TR EN

Dil Seçin

Ara

Penceremde Kuşlar

Bunca güzelliğin ve bunca zenginliğin ortasında herkes gibi ben de sevgi fakiriyim. Nefsim, söylenip duruyor: Seni seven kim? Biri var mı ki düşünen acaba?” diye delleniyor işte, susturamıyorum. Bari sen konuş kalbim, ey kalbim! Ne oldu bu bahar, ne oldu böyle? Duygularıma söz dinletemiyorum.

Bir küçük el, kapımı tıklasa diyorum, bu nisan sabahlarının birinde. Kimin geldiğini bilmesem, yüzünü de görmesem ve bir avuç çiçekle bir çocuk, kapımda belirse, gülümsediğini hissetsem yeter. Elindeki bahar hediyelerini kokusundan tanısam, bu falan çiçek, şu filan filan çiçek diye tek tek ayırabilsem bu sevgi demetinin renklerini birbirinden.

Bir farkında olabilsem, küçük elin avuçlarında bir bahçeyi tuttuğunun, kapıma kadar gelen bu baharla... Ama olmuyor işte, olmuyor bir türlü, kapım örtülü kaç bahardır. Sorulmayı sorulmayı, adım neydi unuttum” diyen ozan gibi bencileyin de, bir nefes yaşamak, bir nefes gibi hayatı içime almak ve o nefes ile sevgimin ateşini tutuşturmak isterdim, ama olmadı. Bu bahar da olmadı...

Olmadı, diye hüzünlendiğim bir sabah, penceremde kuşlar, rızkın kokusuna gelmişler. Serptiğim küçük kırıntıları, sevinç içinde yiyip oynaşıyorlar. İçlerinden biri, nöbetçi edasıyla çevreyi kolluyor. Arada bir başlarını uzatıp camımı tıklıyorlar. Neşeden çıldırmışlar âdeta, yerlerinde duramıyorlar. Önce odamın önündeki küçük ağacımın dallarına konuyor, oradan da penceremin kenarına iniyorlar. Buraya güven duyup gelmeleri günler sürdü. Yemyeşil bahçelerin gerisinde kurnaz kargalar, ne bulsalar yuvalarına taşıyorlar. Kelebekler ise sayılacak gibi değiller, resmi geçitteler sanki, ard arda bu bahar bayramında.

Her şey olması gereken boyda, biçimde ve boyada. Her şey birbiriyle müthiş bir uyumda. Çiçeklerdeki binbir renk, kelebeklerdeki ahenk, ne güzel de yakışıyor. Dallardaki yapraklar, ağaçlardaki çiçekler hepsi ilâhî bir güzellik içinde. Ve penceremde kuşlar. Birbirine ne de yakışmışlar. Bir şeyler oluyor buralarda, bu baharda. Bu oluşun habercisi sanki her şey. Adam gibi bir baharı, bahar gibi bir baharı görmeyeli, meğer yıllar olmuş. Dağıstanlı o garip adamın yolu buralara düşseydi, eminim çiçekli tepeleri çınlatan o hayret nidasını buradaki bahar için de atardı: Boyacı!.. Boyacı!.. Sen nerdesin?.. Nerdesin?..” diye.

Dikkatle bakılınca, şuurla düşününce bir el perdeyi sıyırıyor, eşyayı seriyor gözlerimize. Düşünmek ve de deşmek gerek. Tarlalar, bahçeler coşmuş, kokusu sinmiş baharın her yana. Beyazlara bürünmüş ağaçlar, ayaklarımızın altına bahar, rengârenk halıları sere kaldıra geliyor. Ve öyle bir halı ki bu, üzerindeki bütün canlılarla beraber her an ve zaman, bizim için yenileniyor. Ve penceremdeki kuşlar, gör bunları, gör baharı diyorlar...

Camımı tıkladılar bir sabah, Bu bahar, senin için, hem de herkes için.” dediler. Kapımı çalmayan küçük bir ele inat, bahar penceremden sessiz bir gürültüyle girdi. Penceremde kuşlar, baharı müjdelediler. Böyle haksız ve yersiz niye üzülüyorsun ki?” dediler, Koskoca baharı bir deste gül yapıp, senin gözlerinin önüne seren ve dünya kadar büyük o sofranın başına takan bir Sevgilin var, Rabbin var ya!” dediler. Kimse gelmese kapına, çalmasa hiçbir el, gam çekme gönül. Bahar çiçekleriyle konuşur. Çiçekler ki, baharın ellerinden en Sevgilimizin, Rabbimizin hediyeleri. O, kapımızı çaldı mı böyle çalar işte. Bir çiçekle değil bir baharla, binbir baharla...

Bir şeyler oluyor bu bahar da buralarda. Bir şeyler oluyor görmek gerek. Bizi sonsuz bir sevgiyle Seven’i hissetmek gerek. Bu baharda güzelliklerini esirgemeyen ve ağaçların elleriyle onları bize uzatan Rabbime, bu hediyeleri için teşekkür ediyorum. Odundan yaprak, yapraktan çiçek, çiçekten meyve çıkaran Sevgili, en Sevgili... Kullandığın renkler, açtırdığın çiçekler, seyrettirdiğin güzellikler adedince sana şükrediyorum.

Kalbim, ey kalbim üzülme artık, kendini sıkma, kaderine tahammül et. İşte gelen bu bir bahar, kırk senenin kışının senden aldıklarını bir defada geri veriyor. Kalbim, hoşuna giden her şeyi sevebilirsin işte. Bütün bu güzellikler senin için değilse kimin için ey kalbim? Allah’ım dünyan ne güzel. Allah’ım sana olan sevgimi coşturuyorsun, aşkımı artırıyorsun. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Sana. Sen hangi dilden, ne şekilde kabul ettiysen katındaki makbul bir duayı, benimkini de öylece kabul et.

Kararmıştı dünyam, sönmüştü kalbimde bütün ışıklar. Dalların ucunda beliren tomurcuklar gibi kalbim de sevginle uyandı, aydınlandı Allah’ım. Senin sonsuz hediyelerine karşı, kırık dökük bir dille ne diyebilirim ki... Gözyaşlarımı ırmak olup çiçeklerine akıtsam, her çiçeğin diliyle adını ansam, biliyorum azdır ne düşünsem ne yapsam.

Allah gönderdiği çiçekler için bir cevap bekler.” diyordu Tagore, haksız değilmiş. Beni yarattığı her şeyden, herkesten çok seven Allah’ım! Sana cevabım budur: Dünya sergisi açılalı beri, yarattığın her çiçek, her çiçekteki her zerre için teşekkür ediyorum.

Derdimin dermanı Sevgilim. Sana binler ruhumla, ve kalbimle secdeler olsun, şükürler olsun. Bu küçücük ama, yarattığın kâinattan da büyük kalbimi sevginle rızıklandır. Ruhumuzu bu baharda doyurduğun gibi, ebedî baharın olan Cennette de doyur. Sevgilinin, Habibinin sofrasında, onunla beraber bulundur. Ve Senin için kimi sevdimse, kim varsa kalbimde, dünyamda bütün o sevdiklerimle beraber hepimizi orada buluştur. Bu susuzluk, bu açlık, bu hüzün başka türlü dinmez biliyorum. Yan yollardan, sapılmaması gereken yerlerden aklımı, kalbimi, ruhumu koru Allah’ım. Bu bahçelerdeki çiçeklerin beklediği nisan yağmurları kadar ben de hasretim, kuruyan kalbim de hasret rahmetine. Rahmetini esirgeme lütfen. Şimdiye kadar esirgedin mi ki hiç...

Sana ait bir kalpte, Sana ait bir sevgiyi hissetmek ne güzel Allah’ım. Bu sonsuz rüyadan, hakikati de böyle ise hiç uyandırma beni Allah’ım. Meleklerinin baktığı gözlerle, zikrettiği dillerle, seyrettiği şu kâinatta görünen ne varsa, onların adına Seni bu baharda bir de ben anayım dedim... Kim varsa bu duyguyla dualarıma katılan, onların da kalbini, selâmını, sevgisini Sevgili Peygamberimin Miraç’taki selâmı gibi benim de duamın içinde kabul et Rabbim.

Bu bahar bir şeyler oluyor buralarda, evet evet bir şeyler oluyor. Penceremde kuşlar baharı müjdeliyorlar. Siz de açın yüreğinizin penceresini. Yaşayın, duyun bu güzellikleri. Kaç bahar oldu, böylesine bir vuslata erememiştim. Kaçırmayın derim. Sizi bahar kadar, kâinat kadar, ondan da fazla seven Yaratanınız var. Ölümsüz baharı olan Cenneti sizin için yaratan var. Hatırlatıyor kendini, kaçırmayın bu fırsatı hiç olmazsa bu bahar... Kim bilir belki de bu bahar, son baharımız olabilir. Belki de dünyaya yeniden doğduğumuz ilk baharımız olabilir.

•••

Bu yazıyı yazdığım gecenin sabahı kapım çalındı. Alt kattaki komşumun dünya tatlısı sevimli mi sevimli küçük kızı Rumeysa, gülümseyen yüzü ve her zamanki nezaketiyle karşımda duruyordu. Elinde bir sürpriz beni bekliyordu. Aman Allah’ım!..” dedim. Ne sabırsızmışım ben. Dualarıma ne de çabuk cevap veriyormuşsun meğer.” Küçük kız sol elinde tuttuğu ve çok sevdiğim üç tane sarı çiçeği uzatırken, çok yavaş, usulca bir sesle: Yazar amca, bunları sana getirdim, alır mısın. Bahçene diker misin?” dedi... Gözyaşlarımı zor tuttum. Elindeki hediyeleri Rabbimden bilip aldım ve gönül bahçeme diktim bile onları, hiç soldurmamak üzere. Rumeysanın ardından bakakaldım, dakikalarca ağladım. O gün sevinçle ağladım, bu yazının macerası da buymuş demek ki.