Hayat cevabı zor sorulardan biridir. Şu dünyanın ve içindekilerin bilinmeyen, anlaşılmayan pek çok gizemi var.
Bu sırlardan birisi de her gelenin göçmesi… Eşrefoğlu Rumî de böyle demiş:
“Bu dünyaya verme gönül,
Dünya sana kalır değil…”
Biliyoruz ki, dünya geçer insan göçer. Her gelen bakar geçer. Dünya böyle bir penceredir.
Ancak insanın bu dünyada, baktığında mutlaka görmesi gereken şeyler var.
Âlemin sadece görünen yüzünü görmek, görmek değil… Bu sayfada yazılı kelimelerin anlamını bilmeden baksanız, onları görmüş sayılır mısınız? Dünya, kâinat ve hayat da böyle, çoğu kişi görüyorum sanır fakat asıl görmek anlamıyla birlikte görmektir; gerçekten görmek yaratanını ve Onun hikmetini farkederek görmektir.
İnsan, Allah namına bakıp neyi görse ilim olur. İmansız bir nazarla bilgi, bilgi değil cehil olur, kibir olur, gaflet olur; insanı yolda bırakır, yardan uçurur…
Maharet görünene bakıp görünmeyeni görmektir. Kitap okur gibi kâinat kitabını okumaktır; yaratılmışlara bakıp yaratanın ilmini, iradesini, kudretini, hikmetini görmektir; o güzel isimlerini okumaktır.
Gözünle görüyorsun da akıl gözünle neden görünmeyeni görmüyorsun? Bu akıl başka ne için verilmiş olabilir ki!? Resmin bir ressamı olduğunu söylemeye gerek mi var? Üç kuruşluk menfaatin için elindeki malın görünmeyen nice kusurlarını görüyorsun; üç kuruş kâr için malının görünmeyen nice nice özelliklerini sayıp gösteriyorsun… Demek ki, isteyince istediğini görecek yeteneklerin var.
Dünyaya niçin geldiğini de mutlaka buradayken görmelisin. Ötede görmenin bir faydasını görmeyeceksin.
Allah’ın kelâmı gibi bir kılavuzun, Allah’ın Resulü gibi bir öğretmenin varken, dünya sana ne yapabilir. Takip et rehberini, tâbi ol Resulüne her iki dünyada güvende ol, değerli ol, aziz ol…
Unutma; insan, takip ettiğinin vardığı yere varacak…
…
Duyduğun şiirin şairini, bir kitabın yazarını hemen söyleyiveriyorsun, baktığın aracın markasını şıp diye biliyorsun, elindeki bulmacayı bir hamlede çözüyorsun; ne güzel ama bu güzel aklını kendin için niye kullanmıyorsun!?
Kendi hayat kitabından daha önemli kitap mı var; ona iyilikleri yazdır ki değeri kaybolmasın…
Kendi bilmeceni çözmenden daha büyük ödül mü var; bu işin sonunda cennet gibi ebedi bir ödülden daha büyük ödül mü var?..
Kendini bilmekten, Rabbini tanımaktan daha değerli bilgi mi var; zaten senin yaratılış sebebin bunlar…
…
Evet, “Eşhedü en lâ ilahe illallah” diyoruz ya, madem ki ilmimizi, aklımızı, gördüklerimizi şahit tutuyoruz ve bir gün bu şahitlik sorulacak… Öyleyse haydi niçin dünyada bulunduğumuzu geç olmadan düşünelim ve farkına varalım. Kafa gözümüzle beraber, akıl ve kalp gözümüzü de açalım ve şahitliğimizi hakkıyla yapalım.
Dünyanın kısa süre sonra unutulup gidecek önemli(!) gündemlerine ömrümüzü vererek, onlar gibi unutulanlara karışmayalım.
Görülesi bir dünya var, ama imanla bakarsak; yoksa dünya zindan oluyor.
Yaşanası bir hayat var, ama imanla yaşarsak; yoksa cehennem oluyor.
Hayatımız cennetin bekleme salonu olsun inşaallah.