerini haklı gösterecek bir meşruiyet arayışına giriyorlar. Hiçkimse “Ben katilim” demek istemiyor yani. Katletmek bu kadar kötü bir şeyse, o zaman niçin böyle bir suçu işliyorsunuz, sonra da onu vicdanınıza kabul ettirmek için bu kadar çaba sarfediyorsunuz? Şunu baştan doğru yapsanız, olmaz mıydı?
Kurtlar Vadisi Irak filmini gören Amerikalıların filmin kendilerini kötü niyetli zalim kişiler olarak göstermesinden alındıklarını okuduğumda, aklımıza işte bunlar geldi. Bunca haksızlığı irtikap ettikten sonra neden böyle bir gocunma, doğrusu anlamak zor.
Sadık Yalsızuçanlar da aynı konuya temas etmiş. Yalsızuçanlar aynı zamanda Kurtlar Vadisi Irak filminin neden bu kadar çok izlenildiğine ilişkin psikolojik bir yorum da yapıyor yazısında. Şimdi size yazıdan bir alıntı:
“Bir yılı aşkın süredir Amerika ve müttefik kuvvetler Irak’ta işgal gücü olarak bulunuyor. Kurtlar Vadisi Irak’ta anlatılanlar gerçekdışı olabilir. Ama Irak işgalinden bu yana bölgede olup bitenler de onlarca Kurtlar Vadisi Irak’ın anlatamayacağı kadar acımasız. Çocukların, kadınların ve çaresiz insanların üzerine tonlarca bomba yağdıran, gençleri öldüren, tutukevlerinde işkence eden, ülkelerini işgal eden, öz kaynaklarına el koyan, onları aşağılayanların filmden gocunması ne tuhaf.
Öykünün anlatılma ve kurulma biçimi sorunlu olabilir. Sinema duyulara seslenir, akla değil. Birincil amacı eğlendirmektir. Ama bir filmin beş günde bir buçuk milyon bilet satması sadece insanların eğlenceye susamışlığıyla açıklanamaz. ABD’nin küstahlığı ve saldırganlığı, sadece bölge değil bütün dünya Müslümanlarının, savaş karşıtlarının ve haksızlığa karşı çıkanların tepkisine, giderek nefretine neden olmuştur, olmaktadır. İnsanların yaşamı o denli zorlaşmış ve mutsuzlaşmış ki, her zamankinden daha çok filmlere, romanlara ve öykülere ilgi duyar olmuşlar. ‘Gerçekler’in değil, hülyanın içinde yaşamak istiyorlar. Bu kaçışın baş sorumlusu ABD ve Batı dünyasıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde ya Birleşik Devletler’in veya çeşitli Avrupa ülkelerinin yol açtığı yaralar kanamaktadır.
İnsanlar aç, yersiz yurtsuz, acılar içinde, aşağılanmış ve tutsaktır. Bu insanlık onuruna yakışmayan yaşamın gerçeklerindense hayalin ışıltıları veya uyuşturucu etkisi yeğlenmektedir.”
***
ÖSS, artık ÖSYM’nin de kâbusu!
Biz ÖSS’nin sadece öğrencilerin kâbusu olduğunu sanırdık. Ama ÖSS’nin geldiği son noktada görülen o ki, ÖSYM de bu sınavla ilgili ciddi bir sıkıntı içine girdi. Verdiği kararlara karşı eleştiri seslerinin giderek yükseldiği Danıştay, son kararlarından birinde, ÖSYM’nin ÖSS ile ilgili bu sene uygulamayı düşündüğü katsayıların yürütmesini durdurdu.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in imam hatip liselilerin açık liseye geçerek düşük katsayı uygulamasından kurtulmasını sağlayan genelgesi için Danıştay Şubat ayı içinde ‘yürütmeyi durdurma kararı’ verdiğinde, ÖSYM bundan çok memnun olduğunu açıklamıştı. Ama şimdi, işler tersine dönmüş gibi gözüküyor.
Aslında ÖSS, hakkında en çok konuşulan, ama en az çözüm üretilebilen konulardan biri. Belki de dünyada hiçbir sınavın üzerine ÖSS kadar sorumluluk yüklenmemiştir. Düşünsenize, öyle bir sınav ki, hem belli bir liseden mezun olanları, çok başarılı olsalar bile, başarısız gösterebilecek; hem kendisi test mantığına dayalı olduğu halde öğrencilerin okul derslerine ilgisini canlı tutmayı başaracak; hem üniversitelerin talep ettiği düzeyde olan öğrencileri seçebilecek; hem soru sayısı azaltılıp çoğaltılmak suretiyle dershanelerin kaderini belirleyebilecek; hem...
ÖSS’ye yüklenen tüm bu görevler, her yıl değiştirilen katsayı uygulamalarıyla, sınavda sorulan soru sayısının azaltılıp çoğaltılmasıyla, içeriğinin ‘bilgi ağırlıklı’ veya ‘kavrama gücü ağırlıklı’ yapılmasıyla yerine getirilmeye çalışılıyor.
Halbuki ÖSS dediğimiz, en nihayetinde bir sınav. Hem de objektif bir sınav! Yani, sınava girenlere düşük ya da yüksek katsayı uygulaması yapılmaması gereken; öğrencileri sadece sınavdaki performansına göre ölçmesi gereken bir sınav. Ama üzerine o kadar yük bindirilmiş ki, en sonunda aşırı yükten lastikleri patlama noktasına gelmiş bir araba gibi.
Bu son Danıştay kararı, aslında her şeyden çok bu gerçeği haykırıyor. Galiba ÖSYM de, yolun sonuna geldi. Bu yılı bu şekilde belki atlatacaklar, ama bir sonraki yıl, bu sınavı olması gerektiği gibi, adil ve temiz bir sınav yapmak zorunda olduklarını kendileri de biliyor. Tabii ÖSS’nin kendileri için daha beter bir kâbus olmasını istemiyorlarsa!
***
“Biraz bilmek tehlikelidir.
Ya derinliklerden iç ya da bilgeliğin tadını tatmaya kalkma!
Çünkü sığ sular beyni zehirler, bol sular insanı temizler.”
— Pompey’in bu ifadesinden, sadece malumat peşinde koşulmamasını, kalp ve ruh derinliği ile bilgeliğin aranmasını anlamak herhalde mümkün.
***
Kredi Kartı Kullanma Kılavuzu
Alt tarafı avuç içi büyüklüğünde dikdörtgen biçiminde bir kartın insanların başına bu kadar bela olacağını kim bilebilirdi? Halbuki alışverişlerde sağlayacağı kolaylıklarla işlerimizi daha çabuk ve rahat görebilecektik.
Gelin görün ki, pek çok insan bugün ‘kart mağduru’. Zamanında ödeyemediği borçlar yüzünden kat be kat artmış faiz borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünmekten depresyona giren insanların sayısı hiç de az değil. Hatta son zamanlarda kart borçları sebebiyle hayatına son veren insanların sayısında da gözle görülür bir artış var.
“Acaba nerede hata yaptık? Bu kartları doğru dürüst kullanmanın bir yolu yok mu?” diyenler için kulağa küpe öğütler:
- Kart kullanmadan da alışveriş yapabilmek mümkündür. Bir kart sahibi olmadan önce, eğer onu kullanmanın sizin için riskli olacağını düşünüyorsanız, kredi kartı başvurusu yapmayın. Buna rağmen bir bankacı size kredi kartı vermeye çalışırsa, onu dinlemeyin ve hemen oradan uzaklaşın.
- Kredi kartı kullanmak asgarî bir hesap bilgisine sahip olmayı gerektirir. Kredi kartının olmadığı dönemlerde ailenizin aylık hesabını yapabiliyor idiyseniz, kredi kartı kullanabilmek için gerekli becerilerden birine sahip olduğunuz söylenebilir.
- Kredi kartı kullanmak için diğer bir şart, yeterli bir iradeye sahip olmaktır. Yeterli iradeye sahip olup olmadığınızı test etmenin yolu, bir markete veya mağazaya girdiğinizde içeriye girerken planladığınızdan daha fazla alışveriş yapıp yapmadığınızda. Eğer bir ürünle karşı karşıya kaldığınızda kendinize engel olamıyorsanız veya elinize aldığınız bir ürünü yüksek fiyatı yüzünden yeniden rafa bırakamıyorsanız, kredi kartının yakın bir gelecekte başınıza büyük çorap öreceğini öngörebilirsiniz.
- Mümkünse, sahip olduğunuz kart sayısını birle sınırlayın. Çok sayıda kredi kartına sahip olmak, sizi birilerinin gözünde bir süre yüksek gösterebilirse de, uzun vadede o kartlar, mermisi sizi hedef alan öldürücü silahlara dönüşebilirler. Hayatınızda böyle bir risk almanıza gerek olup olmadığını iyi düşünün.
- Hesabınızı kredi kartıyla öderken, yazarkasada beliren rakamın ay sonunda ödemeniz gereken miktar olduğunu hatırlayarak yaşananların bir ‘şaka’ olmadığının farkında olun. “Ödenmesi gereken asgarî tutarı öderim” diyerek, iç dünyanızda temeli olmayan telafi mekanizmaları devreye sokmayın. Harcamalarınızı muhakkak ay sonunda ödeyebilecek durumda olun.
- Sakın ola ki, bir kart borcunuzu başka bir karttan çektiğiniz para ile ödemeye kalkışmayın. Böyle bir şey aklınıza geldiğinde, bir girdaba yakalanmış bir nesnenin çırpındıkça daha da batacağını aklınıza getirin.
- Çok yakınınız da olsa, kartınızı alışveriş etmesi için bir başkasına vermeyin. Eğer o kişiye yardımcı olmak istiyorsanız ve ay sonunda bir ‘sürpriz’le karşılaşmak istemiyorsanız, onunla beraber gidin ve alışverişi beraberce yapın. Böylece ay sonuna kadar merak içinde de kalmamış olursunuz.
- Çok gerekli olmadıkça, kredi kartınızla internet üzerinden alışveriş yapmayın. Yeterli güvenlik önleminin bir türlü alınamadığı internet ortamında, hacker’ların kredi kartı bilgilerinizi alarak, bir anda sizi kartınızın limiti ölçüsünde borçlandırabileceğini unutmayın.
- Kredi kartınızı ulu orta masa üstünde veya rafta bırakmayın. Güvenli bir yerde muhafaza etmediğiniz kredi kartınızın, o sırada sizin aleyhinize bir suistimalin nesnesi kılınmakta olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
- Eşiniz ve kendiniz için ayrı kredi kartı almak yerine, aynı hesaba bağlı ‘ek kart’ almaya gayret edin. Böylece hesabınızı tek bir ekstre üzerinden takip edebilirsiniz.
- Son olarak, kredi kartınızın limitinin kazancınızla orantılı olmasına dikkat edin. Kart limitinin kazancınıza göre çok yüksek olmasının, her zaman sizin için aşırı harcama riski oluşturacağını belleğinizin bir tarafına kaydedin.
***
“Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin.
Basit bir adamı dost edinmek isterseniz, methedin.”
— İnsan sarrafı Sadî, çok haklı. Olgun bir insan kendisine daha ne katabileceğini düşünür; basit bir adam ise nefsinin okşanmasını ister.
***
BİR DUA
“Ey Allahım, seni kusurdan tenzih eder, noksanlıktan takdis ederiz.
Senden başka ilâh yok ki bize medet eylesin.
Bizi hiçliğin ateşinden kurtar, bizi Senden uzaklığın cehenneminden al.”
***
“Eğer özgür olmaya karar verirsen...”
Bugün sevgi en doğal şeylerden biri olmalıdır, ama değil. Tam aksine, en zor şeylerden biri olmuştur; neredeyse mümkün olmayan bir şey. Nefret ise kolaylaşmış durumda; çünkü sen nefret için eğitilip hayata hazırlandın. Yine de, sevginin zehirlenmiş olsa bile, yok edilemediğini bilmelisin. Bu zehir atılabilir, sistemden çıkarılabilir. Toplumun sana zorla benimsettiği her şeyi kuşatabilirsin. Bütün yanlış inançları ve şartlandırmaları geride bırakabilirsin: Özgür olabilirsin. Eğer sen özgür olmaya karar verirsen, toplum seni sonsuza dek köle olarak tutamaz.
— Hintli düşünür Osho