TR EN

Dil Seçin

Ara

Çocuk Gelişimi ve Ahiret Açısından İki Önemli Kavram

Bir çocuk için büyüme ile gelişme ayrı şeylerdir. Kabaca büyüme, yaş-kilo-boy gibi fiziksel değişimi, gelişime ise fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal, sosyal, dil ve iletişim becerileri gibi alanlarda izlenen değişimi sembolize eder.

Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde genel sağlık sigortası kapsamında çocukların her iki gelişimi de devlet eliyle takip edilir ya da ettirilirken, gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde sadece büyüme, sağlık ocağı vb. kuruluşlar aracılığıyla takip edilir ya da ekonomik durumu iyi olan aileler ek ücretler vererek gelişim takibi hizmetlerini satın alırlar.

Gelişmiş olan ülkelerin bir iki istisna dışında nüfus artış oranının eksi olması (ölenlerin doğanlardan fazla olması, nüfusun azalması ve gitgide yaşlanması) sonucu her bir yeni doğanın sağlıklı bir şekilde hayatını idame ettirmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.

Ancak gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin yine bir iki istisna dışında çoğunda insan, en ucuz ve değersiz varlıklardan biridir. Bu nedenle salgın hastalıklar, tedavi hizmetlerinin yetersizliği, eğitim ve sağlık hizmetlerinde kalite eksikliği gibi problemlerle boğuşup dururlar.

Son zamanlarda bazı televizyon ve gazete reklamlarında 0-6 yaş döneminde gelişimin %80inin tamamlanmasına vurgu yapmak üzere 7 yaş çok geç” sloganıyla ilanlar verilmektedir. 0-6 yaş dönemi takip edilmeden akademik çalışmanın başladığı ilköğretime gelen çocukların oldukça önemli bir oranda başarısız olmaları, uyum problemleri çekmeleri, dil ve konuşma bozukluklarına sahip olmaları, ince ve kaba motor bozuklukları yaşamaları, zihinsel gelişimlerinde eksiklikler görülmesi, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite vb. gibi tanılar almaları ve bütün bu nedenlerle bazı psikolojik rahatsızlıklara maruz kalmaları sonucunda ortaya çıkacak tedavi-terapi ücretleri, zaman kaybı, moral bozukluğu vb. 0-6 yaş dönemine yapılacak yatırımdan çok daha fazla maliyetli ve stresli bir süreçtir.

Sanırım gelişim takibi konusunda konunun önemini kavrayacağımız bir girizgâh yapmış olduk. Şimdi bu takip içerisinde önemli olduğunu düşündüğüm iki kavramla tanışma zamanı geldi.

Bunlardan birincisi resistance to temptation” (günaha, kötülüğe, cezbedene, şeytana karşı direnç gösterme), ikincisi de delay of gratification” (mutluluğu, hoşa gideni erteleme)’dir.

Birinci kavramdaki temptation” (günah, kötülük) toplumdan topluma, zamandan zamana, kişiden kişiye ya da aileden aileye değişkenlik gösterir. Aslında günah, kötü, ahlâksız, ayıp dediğimiz şeylerin zamana, topluma, kişiye göre değiştiğini bilmek zaten bu açıklamayı gereksiz kılar. Örneğin dinsizlik ve ilkel dinler, putperestlik ve semavî dinler hatta semavî dinlerin kendi aralarındaki şeriat farkları günah olanı farklı tanımlar. Keza ayıp ya da kötü olarak tanımlanan davranışlar da toplumdan topluma, aynı toplum içinde zamandan zamana değişim gösterebilir. Bu anlamda temptation” kelimesinin neleri kapsadığını yazarken objektif ve genel kabul gören maddeleri sıralamak oldukça güçtür. Ancak bu maddeler ne olursa olsun, bizim açımızdan ilgili toplumda var olan dinî, sosyal, kültürel vb. tanımlar önemlidir. Yâni her kişinin kendi yaşadığı toplumun inancı, kültürü ve sosyal kabulleri açısından günaha, kötülüğe direnç gösterme yeteneğinin gelişimini sağlamaktır amaçlanan.

Gratification (mutluluk, haz, hoşa giden), üzerinde biraz daha fikir birliği oluşturabileceğimiz kavramdır. Yani insanları genel olarak hazza, keyfe sevkeden araçlar yine çok birbiriyle örtüşmemekle birlikte biraz daha üzerinde uzlaşılabilirdir, en azından ana değişkenler itibariyle. Mesela tatlı hemen herkesin beğendiği bir yiyecektir ancak kimi baklava, şöbiyet tercih eder kimi şekerleme, çikolata, kimi muz kimi şeftali. Bu örneklerden yola çıkacak olursak bir hazzı ertelemenin kişisel bir tarafı olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Ertelemekten maksat ise bu ertelemeden dolayı ileride kendisine sunulacak daha büyük bir hazza sahip olmaktır. Mesela çikolata isteyen bir çocuğa Eğer çikolatayı şimdi yemezsen akşam yemeğinden sonra daha büyük bir çikolata alacağım.” ya da Bu akşam parka gitmeyip ödevlerini yaparsan hafta sonu tatilinde tam 2 gün seni eğleneceğin bir yere götüreceğim.” demek gibi. Kısaca hâlihazırda var olan bir lezzeti ya da keyfi ileride kazanılacak daha büyük bir keyif ve lezzet adına ertelemek. Her ne kadar Wormith ve Hasenpusch (1979) yaptıkları araştırmada Bugün elinde olan küçük çikolatayı mı istersin yoksa bunu yemeyerek yarın alacağın daha büyüğünü mü?” gibi bir değişkenin erteleme” davranışını tespit etme bakımından yeteri kadar önemli bir değişken olmadığını ispat etmiş olsalar da, bu sadece Küçük çikolatayı ertele daha büyüğünü al.” değişkeni açısından bir geçerlilik riski taşır. Biz de bunun yerine lise son sınıfta okuyup ısrarla babasından bisiklet isteyen bir gence Bisikleti şimdi almayayım, liseyi bitirdiğinde sana araba alayım.” gibi bir seçenekle ertelemenin ilerde gelecek hediyenin büyüklüğü karşısında nasıl bir şekil alacağını sormuş olalım. Ya da Dünyada filan filan amelleri işlemezseniz tarifi Kur’ân-ı Kerîmde yapılan Cennete gideceksiniz!!!” İşte konunun can alıcı noktası burasıdır: İleride elde edilecek daha büyük bir lezzet için, hâlihazırda olan bir lezzetten vazgeçmek. İki lezzet arasındaki miktar ve kalite farkı elbette çok önemlidir. Örneğin Daha büyük bir çikolata için küçüğünden vazgeçmem.” diyebilir bazıları, çünkü daha sonraki zamana sarkacak büyük çikolata gelmeyebilir, o zamana kadar bir hastalanma, yaralanma hatta ölme söz konusu olabilir. Bu durumda erteleme zamanı ve erteleme sonucunda ulaşılacak lezzetin büyüklüğü de kararı değiştiren bir değişken olabilir.

İşin teorik kafa karıştıran soru ve sistematik sorunlarını bilimadamlarına bırakıp amaçlanan gelişime odaklanacak olursak; yapmaya çalıştığımız şey, eldeki hazır lezzetlerden ilerde elde edilecek daha büyük lezzetler hatırına bir süreliğine uzaklaşabilme yani nefse, benliğe, Freudun tanımladığı “İd ve Egoya” “DUR!” diyebilme yeteneğini kazandırmaktır. Kötülükten, günahtan uzak kalmak da, onlara karşı direnme kabiliyeti oluşturmaktır. Mevcut lezzeti tercih edenlerin yeterince olgunlaşmamış” olduğunu söyleyen bilimadamlarının bu sözünü de beynimizin bir kenarına iliştirelim (Funder, Block&Block, 1983). Çocuk gelişiminin iki önemli kavramı “Daha büyük bir lezzeti elde etmek için eldeki daha küçük bir lezzeti erteleme” ve Günaha, kötülüğe karşı direnç gösterme” üzerinde önemle durmamız gereken ve çocuklarımıza kazandırmamız gereken özelliklerdir. Bu özellikleri çocuğunuzun ya da kendinizin taşıyıp taşımadığına yönelik kendinizi test edebileceğiniz birkaç değişkeni Ray ve Najman’ın (1986) çalışmasından aktarayım.

1. Parayı hemen harcamak yerine biriktirmede başarılı mısınız? Bu soruyu çocuklarınızı kontrol ederken verdiğiniz harçlıkları biriktirme yetenekleri açısından değerlendirirken kendinizi de geliriniz nispetinde harcamalarınızın oranı, kenara attığınız para, kredi kartınızın limitlerini ne kadar zorladığınız gibi açılardan değerlendirebilirsiniz.

2. Plânladığınız ve beklemek zorunda olduğunuz bir lezzete ulaştığınızda onun gerçekten tadını çıkarır mısınız?

3. Bir süpermarkete gittiğinizde plânlamadığınız birçok şeyi alır mısınız?

4. Sürekli olarak meteliksiz” misiniz?

5. “Ölmeden yemene, içmene, eğlenmene bak.” felsefesinde misiniz?

6. Biri sizi kızdırdığında öfkenizi kontrol edebilir misiniz?

7. Bekletildiğinizde çoğunlukla bu duruma dayanabilir misiniz?

Küçük yaşlarda başlayacak moral gelişimin önemli iki basamağı olan günaha, kötülüğe karşı direnç gösterme” ve ileride elde edilecek daha büyük bir lezzet için eldeki lezzetten vazgeçme, lezzeti erteleme” konusunda çocuklarınıza kazandıracağınız yetenekler, aslında hem onların hem de sizin, hem dünyada hem de ahirette işinize yarayacak çok önemli gelişim basamaklarıdır. Bunları nasıl sağlayacağınız konusunda meslekî uzmanlara danışabilirsiniz.

Dünyadaki erteleyeceğiniz lezzetler için Cennet” iyi bir ücrettir. Muhakkak Allah (cc) mü’minlerden cennet karşılığında mallarını ve canlarını satın aldı.” âyet-i kerimesinin tefsirine müracaat ediniz.

Eğer cennet benim için yeterli bir ücret değil diyorsanız, o halde daha büyük bir ücret ve daha büyük bir hedef var: Allah’ın rızası. Yok ben yine de eldeki lezzeti değerlendireyim, öldükten sonra olacaklar ya olacak ya olmayacak.” diyen varsa (ki yaşadığımız zaman, yani âhirzaman bu tercihin örnekleriyle doludur) onlara da âkıbet Allah’ın cezası...Yâni karar verilmesi gereken şey şu: Rızâ mı? Cezâ mı?

Allah hepimizi ve tüm insanlığı cezâdan korusun, hidayet versin...!