TR EN

Dil Seçin

Ara

Şairin Duası Şiirle mi Olur?

Şairin Duası Şiirle mi Olur?

Dua, insanın Allah ile arasındaki samimi bir sohbettir. Kalbi rahatlatan sevgi dolu bir söyleşisidir. “Bana dua ediniz, duanıza icabet edeyim.” ve “Bana dua ettiği vakit, dua edenin duasını kabul ederim.” ayetlerine bakıldığında kuldan beklenenin, durumunu yalnızca Allah’a beyan etmesi olduğu görülür. Ayrıca “Dua ibadetin özüdür.” hadisi gereğince duanın bizzat ibadet olduğu anlaşılmaktadır. Yine “Dua müminin silahıdır, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur” hadisi ile, insanın gücünü Allah ile olan iletişiminden alması gerektiği vurgulanmıştır. 

Dua, kulun Rabbiyle konuşmasıdır. Öte yandan öyle kimseler vardır ki duasını şiire dönüştürmüştür. Hayatını şiirle anlamlandıran nice şair duasını dizelere dökmüştür. Şairlerimizin ruhlarında oluşan haykırışları kâğıda dökmesi sonucu oluşan edebiyatımızdan seçkin örneklere geçmeden önce dua kelimesinin etimolojisinden bahsedelim.

Kulun bütün benliğiyle Yüce Yaradana yönelerek, ondan istek ve dilekte bulunması anlamında dinî terim ve bu amaçla icra edilen bir ibadet şekli olan dua, Arapça kökenli bir kelimedir. “Çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” anlamında mastar olmakla beraber “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz” manasında da kullanılmaktadır. İslam literatüründe ise Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içinde yardımını dilemesini ifade etmektedir.

Gelelim edebiyatımızın farklı dönemlerinden örneklere… Destanlardan başlayarak günümüze kadar şairlerin şiirlerinde dua örneklerine rastlamaktayız. Türk edebiyatının temel eserlerinden olan Dede Korkut Kitabının tüm anlatıların sonunda Dede Korkut gelerek dua eder. Bunlardan biri:

“Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgelice yüksek ağacın kesilmesin. Hep akan güzel suyun kurumasın…”

 

Ünlü saz şairi Karacaoğlan, şükretmek ve Allah’ı hamdüsena etmek için Allah’tan uzun ömür ister: 

“Ömrüm uzun eyle Bârî Hudâ / Hamd ü senâ şükür etmek isterim”

 

Hem halk ozanı hem de devlet sanatçısı Şeref Taşlıova ise şu şekilde dua eder:

“Oğluma terbiye kızıma iffet

Milletime refah yurduma kısmet

Gençliğime saygı hocama şefkat

İhtiyacımız çok bol ver Allah’ım”

 

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy, Türk milleti ve âlem-i İslâm için dua ediyor:

“Yâ İlâhî bize tevfikini gönder... Âmin! 

Doğru yol hangisidir millete göster... Âmin! 

Ruh-ı İslâm’ı şedâid sıkıyor, öldürecek.

Zulmü te’dip ise maksûd-ı mehîbîn, gerçek.

Nâra yansın mı beraber bu kadar mazlûmîn?

Bî-günâhız çoğumuz... Yakma İlâhî! Âmin!”

 

Millî değerleri ve dinî heyecanları işleyen Arif Nihat Asya şöyle seslenir:

“Biz, kısık sesleriz... minareleri,

Sen, ezansız bırakma Allahım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,

Ya kovansız bırakma Allahım!

Mahyasızdır minareler... göğü de,

Kehkeşansız bırakma Allahım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma Allahım!”

 

Ünlü şair Faruk Nafiz Çamlıbel, şu şekilde Rabbiyle dertleşir:

“Ben ki bir günahkâr gibi huzura

Çıkarak her akşam sana el açtım.

Semadan düşecek bir damla nura

Susamış gönüller gibi muhtaçtım...”

 

Evet, şairin duası şiirle olur. Hayatın tamamını anlamlandırarak duygu ve düşüncelere muazzam bir dinamizm katan büyük gücün adıdır inanç. Yukarıdaki örneklerden de görüyoruz ki inanç, edebiyatı besleyen faktörlerin başında gelmektedir.