TR EN

Dil Seçin

Ara

Dünya: Buzdan Bir Otel!

Belgesel seyretmeyi seviyorum. Geçenlerde buzdan bir otelin inşasını anlatan belgesel dikkatimi çekti. Kuzey kutbunda yapılan bir buz oteldi bu.

Aylar öncesinde mimarlık ofisinde onlarca mimar ve heykeltıraş tasarım üzerinde çalışmışlardı. Resepsiyonundan süit odalarına, büyük salonundan restoranına kadar her şey aylarca çalışılarak planlanmıştı. Ve bu otelin yolundan avizesine, masa sandalyesinden dekorasyon malzemelerine kadar her şey buzdan yapılacaktı.

Her şey planlandığı günde tam zamanlı olarak başladı. Mimarlar önce yapının dış cephesi üzerine çalışmış ve buz otelin ilk görüntüsünü ortaya çıkarmışlardı. Daha sonra ise gelecek olan misafirlerin karşılanacağı etkileyici büyük bir giriş ve karşıda resepsiyon bulunuyordu.  

Yapılan çalışmalar o kadar titiz sürdürülüyordu ki, hiçbir detay atlanmıyordu. Otelin farklı yerlerinde ışıkların renk tonları bile ayrı ayrı seçiliyordu. Mimarlar, heykeltıraşlar ve bunlara destek olacak personeller de aynı anda organize edilmişti. 

Otel inşaatı başlandıktan 5 gün sonra bitirilmeliydi. Çünkü deneyimlemesi oldukça pahalı bu buz otelde kalacak misafirler önceden ayarlanmıştı.

Bir yandan buz kütleleri kesilerek inşaat imar ediliyor, diğer yandan heykeller ve küçük objeler yapılıyordu. Otelin her odası diğerlerinden farklı olarak tasarlanıyor ve dekore ediliyordu. Koca alanın içi ve dışı rengârenk ışıklarla aydınlatılıyordu.

İmalat suresi 5 günle sınırlı olduğu için herkes gece gündüz çalıştı ve 5 günün sonunda misafirlerin geldiği akşama yetiştirildi. Yapılan görkemli açılışın ardından misafirler odalarına çekildi.

Fakat bu buz otelin de bir ömrü vardı ve sadece 40 gün sonra eriyecekti.

İşte bu 40 gün için mimarlar, mühendisler, heykeltıraşlar, elektrikçiler, operatörler aylarca çalıştılar. Misafirler ikişer, üçer gece kaldılar ve 40 günün ardından hava sıcaklığının yükselmesi ile otel erimeye başladı. 45. günün sonunda otel alanı bir buz yığını haline dönüştü. 

İnsanoğlu bunu görüyor biliyor ve yine de tasarlıyor. Aylarca uğraşıyor ortaya çıkartıyor ve ondan sonra erimesini seyrediyor. Hem vaktini hem de parasını harcadığı şeyler yalnızca 40 gün sonra eriyip gidiyor.

Elbette bu yazıyı o buzdan otelin hikâyesini anlatmak için kaleme almadım… Bu eriyen otele bakarken kendi hayatımda yaptığım ne varsa bu buzdan otel gibi gördüm. Hepimizin yaptığı işler, ortaya koyduğu eserler buzdan otel gibi değil mi aslında?.. 

Düşünsenize; hayaller kuruyoruz, planlar yapıyoruz ve sonuçta yaptık ettik dediğimiz şeylerin çoğu defa eriyip gittiğini bile göremiyoruz. Ömrümüz de işlerimiz de eserlerimiz de yaz güneşi altında eriyen buz parçasının ömrü gibi… Biz de yaptıklarımız da geçiciyiz, faniyiz. 

Ancak şu da var ki, buzdan otel erise de onun vesilesiyle kazanılan başarılar, yapılan güzellikler, tecrübeler vb yapanların karnelerine yazılıyor. Buzlar erise de karnelere yazılanlar bâkî kalacak… Bizim de hayatımız, işlerimiz geride kalacak fakat rızayı ilahi, hayır, sevap, iyilik adına ne varsa amel defterimize yazıldığı için elimizde kalan bu kazançlar olacak. 

Bu sebeple yaptıklarımız buzdan otel gibi olsa da bir anlamı var; eğer bir de ahiret hesabına kazandıracak işler yapmışsak ayrıca değeri var.

Bir söz okumuştum, “İnsan ahiretteki evini dünyada yapar.” diye. Ne diyelim; bu fani yerden bâkî kazanımlar elde edebilmek duasıyla…