TR EN

Dil Seçin

Ara

1998 - Evrim Bilim mi, Metafizik mi?

“Bir teori, hatta bilimsel bir teori, entellektüel bir moda, dinin yerine geçen bir şey, kuvvetle tesis edilmiş bir dogma olabilir.1

— Karl Popper

 

British Museum’un Natural History bölümünden Zoolog Colin Patterson, evrim araştırmalarını aktardığı kitabında ilginç bir konuyu ele alır; “Evrim bilim midir?” Patterson, bu başlık altında çağımızın ünlü bilim felsefecisi Karl Popper’in kriterleri ışığında şunları yazar:

“Popper, bilimin ‘bilim olmayan’dan veya ‘metafizikten’ veya ‘mit’ten kanıt yoluyla değil, tersini kanıtlamanın mümkün olması ile ayrılması gerektiğini düşünüyor. Bilimsel teorilerin tek özelliği, gözlem veya deney yoluyla aksinin ispatlanabileceğinin gösterilmesidir. Ve bir bilim adamı, teorisi yanlış çıktığı zaman onu terketmeye hazır olan bir insandır. Metafiziksel veya sahte-bilimsel teoriler, aksinin kanıtlanmasına imkan tanımazlar...

Eğer biz, Popper’in bilim ve bilim-dışı arasında öne sürdüğü farkları kabul edersek, ilk olarak tabiî seleksiyon (ayıklanma) yolu ile evrim şeklindeki teorinin bilimsel veya sahte-bilimsel olup olmadığını sormak zorundayız. Bu soru, evrim teorisinin iki ayrı görüşünü içerir. İlki, ‘evrim gerçekleşmiştir’ şeklindeki genel tezdir (tüm hayvan ve bitkiler, ortak atalarla birbirleriyle ilişkilidir). İkincisi, evrimin tabiî seleksiyon (doğal ayıklanma ile) olduğu düşüncesidir. Gerçekte Darwin, ilk fikre ikincisinden üç yıl önce varmıştır.”2

Ne ilginçtir ki antik Yunan’a kadar uzanan evrim tarihini göz önüne alırsak, evrime önce inanılıp daha sonra delil arama yoluna gidilmiştir. Bilimsel açıdan tatmin edici deliller olmamasına karşılık, bu inanç sarsılmamıştır.

Patterson şöyle devam eder:

“Evrimin gerçekleştiği şeklinde olan teorinin ilk kısmı; hayatın tarihinin türlerin ayrımı ve gelişiminden başka birşey olmayan tek bir süreç olduğunu söyler. Bu süreç emsalsizdir ve tekrarlanamaz, İngiltere’nin tarihi gibi. Böylece teorinin bu kısmı, ‘emsalsiz olaylar’ konusunda tarihsel bir teoridir. Ve tanım olarak bu tür olaylar, bilimin bir parçası değildir. Çünkü onlar tekrarlanamaz ve bu yüzden de test edilemezler...

...Doğal ayıklanmanın evrimin sebebi olduğunu belirten, teorinin ikinci görüşüne dönersek, birçok kritik bunun bilimsel olmadığı şeklindedir. Çünkü “en uygun olanın yaşaması” şeklindeki bir deyim “kim yaşarsa uygundur”dan başka bir ihtimali getirmez ve böylece gereksiz bir tekrardan öteye gidemez. Mesela ‘kimin en uygun olduğunu’ sorarsak, alacağımız cevap ‘yaşayanlar’ olacaktır. Böylece ‘en uygunun yaşaması’, sadece ve sadece ‘yaşayanların yaşaması’dır.”3

Konuyla ilgili bir diğer belirsizlik, tabiî seleksiyonun açıklama değerinden yoksun olduğunu ortaya koyar. Genellikle evrim, bir adaptasyon (ortalama uyum işlevi) olarak tanımlanır. Ünlü evrimcilerden Lewontin, bu yaklaşımın anlamsızlığını şöyle dile getirir:

“Eğer evrim, organizmaların ‘uygun ortamlara’ uyum sağlaması olarak tanımlanırsa, ilk zorluk şudur ki: o zaman dünyada, kendilerine uyum sağlayacak organizmalardan önce boş uygun ortamlar bulunmalıdır (yani, yeni türlerin evrimleşmesiyle doldurulmayı bekleyen boş ortamlar). Bununla birlikte, çevreyle gerçek ilişkide bulunan organizmalar ortada yokken, dünyayı rastgele uygun ortamlara ayırmak için sonsuza yakın yol mevcuttur. Boş uygun ortamları tanımlamak çok kolaydır. Mesela yumurtlayan, sürünerek hareket eden, çimen yiyen bir hayvan yoktur. Yani, çayırda yaşamalarına rağmen hiçbir yılan ot yemez. Aynı şekilde, hiçbir çeşit sıcakkanlı hayvan yoktur ki, yumurtlasın ve ağaçların olgun yapraklarını yesin. Oysa kuşlar, ağaçlarda yaşarlar.”4

Neden yaprak yiyen birkaç tür kuş, otla beslenen birkaç tür yılan yoktur? Neden bu hayvanlar, buldukları ortama uygun beslenme modelleri geliştiremediler? Çünkü doğal ayıklanma mekanizması, çevre şartlarına uygun türler meydana getirmemektedir. Evrime sebep olarak doğal ayıklanmanın ileri sürülmesi, böylece anlamını kaybetmektedir. Bu durumu Patterson şöyle değerlendirir:

“Şimdi biz, neo-Darwinist teori ile karşı karşıyayız; ‘evrim gerçekleşmiştir ve evrim genetik sürüklenmelerin birikiminden gelen tesadüfi katkılar ve belki de arasıra gerçekleşen ’’ümit verici canavarlar”la birlikte başlıca doğal ayıklanma yoluyla yönetilmektedir.’ Popper’in standartlarına göre, teori bu haliyle bilimsel değildir.”5

Gerçekten de Popper, evrim teorisini bilimsel bir teori olarak değil, ‘metafiziksel bir araştırma programı’ olarak tanımlamaktadır. Patterson şöyle devam eder:

“Popper’in kriterini kullanarak, evrim teorisinin fizik, kimya veya genetikteki bir teori gibi onun aksini ispatlamak, düzenlenmiş deneylerle test edilemeyeceği sonucuna varmak zorundayız...

...Biz ister Popper’in istersek de Kuhn’un bilim anlayışını seçelim, bu iki düşünürden öğrenebileceğimiz bir ders, bugünün evrim teorisinin bir gerçek olmasının beklenilmemesidir.”6

Colin Patterson tüm bu açıklamalarına rağmen evrim görüşünü terketmez. Ve neo-Darwinist yaklaşımı “bütün hatalarıyla birlikte elimizdekinin en iyisi” olarak düşünür. Bu ifadeleri bir bilim adamından çok, bir inanç adamının düşüncelerini yansıtır. Hatalı bir teori, neden hataların en iyisi olarak savunulsun. Halbuki Popper’in ifadesiyle, “Bir bilim adamı, teorisi yanlış çıktığında onu terketmeye hazır bir insandır.”

 

KAYNAKLAR

1. Colin Patterson, Evolution, British Museum (Natural History) and Cornell University Press, pp.150, 1978.

2. Colin Patterson, pp. 144-145.

3. Colin Patterson, pp. 146-147.

4. Richard C. Lewontin, ‘Adaptation’, Scientific American, vol. 239, pp. 159, Sep., 1978.

5. Colin Patterson, Evolution, British Museum (Natural History) and Cornell University Press, pp. 149, 1978.

6. Colin Patterson, pp. 147-151.