TR EN

Dil Seçin

Ara

Medine’nin Yeşil Kuşağı

Peygamber aleyhisselam, yalnızca kendi kavmine değil tüm insanlığa, Cenab-ı Hak tarafından elçi olarak gönderilmiş bir peygamberdir. O’nun Rabbinden âyet âyet bildirdiği Kur’an da—kabul etsin etmesin—tüm insanlığın kitabıdır. Resulullah’ın (asm) eşsiz hayatındaki her hadise, O’nun her bir sözü, her bir davranışı ve tavrı insanlık tarihinin sonuna kadar hepimiz için bir örnek, bir rehber ve yollarımızı aydınlatan bir ışıktır.

İşte biz bu yazımızda, Resulullah’ın (asm) Hicret yurdu Medine örneğinde, ağaçlık ve ormanlık yeşil alanlar hakkında bize nasıl bir yol gösterdiğini, gittikçe, ağaçtan, ormandan, taze yeşillikten yoksun kaldığımız çağımızda, önemini yitirmek şöyle dursun, kat kat artıran bu Peygamber öğütlerini, hatırlamaya çalışacağız. Resulullah ne yapmıştı onu göreceğiz.

 

AĞAÇ DİKMEK SÜNNETTİR

Hz. Peygamber (asm), ağaç ve orman meselesine çok ehemmiyet vermiş, İslâm memleketlerinin ağaçlandırılması için fevkalâde teşviklerde bulunmuştur. Her şeyden önce bizzat kendisi, bir takım ekonomik problemlerin çözümü maksadıyla 500 adet hurma fidanı dikmiştir. “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz, yine de elinizdeki filizi dikin.” diye de ümmetine tavsiyede bulunmuştur.

 

MEDİNE’YE YEŞİL KUŞAK

Buharî, Müslim gibi en sahîh kitaplar başta olmak üzere, bütün hadîs kitaplarımızdaki, haberlerle sabittir ki, Hz. Peygamber (asm), Medine’nin 12 mil uzaklığını her yönden haram ilân etmiştir.

Hz. Enes’ten (ra) gelen rivayete göre, Hayber seferinden dönen Resulullah (asm) Medine’ye yaklaşınca, şehre işaret ederek :

“Ya Rabbi! Hz. İbrahim Mekke’yi haram kıldığı gibi, ben de Medine’yi haram kıldım. Onun iki kayalığı arası haramdır. Ağaçları kesilemez, hayvanları avlanamaz, otu yolunamaz, ağaçlarının yaprakları silkelenemez...” buyurur.

Rivayetler bu bölgenin, kuzeyde Sevr Dağı, güneyde Air Dağı, doğuda Lâbetu Şarkiyye, batıda ise Lâbetu Garbiyye ile sınırlandığını ayrıca belirtir. Kitaplarda bu sınırın Resulullah tarafından gönderilen bazı şahıslarca işaretlendiğine dair teferruata bile rastlarız. Hatta bu işaret yapılarından bazılarının kalıntısını, Medine’deki Arif Hikmet Bey Kütüphanesi müdürlerinden eş-Şeyh İbrahim Hamdi Harputî’nin yakın zamanda gördüğünü, Prof. M. Hamîdullah bir kitabında nakletmektedir.

Peygamberimiz (asm), Medine’nin çevresindeki korulukla ilgili yasağı ihlâl edenlerin cezalandırılmasını emretmiş ve yasak şekilde avlanan veya ağaçlarını kesen kimselerin malzemelerine el konulmasını istemiştir. Günümüzde yasak mevsimde avlananların malzemelerine el konulması, aynı tür bir cezadır.

Hz. Peygamber (asm) yasağı yanlışlıkla ihlal edenlere de ceza koymuş, dikkatli olunmasını sağlamıştır. Mesela Hac sırasında, haram bölgede, ihramlı bir hacının atı tarafından ezilen deve kuşu yuvasından dolayı, hacıya her bir yumurtaya karşılık bir gün oruç ve bir fakiri doyurma cezası takdir etmiştir.

Resulullah’tan sonra Hz. Ömer (ra) buraya, ceza verme yetkisine sahip bekçiler tayin ederek, korunmayı garanti altına almıştır.

Yeşil kuşak sadece Medine’ye özel bir uygulama değildir. Vec Vadisi’nin (Taif ve civarı) de haram ilân edilmesini teklif eden Taiflilere Hz. Peygamber (asm) itiraz etmemiş, onlarla yaptığı anlaşmaya şu maddeyi de koymuştur:

“...Vadileri, bütünü ile mukaddestir (haramdır). Orada Allah adına olan yasak, vahşi ağaçlar ve av hayvanları üzerinde, her baskı, her tecâvüz ve her fenalığa karşı tatbik edilir...”

Ayrıca, bütün müminlere hitaben çıkarılan bir ilan ile, bu yasak duyurulmuş ve onu ihlal edenlere uygulanacak cezalar belirtilmiştir.

Kaynaklarımız, buna benzer emirlerin, Taif’ten başka yerler için de konulduğunu göstermektedir. Güreys ve Tayy kabileleri gibi.

 

UZAK ORMAN-YAKIN ORMAN

Bazı rivayetler, her yönüyle dokunulmaz olan korulukların dışında, Hz. Peygamberin (asm), kesimi, belli şartlarla serbest bırakılan ‘uzak orman’ bölgelerini de tayin ettiğini gösteriyor. Belazûrî’nin bir rivayeti aynen şöyledir:

“İbnu Cü’dübe ve Ebû Mansur derler ki: Resulullah (asm) Zu-Kard gazvesinden dönerken Zuraybu’t-Ta’vü’e geldiği zaman, Ensâr’dan Benî Harise’ler:

‘Yâ Resulullah burası bizim deve ve koyunlarımızın otlağıdır, kadınlarımızın çıkacağı yerlerdir.’ dediler. Bu sözleriyle onlar el-Gâbe’nin (uzak ormanın) yerini kastediyorlardı. Bunun üzerine Resulullah (asm):

‘Kim buradan bir ağaç kesecek olursa, onun karşılığı olmak üzere bir ağaç diksin.’ diye emretti. Bu emir üzerine ağaçlar dikildi ve el-Gâbe (orman) husule geldi.”

Başka rivayetler, el-Gâbe’nin daha önce de var olduğunu te’yîd eder. Hattâ, Mescid-i Nebevi’ye inşa edilen ilk minberin tahtalarının el-Gâbe’den elde edildiğini belirtir. Şu halde, Resulullah (asm) bu mesire yerine bol sayıda yeni ağaçlar diktirerek ormanlaştırmış ve istifadeyi belli bir kurala bağlamıştır. Ağaçlar ancak yerine bir yenisi dikilmek şartıyla kesilebilir. Eğer bizler bugün, Resulullah’ın bu emrine uymuş olsaydık, ne hava kirliliğinden ne erozyondan ne de yeşilden uzak, ruhsuz beton şehirlerden şikayet ediyor olacaktık.