TR EN

Dil Seçin

Ara

Beyin Gelişimi Açısından Televizyon ve Çocuk / Bilim-Araştırma

İnsan fiziksel olarak uyaranlardan oluşan bir dünya ile çevrilidir. Uyaranların gönderdiği sinyaller, organizmaya gelir ve burada yorumlandıktan sonra tepkiler oluşur. İnsanların bu uyaranlara karşı tepki göstermeleri doğal bir süreçtir. Televizyon da görüntülü ve sesli birçok uyaranı insana gönderir. Birey için televizyona karşı duyarsız ve tepkisiz kalmak mümkün değildir. Bu bir bakıma insanın doğasına aykırıdır. Çünkü kişi, harici ve dahili şartlarda oluşan dürtülere karşı daima tepki gösterir. Işık gözlerine ulaşır, sesler kulaklarına gelir, kokular burnuna dolar, hava akımı tenine temas eder, cisimler diline dokunur.. Her durumda bu dürtüler, algılamaları harekete dönüştüren sinir uçlarını güçlendirir?

Televizyonun sosyal ve psikolojik etkileri çeşitli sivil toplum örgütleri, akademisyenler, medya mensupları vb. tarafından tartışılırken son yıllarda yapılan bazı çalışmalar televizyonun fizyolojik zararlarının diğer bütün zararlarından daha etkili ve kalıcı olduğu yönünde bulgular ortaya koymaktadır. Bu yeni durum televizyona belki de en ağır eleştiriler getirilmesine yol açacak bir gelişmedir. Özellikle beyin üzerine yapılan araştırmalar bebeğin doğumundan ergenlik dönemine kadar geçen sürenin çok kritik bir dönem olduğu savında birleşmektedir.

Araştırmalara göre; bebekler milyarlarca nöron (sinir hücresi) ile doğar ve ilk üç yılda bu nöronları destekleyecek ve besleyecek milyarlarca glia hücresi üretilir. Nöronlar merkezi sinir sisteminin yaklaşık yarısını kaplar ve diğer yarısı da destek görevli hücrelerce doldurulur. Çünkü nöronlar yüksek kapasiteli hücreler olmakla birlikte, besin saklama ve oksijen sağlama faaliyetlerini yürütemezler ve bunlar sağlanmazsa da çabucak ölürler. Üstelik, vücuttaki diğer hücrelerden farklı olarak, ölen bir nöronun yerine asla bir yenisi üretilmez. Bu anlamda her bir nöronun korunması ve desteklenmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu nöronlar glia hücreleri üretildikten sonra dendrit ve akson denilen uzantılarla birbirleriyle bağlantılar kurarak beynin diğer bölgelerine uzanırlar. Akson ve dendrit bağlantılarının yağlı bir koruyucu örtüyle kaplanması da eşzamanlı olarak gerçekleşir. Bu işleme myelinization adı verilir.

Altı yaşında bir çocuğun beyni yetişkin birine göre 2/3 oranda daha küçük olmasına rağmen, nöronlar arasındaki bağlantılar açısından on sekiz aylık bir bebek ya da bir yetişkine göre 5-7 kat daha fazla bağlantıya sahiptir. 6-7 yaşlarında bir çocuğun beynindeki nöronlar milyonlarca bağlantı yapabilecek bir kapasiteye sahiptir. Bu gelişim potansiyeli çocuk 10-11 yaşlarına geldiğinde sona erer ve bu esnada çocuk bu bağlantıların %80’ini kaybeder?

Geliştirmediğimiz ya da kullanmadığımız şeyleri kapasite olarak kaybedeceğimiz açıktır. Beyinde üretilen bir enzim, kötü myeline edilmiş bağlantıları tamamen eritip çözer. Çocuk gelişirken aynı zamanda beyin de gelişme evreleri geçirir. Bu evreler core brain adı verilen ana beyinden, limbic brain, his ya da duygu beyine ve neocortex veya thouhgt brain düşünce-felsefe beyine doğru yol alır.

Ancak bu duygu düşünce vb. faaliyetlerinin yürütülebilmesi ve bu konudaki gelişimini tamamlayabilmesi için oldukça kritik bir dönem vardır ki, bu dönemde beyin, bu kapasiteleri kullanabilmek ve geliştirebilmek için bu uyaranlarla uyarılmalıdır (Mesela dil becerisi gibi).

Araştırmalara göre yukarıda bahsettiğimiz her bir beyin türü farklı faaliyetlerden sorumludur. Örneğin, core brain motor aktivitelerden, reflekslerden, fiziksel olarak yaşamın devamından, vücut hareketlerini düzenlemekten vb. sorumluyken, limbic brain (duygu-his beyin) fiziksel olarak ana beyni sarar ve sevme, sevmeme, nefret etme gibi faaliyetlerden sorumludur. Samimi ilişkilerimizi ve duygusal bağlarımızı kurmamızdan, rüyalarımızdan thought brain (düşünce-felsefe beyin) de üretilen fantezi ve hayallerimizden de sorumludur.

Bunun yanında thought brain (düşünce-felsefe beyin) yani neocortex en yeni ve en yüksek entelektüel bir formu temsil eder. Ancak aldığı verileri değerlendirmek için, bir zamana ihtiyaç duyar ve çeşitli süreçlerden geçirdikten sonra algılarımız, hislerimiz ve düşünce tarzlarımızı bir araya getirip düşünce ve davranışlarımıza yön verir.

Neocortex diğer iki beynin bütününden 5 kez daha büyüktür ve entelektüelce, yaratıcı düşünce, hesaplama gibi özellikler yanında eğer geliştirilirse sempati, empati, merhamet ve aşktan da sorumludur.

Myelinizasyon süreci sırasında, akson ve dendrit bağlantılarının yağlı bir koruyucu örtüyle kaplandığını belirtmiştik. Bu bağlantılar ne kadar çok olursa myelin eklenmesi de o kadar çok olur. Myelin’in yoğun ya da kalın olması da sinir sinyallerinin bu bağlantılardan geçiş hızını arttırır. Böylece gelişim sürecinde gerekli uyaranların verilmesi, ilgili beynin gelişimi açısından hayatî önem arzeder. Örneğin motor duyarlı beynin oluşumu safhasındaki çocuklar tekrar eden ve ritmik hareketlere ihtiyaç duyarlar. Diğer beyinlerin gelişimi için de, onların ana faaliyet ve düzenleme alanlarındaki uyaranlara ihtiyaç vardır.

Duyu organlarımızın uyarılması ve gelişmesi alt beynin (lower brain) içindeki, RAS (reticular activating system) adı verilen bir bölgenin gelişiminin de müjdecisidir. RAS, duyu izlenimlerimizin ya da deneyimlerimizin üst beyne koordineli olarak çıktığı bir geçittir. RAS hazır olma, dikkatimize odaklanma merkezidir. Motor duyarlı bölgede oluşabilecek bir bağlantı bozukluğu, çocuklarda dikkat kaybı ve konsantre olamama gibi sonuçlar doğurur.

Bu bağlantıların sağlıklı olabilmesi, duyuların aşırı ya da az uyarılma riskinden uzak kalmasıyla mümkün olur. Kısaca sinir yollarımızın gelişmesi tamamen uyarılmalarına bağlıdır. Duyu organlarımızın deneyimleri ile vücut hareketlerimiz, güçlü sinir yollarının ve bağlantılarının oluşması için gereklidir. Örneğin; bir bebek yerde duran bir topu eline almaya çalışırken, onu dişlemeye çalışırken, atarken, hatta o toptan çıkan ses ya da kokuyu algılamaya çalışırken, beynindeki nöronlar dendritik bağlantılar yaparlar. Televizyon izleme, çok dereceli (yönlü) sinirsel uyarılma mahrumiyetine yol açar.

Araştırmalar neticesinde konuşulmayan, dokunulmayan ya da oynanmayan çocuğun beyin hacminin, bu aktivitelerin yapıldığı diğer çocuklara göre %20-30 daha küçük olduğu ortaya çıkmıştır.

Buradan hareketle, çocukların pasif bir şekilde televizyon izleyicisi olmalarının, onların beyinsel gelişimlerini olumsuz etkileyeceğini söylemek fazla haddini aşan bir kehanet olmaz. Bu nedenle ben biraz da haddimi aşarak danışmalarımda velilerime, 0-2 yaş grubu çocukları için televizyonu tamamen yasaklıyor, 2-7 yaş arasındaki çocukları için günde en çok yarım saat bir yetişkin nezaretinde, 7-11 yaş arasındaki çocukları için en çok 1 saat yine bir yetişkin nezaretinde ve izlenecek programı birlikte seçerek televizyon izlemeyi tavsiye ediyorum.

Yaşlara göre saat farkları, zihinsel olumsuz etkileri azaltmak; yetişkin nezareti, henüz somut zeka düzeyinde olan ve soyut zeka ile yorumlanması gereken yerleri anlamakta zorlanacak olan çocuklara yardım etmek ve izlenecek programı ortak seçmek, zamanı ve aktiviteyi ortak değerlendirmek, paylaşmak amacıyladır. Yine de dünyada en fazla televizyon izleyen toplumlardan biri olarak asıl ihtiyacımız; başkalarının yaşantılarını, maceralarını, hayallerini, kurgularını izlemek değil, kendi hayallerimizi gerçekleştirmeye çabalamak, hayatı izlemek değil yaşamak olmalıdır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

1- DOOB, Leonard The Perception of Propaganda, The Process and Effects of Mass Communication. Edited by Wilbur Schramm, İllinoi-1954.

2- CARLSON, Neil, R., Physiology of Behavior. A division of Simon&Schuster, Inc. 4th. edition, Library of Congress Cataloging-in-Publication Data, 160 Gould Street, Needham Heights, MA 02194-2134, USA-1991

3- BUZZELL, Keith., The Children of Cyclops: The Influence of Television Viewing on the Developing Human Brain, California, AWSNA,1998

4- HEALY, Jane, Endangered Minds: Why Children Don’t think and What we Can Do About It. New York: Simon and Schuster, 1990

PEARCE, Joseph Chilton, Evolution’s End: Claiming the Potential of Our Intelligence. California:Harper San Francisco-1992